Emeğin sözü: 1 MAYIS ve TOPLUMSAL GÖREVLERİMİZ

Dünya işçi sınıfına, ezilen emekçi halklara ve tüm emek dostlarına birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs kutlu olsun! 1 Mayıs nedeniyle dünya emekçileri, bir kez daha yoğun mücadele ve gösteri günleri yaşayacak. Dünya işçi sınıfı ekonomik, demokratik, kültürel ve politik içerikli, insanca çalışma koşuları ve insanca yaşam talepleriyle tüm ülkelerde alanlara çıkıyor. Emekçi kitlelerin […]

Dünya işçi sınıfına, ezilen emekçi halklara ve tüm emek dostlarına birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs kutlu olsun!

1 Mayıs nedeniyle dünya emekçileri, bir kez daha yoğun mücadele ve gösteri günleri yaşayacak. Dünya işçi sınıfı ekonomik, demokratik, kültürel ve politik içerikli, insanca çalışma koşuları ve insanca yaşam talepleriyle tüm ülkelerde alanlara çıkıyor.

Emekçi kitlelerin dışında, kadınlar, gençler, ezilen halklar, çevreci hareketler vb tümü de 1 Mayıs demokratik bileşeni olarak alanlarda buluşacak, sorunlarını dile getirerek çözüm beklentilerini, yönelimlerini ifade edecek.

Emekçi kitlelerin dünya ölçeğinde gösterdiği özgürlük, eşitlik, barış, adalet, insanca yaşama arzu ve talebi, tüm bunlar için gösterilen mücadele kararlılığı, demokrasi ve sosyalizm yönelimleri içinde olmasının tek nedeni içerisinde yaşadığımız düzendir. Dünya işçi sınıfı ve ezilen halkları emperyalist-kapitalist sistemin baskı ve sömürüsü ve zulmü altında zorla yaşatılmaya devam ediyor. Karşı koyuş ve kendi çıkarlarına bağlı talepler, yönelimler ve mücadele bu zeminden kaynaklanıyor.

Emekçi halk kitleleri açlık, yoksulluk ve yoksunluklar yanı sıra, bölgesel savaş ve yıkımların yarattığı tahribatlar ve kapitalizmin insanlık dışı vahşet ve barbarlığı altındadır. Son dönemde ülkemizde OHAL süreciyle de birlikte karşılaştığımız baskı ve gericilik temelinde yürütülen toplumsal değişimler, dünyada yaşanan tarihsel gelişimin ülkemizde görünen yüzü oldu.

İşçi sınıfının çalışma yaşamında karşılaştığı baskı, sömürü, demokratik taleplerini dahi dile getirme konusunda karşılaştığı engeller ve yaratılan korku iklimi, sadece işçi sınıfına ve emek hareketine yönelik değildir. Bir bütün olarak tüm toplumsal kesimler bu süreçten etkilenmektedir. Açıkça demokratik insanca yaşama talepleri hedef alınmış durumdadır. Güncel yaşamımızda eğitim, sağlık, barınma, demokratik hak ve özgürlükler, barış, adalet gibi temel toplumsal konularda da, burjuvazinin ve resmi kurumsal yapıların saldırıları devam ettiriliyor. Özellik son yılarda AKP iktidarı sürecinde değindiğimiz bu süreç ve toplumsal yaşam tarzı, emekçi halkımız açısından dayanılmaz tahribat ve yıkımlarıyla devam ediyor.

AKP siyasal iktidar olarak, ekonomik, demokratik, siyasal, kültürel ve psikolojik açılardan emekçilerin karşısında yer aldığını bir kez daha ve çok açıkça gösterdi. Örneğin özelleştirme politikalarının, halkın ortak malı olan toplumsal birikimlerinin yağmalanması ve sermayeye sunulması olduğunu biliyoruz. Bu anlamda AKP’nin ve burjuvazinin şeker fabrikalarını özelleştirme operasyonundaki ısrarları, egemenlerin nasıl bir hırs içerisinde olduğunun da göstergesidir.

İşçi sınıfı ve ezilen emekçi halklar bu yağmanın bilincindedir.  Emekçilere yönelik KHK ihraçlarının sürdürülmesi,  taşeron işçisinin kadroya geçirilmesi konusunda sergilediği oyunlar, grevler karşısındaki tutumu ve en sonu patronlar toplantısında Tayyip Erdoğan’ın “ OHAL sayesinde grevlere anında müdahale ediyoruz” ifadesiyle, siyasal iktidarın ve devletin bir bütün olarak OHAL uygulamalarıyla da patronların yanında olduğunun açıktan deklere edildiği günlerden geçiyoruz.

OHAL koşullarında siyasal duyarlılığın ve hareketliliğin arttığı erken seçim atmosferinde 1 Mayıs’ta alanlara çıkıyoruz. Bu toplumsal ortam ve süreçten emek güçleri yararlanmalıdır. İşçi sınıfı bilinci ve durağanlığı sarsılmalı, işçiler emek örgütlerine sahip çıkmalı, çalışma yaşamı sorunlarına ve haklarına yönelik saldırılara karşı her zemin ve olanaktan yararlanarak örgütlenmelidir.

Orta-Doğu’da halklara yaşatılan savaş ve yıkım politikaları, katliamlar ve göçler; ülkemizi de toplumsal yaşam dengelerimizi de etkilemekte, savaşa bağlı düzenlemeler altında yaşamaya zorlanıyoruz. Savaş emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin geçim ve varlık kaynağıdır. Savaşa ve emperyalist egemenliklerine de karşı çıkmanın bilinç ve sorumluluğu içerisinde, emekçi halk güçlerinin barış, birlik ve dayanışmasını büyütme davranışı içinde olmalıyız. Bu emeğin ve emek güçlerinin tarihsel bir görevidir.

Dayatılan ve yaşatılanların insanca yaşamın çok uzağında olduğumuz açıktır. Hak etmediğimiz bu yaşamı ve insanlık dışı dayatmaları biz reddediyoruz. İşçi sınıfı ve demokratik güçler bir kez daha demokratik taleplerle alanlarda olacak. İşsizlik, yoksulluk, baskı ve yasaklar, umutsuzluk ve geleceksizlik reddedilecektir. Emek güçleri, emek cephesi iç sorunlarına rağmen, 1 Mayıs’ta Faşizme ve insanlık dışı sisteme karşı adalet, barış, eşitlik, özgürlük, demokrasi ve sosyalizm taleplerini daha güçlü ifade edecektir.

Adettendir. 1 Mayıs dönemeci, emek güçlerinin kendilerini birçok açıdan sorguladığı, örgütlenme, mücadele, toplumsal yapı ve talepler gibi birçok konunun tartışıldığı dönemdir. Emekçiler, emek örgütleri, işçiler, siyasal yapılar, tümü de bu çaba içindedir. Ki bu tartışmalar ve sorgulamalar üzerinden 1 Mayıs alanlarında işçi sınıfı ve bileşenlerinin somut durumuna yönelik ifadeler dile getirilir. O nedenle 1 Mayıs alanlarına giderken işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin, sistem karşıtı örgütlenme ve mücadelesinin yükseltilmesi işçi sınıfının birlik ve dayanışma gücünün geliştirilmesi konularında öz-eleştirel bir yerde durarak kendimizi ve sınıfı, siyasal sınıf hareketini çok yönlü olarak sorgulamaktayız.

Hayatın her alanında güçlü sınıf örgütlenmeleri ve emeğin tarihsel toplumsal çıkarlarını temel alan iktidar mücadelesini yükselten yönelimlere sahip olmamız çok anlamlıdır. Bu noktadan hareketle stratejik tarihsel sınıf bilinciyle hareket etme gerekliliğine de işaret ediyoruz.

Bu toplumsal görev ve sorumluluk bilinciyle, dünya işçi sınıfının 1 Mayıs gününü kutluyoruz.

Yaşasın 1 Mayıs!

emek.org.tr

İlgini çekebilecek diğer içerikler