İnsanlığımızı unutmuyoruz! İnsandan vazgeçmiyoruz!

Coronavirüs salgını dünyada ve ülkemizde toplumsal yaşamı çok yönlü etkiliyor. Kitlesel can kayıplarına neden olurken, toplumsal yaşamı ve toplumsal ilişkileri de altüst ederek yayılıyor. Dünyanın birçok yerinden acı veren insan hikayeleri duyuyor ve yaşıyoruz. Virüs, insan sağlığını olağanüstü boyutlarda tehdit ediyor. En basitinden insanlar ile sosyal temas kurmak ilk defa tehlike kaynağı oldu! İnsanlık bir […]

Coronavirüs salgını dünyada ve ülkemizde toplumsal yaşamı çok yönlü etkiliyor. Kitlesel can kayıplarına neden olurken, toplumsal yaşamı ve toplumsal ilişkileri de altüst ederek yayılıyor.

Dünyanın birçok yerinden acı veren insan hikayeleri duyuyor ve yaşıyoruz. Virüs, insan sağlığını olağanüstü boyutlarda tehdit ediyor.

En basitinden insanlar ile sosyal temas kurmak ilk defa tehlike kaynağı oldu!

İnsanlık bir kez daha doğa ve sosyal ilişkilerinde büyük bir sıkışma ve kitlesel ölümlerle karşı karşıyadır. Bu boyutuyla resmi ve sivil kurumsal yapılara olduğu kadar, bizlere de önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir.

Toplu insan kayıpları bir dünya felaketi olarak önümüzdedir ve ne zaman durdurulacağı da belirsiz olsa da, biz insanlığın bilimsel çalışmalarına ve umut veren çabalarına, insanlığın dayanışmasına güveniyoruz.

Birbirimize sahip çıkma zamanıdır.

Coronavirüs salgını ve tehlikeleri karşısında, toplumsal sorumluluk ve dayanışma duygusu ile birbirimize sahip çıkma zamanıdır.

Salgının hızlı yayılması karşısında tıbbi mücadele yavaş ilerlerken, Çin ve Küba’da yaşanan olumlu gelişmeler, insan yaşamına değer vererek sürdürülen bilimsel çalışmaların ve alınan sıkı toplumsal önlemlerin önemini bir kez daha gösterdi.

Salgına karşı gerekli ilaçların ve tedavinin bulunacağına dair haberler umut vericidir.

Birçok kapitalist ülkede ve ülkemizde geciken önlemler ve yapılması gereken sosyal ve sağlık tedbirlerinin yeni yeni gündeme alınması, kapitalist toplumsal yapının çürüklüğünü ve insan odaklı olmayan toplumsal yapının kırılganlığını gösterdi.

Salgınla birlikte gelen krizler ve çöküşler kapıdadır.

Artık ekonomi, sosyal yapı, sağlık, eğitim, ekolojik bütünsellik ve yaklaşımlar vb konularda yani tüm toplumsal ilişkilerde ve yapılanmalarda sorgulama içine girmenin ve arayışlara yönelmenin de zamanıdır.

Risk grubu yaşlılarımıza yönelik sağlık hizmeti ve koruma şarttır!

Acı bir gerçeği yaşıyoruz. Ülkelerde ve bizde salgından birinci derece etkilenen risk grubu 65 yaş ve üzerindeki insanlara yönelik öncelikli sağlık bakımı ve koruma tedbirleri öne çekilemedi.

Tecrit ve toplumdan soyutlanma dışında, bu gruba yönelik olarak; sosyal dayanışma, onlara yönelik beslenme ve koruma düzeneklerinin kurulduğuna dair adımların geliştirildiğini henüz duymadık.

Açıktan ilan edilen tedbirlerde, yaşlılarımıza yönelik koruma ve beslenme ve sağlık hizmetleri kendiliğinden sürece bırakıldı.

Diğer bir insanlık ayıbı, kimi işletmelerde ücretsiz izin dayatmasının ve işten çıkarmaların yaşanmasıdır.

Salgın karşısında işçi çıkararak kar hırslarını koruyanlar, bu kötü koşullarda da insanlık değerlerini yitiren burjuvalar oldu.

Toplumsal üretimde işçi ve emekçi olarak yer alanlar, salgına karşı da korumasız olarak toplumsal üretimi yaparken birinci derecede sağlık ve sosyal açılardan da korunmayı hak ediyorlar.

Kesinlikle işyerlerinde işçi sağlığı önlemlerinde, sürekliliği çok da gereklilik olmayan işyerlerinde; çalışmanın geçici durdurulması veya ücretli izin olgusunun gündeme alınması kaçınılmazdır.

İşten çıkarmaların yasaklanması, salgın karşısında verilecek mücadelede önemli bir toplumsal motivasyon da sağlayacaktır.

Çalışma yaşamı hukukunda yeni insani-demokratik düzenlemeler gerçekleşmelidir.

Açlık, yoksulluk, işsizlik ve yalnızlık salgın kadar tehlikelidir.

Bağlantılı olarak ifade edelim ki, salgın bağlantılı sağlık giderlerin tümü de toplumsal fonlardan ve devlet bütçesinden kolektif olarak karşılanmalı ve sosyal/dayanışmacı devlet bütçesi hızla üretilmelidir.

Salgınla ilgili sağlık ve sosyal hizmetlerin ücretsiz gerçekleştirilmesi, çok değerli bir görev ve dayanışmadır.

Dayanışmayı ve bunu güçlendiren insani değerleri temel almanın zamanıdır.

Kapitalist kar hırsı; sağlık, koruma ve diğer hizmetlerin sunumunda uzaklaşılması gereken bir olgudur.

Aksi halde işin içinden çıkılamaz.

Salgınla mücadelede bilimsel çalışmalar ve ilkeler temel alınırken, örgütlü toplum kesimlerinin sorunlar karşısında birlik ve dayanışma içinde olması kaçınılmazdır. Tüm emek örgütleri, TTB gibi meslek örgütleri, bilim kuruluşları ve bilim insanları birikim ve güçlerini bu yolda ortak paydada geleceğimiz için birleştirmelidir.

Katılımcı, demokratik ve şeffaf yönetim ve mücadele, salgının geriletilmesinde önemli bir yönetsel faktör olacaktır.

Toplumsal ilişkilerde bencillikten uzak kalınarak, insanı sağlıklı tutma ve korumanın yolu, bilinçli ve birlikte hareket etmekten geçiyor.

İnsanlar, örgütlü çevreler, kurumlar tüm toplumsal yapılar ortak sorun olan salgın karşısında bilim ışığında, insan ve doğa sevgisiyle hareket etmelidir.

Salgının tek bir insanı dahi yaşamdan koparmasına izin vermeyecek şekilde sorumlu ve bilinçli davranmalıyız.

Salgına karşı mücadele toplumsal yükü artan öncelikle sağlık emekçilerinin korunması ve desteklenmesi çok önemlidir. Toplumsal hizmetlerin sürdürülmesinde sorumluluk ve görev üstlenen bilim insanlarını ve emekçileri dayanışma bilinciyle desteklemeliyiz.

emek.org.tr

 

 

 

 

 

İlgini çekebilecek diğer içerikler