2019 1 Mayıs’ında, dünyanın her yerinde meydanlar ve sokaklar, işçi sınıfının ve ezilen halkların kitlesel gösterilerine sahne oldu.
Coğrafyamızda da işçi sınıfı ve ezilen halklarımız, kitlesel 1 Mayıs gösterilerinde yaşadıkları sorunları ve taleplerini dile getirirken, önümüzdeki görev ve sorumlulukları da işaret etti.
Emperyalist-kapitalist sistemin yarattığı her türlü kriz dünya ve ülke ölçeklerinde emekçilere fatura ediliyor; İşsizlik,, düşük ücretler, yoksulluk ve insanca yaşam koşullarından giderek uzaklaşma… “Krizin faturasını ödemeyeceğiz” söylemimiz olumlu bir tavırdır ancak ayakları havada kalıyor… Fransa halkının veya Latin ülkelerindeki veya bölgemizdeki,uzun soluklu halk direnişleri ışık tutabilir bize…
Ekonomik kriz yükleri, hayat pahalılığı, düşük ücretler ve ağır vergiler, yoksulluk, işsizlik, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesi, demokratik haklara yönelik baskılar, sendikalaşma hakkının engellenmesi ve örgütsüzlük dayatması, köle çalışma koşulları, emperyalist kışkırtma ve savaşlara karşı barış talebi, kadınlara ve çocuklara yönelik tacizler, hukuksuzluklar ve adalet…
Kısacası dün 1 Mayıs alanlarında bu ve benzeri konularla bağlantılı sorunlar ifade edilirken; dünyanın hemen her yerinde kapitalist toplumsal ilişkilerin reddedildiği, özgür ülke ve insanca yaşam talebinin, sosyalizm ve halk demokrasisi talebinin gündeme getirildiği, faşizme karşı sloganların atıldığı gün oldu.
Bizde de “kurtuluş yok tek başına! Ya hep beraber Ya hiç birimiz!”, “Yaşasın işçilerin birliği! Halkların kardeşliği!” ve elbette “Kıdem tazminatını gaspettirmeyiz” diklenmesi bunlardan biriydi.
Sorunlar ve siyasal sloganlar, işçi sınıfı ve emek güçleri açısından bir iktidar sorunu olduğunu işaret etmiştir.
Ancak Emperyalist-kapitalist egemen sınıflar ve siyasal iktidarlarının tutumlarından anlaşılıyor ki baskı, sömürü ve adaletsizliğe dayalı sistemlerini sürdürmekte kararlıdır. Emekçilerin ve ezilen halkların her türlü talebine kulak tıkayacaklar, baskı ve saldırılarını daha da artıracaklardır. Yağma politikaları ve tasarıları ortadadır.
Bu noktada yüzümüzü yerel gündeme ve işçi sınıfı örgütlenme düzeyine dönerek, çok önemli bir konuya dikkat çekmek istiyoruz.
İşçi sınıfı, örgütlenme ve bu örgütlenme yeteneği üzerinden mücadele vererek, koşulları ve toplumsal yaşamı kendi çıkarlarına göre etkilemekten, yönlendirmekten uzaktır. Bu, mevcut somut koşullarda emek güçleriyle ortaklaştığımız bir tespittir. Ezilen emekçi kitlelerin mevcut olumsuz koşullarda; kendilerini koruyacak, savunacak ve kazanımlarını artıracak güçlü bir örgütlenme ve mücadele düzeyinde değildir. Ekonomik, demokratik, sosyal ve siyasal yönlerden böyledir.
İşçi sınıfının ve tüm emekçilerin genel bir örgütsüzlük içerisinde olması gerçekliğimizdir.
Örneğin işçi örgütlenmelerini, sendikaları ele alalım. İş yerlerinde ekonomik-demokratik haklar temelinde, koşulların iyileştirilmesi ve insanca çalışma koşullarına ulaşabilmek için gerekli-yeterli örgütlenmelerin olduğu söylenemez. Sendikaların hantallığı, iktidar yandaşlığı ve bürokratik yapıları bir yana; işçilerin önemli bir çoğunluğu da bilinen nedenlerden dolayı örgütlenme sorunları karşısında bir duyarsızlık, baskılar ve korkular içindedir.
İşçi sınıfı ve emek dostu örgütler, bu sorunun üstesinden gelebilir mi? Evet kesinlikle…
İşyerlerinde ücretlerin insanca geçinmeye yetecek düzeye çekilmesi, 10 saati geçen çalışma sürelerinin kısaltılması, işçi sağlığı sorunlarının giderilmesi, yoğun çalışma temposunun engellenmesi, işyerindeki çeşitli baskıların sona erdirilmesi gibi konularda, işçilerin bir araya gelerek patron karşısına çıkması… İşte bunların tümü de, örgütlenme ve mücadele düzeyinin geliştirilmesinin somut koşullarıdır.
İşçiler bunalmış ve bir çıkış aramaktadır.
Sendikalar yetersiz olabilir, güven duyulmayabilir, bir kısmında da görüldüğü gibi işveren yanlısı olabilir, işyerinde sendikal çalışma da yapılmayabilir. İşçilerin birbirlerine yönelik güvensizlikleri de olabilir.
İşte mevcut kötü koşullarda; işçilere, özellikle örgütlenme ve mücadele gerekliğinin bilincine sahip öncü işçilere, çok önemli görev ve sorumluluklar düşüyor.
Öncü işçiler, kendilerine ve arkadaşlarına güvenecek ve işyerinde işçi komiteleri şeklinde örgütlenmenin yollarına bakmalıdır.
Sadece işçiler değil, sınıf çıkarlarını esas alan emek örgütleri de, tarihsel sorumluluk gereği, bu yönde ortak çalışmaları özenle beslemek durumundadır. Yani birleşik çalışmalarda bir araya gelmelidir. 1 Mayıs alanlarında sağlanan güç birliği, yaşam alanlarında ve çalışma alanlarında da sürdürülebilir.
Örgütlenerek, işçi birliğini ve emek gücünü açığa çıkarabilirler.
Başka çare yoktur. Durumu ve sorumlularını eleştirmeli ancak harekete de geçmeliyiz. İşçilerin birbirlerine yönelik güvensizliği ve dağınıklığı yan yana olmakla, çıkarları doğrultusunda örgütlenmekle ve mücadeleyle giderilir.
İşçiler işyeri sorunlarını kendi aralarında tartışmalı ve sorgulamalıdır. Köle çalışma ve yaşama koşullarından birlikte nasıl kurtulacaklarını da bu tartışmalar ve “ne yapacağız?” sorusuyla birlikte yine kendileri bulacaktır. Yani birlik ve kararlılıkla örgütlenerek çıkış bulacaklarını anlayacaktır.
İşçiler işyerlerinde tartışacaklar, görüşlerini paylaşacak ve adımlar atacaklardır. Bu yakınlaşmalar ve paylaşımlar üzerinden, işçiler hakları ve sorunlarıyla ilgili işyeri komiteleri kurarak işe başlayabilirler. Ücret komitesi, işçi sağlığı komitesi, kadın komitesi, sosyal yardımlar komitesi, vb. en önemlisi de sendikalaşmaya yönelik olan örgütlenme çalışmalarıdır. Bu adımlar işçi örgütlenmesini o noktaya taşıyacaktır. Israr ve kararlılık gerektiriyor.
İşçiler kendi çıkarları için bir araya gelerek işçi örgütlerini kurmalıdır. İşyeri işçi komiteleri, işçinin kitlesel taban örgütleri için çok önemli bir örgütlenme tarzıdır. İşçi komiteleri ve işçi meclisleri şeklindeki örgütlenme biçimini, işçiler tartışmalı ve gündemine almalıdır.
İşçiler örgütlenme çalışmasına başladıklarında birbirlerine güvenecek, bu çalışmayı koruyacak ve işverenin kendilerine zarar vermelerini engelleyecektir.
İşçiler, kendi sınıfsal ideoloji ve kültürüne, birlikten doğan sınıf gücüne güvenmelidir.
2019 1 Mayıs gündemindeki sınıfsal – toplumsal sorunlar bellidir. Düşük ücretler, artan vergiler, giderek artan çalışma süresi, işsizlik, iş cinayetleri, kıdem tazminatına saldırı planı, işsizlik fonunun amacı dışında kullanımı, İşçilerden BES yoluyla toplanan paranın patronlara aktarılma çabaları, işçi sınıfının sendikal- demokratik siyasal eğilim ve taleplerinin görülmezden gelinmesi, barış talebi, eşitsizlikler, anti-demokratik uygulamalar ve baskılar vb bir dizi sorunlar; 1 Mayıs gösterilerinde ifade edilmiş ve çözüm taleplerinde bulunulmuştur.
Tüm bunların çözümünü işçi sınıfı dışındaki güçlerden bekleme yanılsamasının yerine, işçi sınıfı örgütleriyle toplumsal yaşamda var olmak ve müdahale etmek, anlayış ve tavrına sahip olunmalıdır. Ekonomik, demokratik, sosyal, kültürel ve siyasal yönleriyle; işçi ve emekçi kitleleri kucaklayan, birlik ve dayanışma örgütlerini yaratmamız ve büyütmemiz gerekiyor.
2019 1 Mayısının işçi sınıfının ve tüm emek dostlarının önüne koyduğu öncelikli görev budur!
emek.org.tr