Emeğin sözü:
Madenlerde iş cinayetlerini/ölümleri durdurmak mümkün müdür? Evet!
Ancak bu sistemde kalınarak, doğanın ve insanlığın yıkımlara uğratılarak sömürüldüğü sistem içerisinde bu çözümleri üretmek mümkün değildir. Kömür, petrol vb fosil enerji kaynaklarına bağımlı kalındıkça bu yıkımlar ve toplu iş cinayetleri ölümler devam edecektir.
Sözün özü toprağın altındaki orada kalsın, işçilerimiz de yaşamda kalsın.
Madenlerde sendikal örgütlenmenin iyi gitmediğini biliyoruz. Sarı sendikalar bağımsız özgür işçi örgütlenmesinin önünde engeldir. İşsizlik riski de işçi örgütlenmesini kıran önemli bir etkendir. Ancak sermaye ve devlet; maden işçisinin örgütlü olmasını istemez ve her türlü kirli oyunlara başvurmaktan da geri durmaz.
Maden yönetiminde söz sahibi olmadıkça ölümler devam edecektir. Birinci nokta budur ve bunu ilk lokal adım sayalım…
Bunun yolu, güçlü işçi örgütlenmesinden, özellikle de devrimci sosyalist karakterde işçi örgütlenmesinden geçiyor. Madenciye insan olarak ve emekçi olarak değer veren saygı duyan bu çevrelerdir. Ve işçiler sosyalist anlayışlarla sendikalarını kurarak birliklerini güçlendirmek durumundadır.
İşçiler her madende örgütlenebilir. İşçiler, her madende işçi komitelerini kurabilir. İşçiler öz örgütleri sayesinde işyerinde nitelikli denetimler kurabilecek, işçi sağlığı konularında duyarlılık sağlayabilecektir. Bağımsız sendikal yapılar yaratarak madenlerde çalışma koşullarını denetlemelidir.
Sermaye güçleri işçi sağlığı iş güvenliği kurallarına uygun üretim sistemi kurmalı, maden işçisinin canı pahasına karlar peşine düşmekten uzak durmalıdır.
Madende işçi denetimi şarttır! Bunun için de işyeri işçi komitelerinin örgütlenmesi gerekir. Çalışma koşulları ve iş güvenliği denetimlerinin yapıldığı yerde iş cinayeti en aza indirilir.
Bu birinci noktadır, dar anlamda geçici reformist bir uğraşılar alanıdır. Ancak gereklidir.
İkinci ve kesin çözüm yolu ise daha stratejiktir.
Kalıcı bir çözüm, maden ocaklarını özellikle fosil enerji kaynağı olan madenleri kapatmaktan geçiyor. Bu kolay bir şey değil, toplumsal yapı hazır değildir ve politik işçi örgütlenmeleri çok cılızdır. Politik ve iktisadi iktidar ve elbette ki ideolojik-kültürel hegemonya; işçi sınıfından yana, ülke ve halk sağlığını temel alan karakterde olmalıdır. İktidar bütünlüğü ile, insani, emekten yana sınıfsal ve demokratik yapıda olmalı ki, ekolojik politikaları uygulayabilecek nitelik ve gücü de olsun. Petrol, kömür gibi iklim ve doğa-çevre dengelerini bozan ve doğayı tahrip eden/yıkıma uğratan unsurlardan uzak durulmalıdır. Petrol, kömür türü tüm enerji üretim araçları santralleri ve tesisler kapatılmalı, insanlık yeni bir çağa yüzünü dönmelidir.
Bu toplumsal kurtuluş mücadelesi ve devrim anlamındadır.
Sermaye güçlerinin yağmalama ve ranta dayalı yönetimleri ve emperyalist-kapitalist sistemleri devam ettikçe yaşamlarımızı kaybetmeye, doğayı yıkıma uğratmaya devam edilecektir. Sermaye egemenliğinden ve dolayısıyla sistemden kurtulmak kaçınılmazdır. Doğa, insan ve tüm canlıların yaşam hakkını temel alan demokratik toplumsal sistemler kurulmalıdır. Yaşanacak dünya bırakmayanlardan kurtulma zamanıdır. Bu ise devrim anlamındadır. Başka da yolu yoktur.
Yolun başında örgütlenmek, örgütlenmek, örgütlenmek var…
Coğrafyamızda madenlerde yaşamını yitiren maden işçilerini saygıyla anıyoruz.
Emek.org.tr