Agos gazetesinin kurucusu ve genel yayın yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden 14 yıl geçti. Nasıl bir şey ise, yıllardır yargılama devam ediyor.
14 yıldır süregelen Hrant Dink davası, adalette ısrar ve adaletsizlikte ısrar hikayesidir. Cinayet suçuna katılım ve yol veren bağlamında kişiler, sistem ve resmi anlayışlar, milliyetçilik, siyasi yaklaşımlar vb. buluştuğu geniş bir yelpaze var. Gerçekçi ve bağımsız, adalet anlayışına yaslanan 5N1K yöntemiyle yürürsek çok şeyi görebiliriz.
Hrant’ın öldürülmesi nefret suçudur. Ancak birçok toplumsal olguyu bir araya topladığımızda nefret suçu çerçevesine sıkıştırılamaz oluşunu da hemen görürüz. Nefret suçu sınırlarını çok aşan karmaşık bir tablo söz konusudur. Tarihsel yaşanmışlıkları, orada işlenen insanlık suçlarıyla adil biçimde yüzleşmeyi, halklar arası eşitlik ve güvene dayalı ilişkiler talebi ve mücadelesi, ezilen halklara uygulanan milliyetçi zulüm, Hrant Dink’i öldüren güçlerin derinliği ve korunur pozisyonu, yıllardır süregelen davanın bitirilemeyişi, yargı sistemi ve adalet anlayışları, milliyetçi- şovenist kültürel-ideolojik içerikler… Bunlar hep birlikte değerlendirildiğinde, sorunun derinliği ve mücadelenin tarihsel-toplumsal boyutları da fark edilecektir.
Hrant Dink davasının toplumsal yük ve sorumlulukları bir hayli ağırdır. Yargıda taraflar arasında ve toplumsal taraflar açısından böyledir. Belirleyici soru şudur, mevcut toplumsal-siyasal sistem ve dinamikleri, toplumu veya en azından beklentileri olanları adalete taşıyabilir mi?
Toplumsal barış, adalet, eşitlik, halklar arası saygı ve güvene dayalı ilişkiler, demokrasi… Tüm bunlar için Hrant davasının adaleti işaret edecek biçimde bitirilmesi şart…
Ancak bunun işaretleri var mı? Yok… Çok yönlü düşünelim, adil bir sonuç çıkar mı? Hayır.
İnsani değerler sisteminin yarattığı umutları, adalet beklentisini unutacak değiliz. Israrla ve inatla adalet istenecek ve savunulacaktır. En azından engel olan unsurlar gerileyinceye kadar…
“Hrant davası adalet sağlar mı?” sorusu; adalet, eşitlik, karşılıklı güven duygusu ve barış içinde bir arada yaşam… Tüm bunlar nasıl değişecek sorusuyla yan yana düşünülmelidir.
Değindiğimiz toplumsal sorunlar ve insani hakkaniyetli ilişkiler için toplumsal yapının ve egemen ideolojik-kültürel bilincin değişmesi şarttır.
Adalet isteriz… Nasıl bir toplumsal yapı ve sistem onu da söylemek ve peşine düşmek kaydıyla…
Katledilişinin 14. yıl dönümünde Hrant Dink’i saygıyla anıyoruz.
Emek.org.tr