Kadınlar ve LGBTİ’lere yönelik baskı, sömürü, şiddet ve insanlık dışı davranışlar son bulmalıdır. Sistemin ve gerici kültürün dayattığı toplumsal cinsiyet rolleri reddedilmelidir.
25 Kasım, Dominik Cumhuriyeti’nde, Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden Mirabel kardeşlerin Trojilo diktatörlüğü tarafından katledildiği tarih…
Mirabel kardeşler nezdinde işkence gören ve yaşamını yitiren tüm kadınları ve lgbti bireylerini saygıyla anıyoruz.
Dünya kadınları açısından bu gün ve sonrasında verilen mücadele ve örgütlenme anlamlıdır, önemlidir.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet, toplumsal sistemin ve egemen toplumsal kültürel unsurların her gün yeniden ürettiği, yaşamın her alanında yaygın olarak arşımıza çıkan bir olgu… Açlık ve yoksulluğun yaygınlaştığı koşullarda baskı, sömürü ve şiddet; kadınları daha fazla etkilemektedir. İnsanlık dışı yaşam adeta dayatılmış durumdadır.
Toplumsal kültür ve bilinç ve özellikle özgür-aydınlık anlayışlarla gösterilen kadın duruşları, hak savunusu, örgütlenme ve direnişleri mevcut koşullarda çok değerlidir, umut vericidir.
Devlet ve kapitalist toplumsal sistemin özünde insanlara ve özellikle kadınlara yönelik şiddet çeşitlerini yaşamın her alanında kullandığı bir gerçeklikte yaşamaktayız. Kadına yönelik şiddet, değişik biçimlerde çalışma ve yaşama alanlarımızda, günlük yaşamın etkili bir unsurudur.
Erkek egemen düşünce ve toplumsal yaşam tarzı, devlet şiddetiyle de birleşince kadınlar ve toplumun emekçi kesimleri, acı çekmekte ve mutsuz olmaktadır. Her yaştan kadın ve LGBTİ kesimler bu mutsuzluğu çok derinden yaşamaktadır.
AKP döneminde kadını aşağılayan bu şiddet sarmalı daha da ileriye taşınmıştır. İstanbul sözleşmesinin kaldırılması ve 6284 sayılı yasanın iptaline yönelik iktidarın ve egemen ideolojik-kültürel saldırının süreceği beklentisi hakimdir.
Dini inançların körüklediği kadını ikinci sınıf yurttaş görme ve şiddete dayalı yaklaşım ve uygulamaların kesinlikle geriletilmesi, tüm toplumsal kesimlerin insani ve sınıfsal boyutlarda bilinçlenmesi kaçınılmazdır.
Ancak toplumsal karşı koyuş ve kadın örgütlerinin direnişi, emek ve meslek örgütlerinin, devrimci demokrat, sosyalist siyasal yapıların aktif direnişiyle bu saldırı ve gerici dalga geriletilebilir.
Son 10 yıllık dönemde iş cinayetlerinde 1379 kadın işçi yaşamını yitirdi.
İSİG Meclisi 25 Kasım günü nedeniyle, raporunda kadınların iş cinayetlerindeki can kayıplarını ele aldı. Raporda anlamlı bir atıf ile şöyle denildi:
“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Raporumuzu bu yüzden, kadın işçilerin çalışma koşullarının en kötü olduğu ve en çok kadın iş cinayetinin yaşandığı tarım işkolunda emeğine ve onuruna sahip çıkma kararlılıklarıyla yılgınlığı dağıtan Agrobay direnişçisi kadınlara atfediyoruz!”
İSİG Meclisi raporu, tüm kadınlara yönelik şiddet sorununa ve çalışma yaşamında karşılaşılan sorunlara karşı şu talepleri ileri sürdü:
“Emeğimizin ve bedenimizin sömürülmesine, yaşamlarımızın çalınmasına karşı:
1- Toplumsal cinsiyetçi iş bölümüne son verilmelidir.
2- Kadın işlerinin ‘tehlikesiz ve basit’ olduğu ön yargısı yıkılmalıdır.
3- Yeniden üretim atölyelerine dönüşen evler ve işyerleri sağlık ve güvenlik risklerine karşı güvenli hale getirilmelidir.
4- Gerek devlet tarafından gerekse emek ve meslek örgütleri tarafından oluşturulan işçi sağlığı ve güvenliği politikaları toplumsal cinsiyet açısından tekrar düzenlenmelidir.
5- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından, işyerlerinde ve evlerde kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı işlerin ve bu işlerde çalışan kadınlarda rastlanan ortak sağlık sorunları ve riskleri rapor edilmeli ve kamuoyuyla düzenli olarak paylaşılmalıdır.
6- Kadınların çalışma alanlarındaki kimyasal, biyolojik, fiziksel, ergonomik vb. riskler saptanmalıdır.
7- İşyerinde kadına yönelik cinsel şiddet, taciz, cinsel sataşma tehlikesine karşı önlem alınmalı, bu konu sendikaların toplu sözleşmelerinin önemli bir gündemi olmalıdır.
8- İşyeri toplu sözleşmelerinde, işkolu ve ülke bazındaki çerçeve sözleşmelerde kadın meslek hastalıklarına dair maddeler konulmalıdır.
9- Ev ve bakım hizmetleri azami ölçüde kamusal alandan ücretsiz karşılanmalıdır.
10- Kadınlar çifte mesaisinin yıpratıcılığı ve üstlerindeki aşırı iş yüküne bağlı fiziksel ve ruhsal zararlar toplamı bir meslek hastalığı tanımı getirilmelidir.
11- Başta İş Kanunu ve İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası olmak üzere bütün yasa ve yönetmelikler toplumsal cinsiyeti gözetecek bir biçimde yenilenmelidir.
Bu düşünce ve yaklaşımlara, taleplere biz de katılıyoruz.
Yaşamlarını, şiddet sonucu kaybeden kadınları saygıyla anıyoruz.
Emek.org.tr