İnsanca Yaşam için 1 MAYIS’A
Sermayenin ve AKP iktidarının yıllardır uyguladığı neoliberal ekonomik, sosyal ve siyasal politikalar sonucu bir avuç azınlık refah ve mutluluk içinde yaşatılırken; ülke tam bir enkaza dönüştürülmüş, biz emekçiler yıkımlara ve acılara boğulmuştur.
Dünyada ve coğrafyamızda, işsizlik, yoksulluk ve yoksunluklar içerisinde yaşamak emekçi halklara kader gibi sunulmuştur. Bunu kabul edemeyiz!
Dünyada ve ülkemizde ücretli emek yoksullaşarak yaygınlaşırken; emekçilerin toplumsal zenginlikten aldığı pay giderek azaltılıyor ve zenginlere aktarılıyor. Ülkemizde tüm emekçiler açlık sınırındaki asgari ücrete mahkum edilerek, bu tarz yaygınlaştırılmak istenmektedir. Adaletsiz vergi sistemiyle boğazımız daha fazla sıkılıyor. Artık bu gidişe de dur deme zamanıdır!
Sadece emeğimizin azgın sömürüsü değil, ranta dayalı politikalarla; doğa, yeraltı ve yerüstü kaynaklar bilim dışı açgözlülüklerle tahribatlara uğratılırken yaşam alanlarımız da yıkımlarla karşı karşıyadır. Ülke tarım arazilerini uluslararası maden şirketlerinin siyanürlü talanına açan kapitalizm ve AKP iktidarıdır. Ve artık yok olmamak için kurtulma zamanıdır!
İklim krizi dünyanın geleceğini tehdit eden büyük bir tehlikedir ve bunun sorumlusu kapitalizm ve onun kar hırsıdır. İnsanlığın ve dünyanın geleceği için bu hırslara ve kaynağına son verme zamanıdır!
En son yaşadığımız depremde ilk günlerde kıpırdamayanlar, imar affı politikaları ve öldüren konutlarıyla insanlarımıza kitlesel katliamla ölüm acıları yaşatmıştır. Büyük bir pişkinlikle bilimsel uyarılar görmezden gelinerek, deprem-fay hattı alanlarına konut yapma hırsına tanık oluyoruz.
AKP döneminde sermaye ve devlet kurumları, insan ölümleri karşısında kaderci anlayışlarla hep seyirci kaldı. Madenler başta olmak üzere, tehlike riskinin yüksek olduğu işyerlerinde gerekli denetimlerin olmaması ve önlemlerin alınmaması nedeniyle iş cinayetleri sonucu yüzlerce işçi yaşamını yitirmiştir.
Çocuk işçiliği kullanımına, kapitalizmin utanç verici çocuk emeğini sömürme özelliği olarak ısrar edilmektedir.
Kadın cinayetlerini kaderci/gerici anlayışlarla normal karşılamaları da insanlık adına utanç vericidir. İstanbul Sözleşmesi hukukunun kaldırılması dahi kadına sosyal, kültürel, demokratik ve insani boyutlarıyla nasıl bir yıkıcılık ve kıyıcılıkla yaklaştıklarının örneği oldu.
İşçi sınıfının kazanımlarını, demokratik hak ve hukuklarını uygulamama şampiyonluğunu elinde tutan AKP iktidarı yoksulluk ve sömürüyü azgın biçimde uygularken, en küçük demokratik hak talep etme ve kullanma hareketini de baskıyla, göz altıları ve tutuklamalarla sindirmek politikalarını cesaretle uygulamaktadır. Basın hak ve özgürlükleri karşısında nasıl kin ve kötülüklerle davrandıklarının her gün yeni örneklerini yaşıyoruz. Geleceğe dair umutları söndürülmüş, kul-köle olmuş yurttaş anlayışıyla insanları susturma tarzı yani faşizan yönetim tarzı artık toplumsal yaşamın her alanındadır.
Bir siyasal iktidarın sınıfsal niteliğini göstermesi bakımından; işçi sınıfının sendikal haklarını budadıklarını övünerek dile getirmesi çok önemli bir ölçü ve sınıfsal yaklaşım düzeyidir.
İşte listesi uzatılabilecek bu toplumsal gerçeklikleri görmezlikten gelemeyiz!
İşçi sınıfının, sendikaların, emek dostu örgütlerin ve siyasi hareketlerin bu somut toplumsal gerçekliğin bilincine vararak, siyasal iktidarı emekten yana değiştirmek; insanlık değerlerinden, hak ve hukuktan, demokrasiden yana işlemesi için omuz omuza vermeleri kaçınılmazdır.
Artık emeğin çıkarlarını temel alan, halktan yana demokratik toplumsal iktidarı öne alma zamanıdır.
Kürt halkının ve farklı inanç gruplarının demokratik hak ve hukukları yerine asimilasyon ve baskı politikaları da bu zulüm düzeninin politikaları olarak karşımızdadır. Halkların demokratik eşit haklarla, güven duygusuyla ve barış içerisinde yaşaması özlemi ve talebi halklarımızın bilincindedir. Saygı duyma zamanıdır!
Artık değiştirmek için harekete geçme zamanıdır! Birlikte örgütlenmenin bir yolunu bulacak, güç birliği içine girerek mücadeleyi yükselteceğiz.
Emekçiler, işçi sınıfı, devrimciler, demokratlar ve devrimci sosyalistler bakımından başka çaremiz kalmamıştır!
Temel sorunumuz toplumsal iktidarın, sermaye ve onun savunucularının elinden alınıp emekçi halk kitlelerinin eşitlik, özgürlük ve toplumsal adaletin sağlandığı koşullara ulaşmak gibi temel bir anlayışa sahip olmamız ve bu yolda birlikte mücadele içine girmemizdir.
Bu anlamda 1 Mayıs birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak önemli bir dönemeçtir.
2023 1 Mayıs’ında ezilen ve sömürülen halk kesimlerinin, örgütlü güçlerinin birlik içerisinde alanları doldurma isteği; bu düzene karşı koyma isteği ve değiştirme yöneliminin sonucudur.
14 Mayıs seçimlerinde de ortak paydalarda buluşularak demokratik toplumsal koşullara ulaşma ihtiyacını, özlem ve talebini görmezlikten gelemeyiz.
İşçiler, kadınlar, gençler, işsizler, emekliler… Yaşadığımız karanlığı yırtarak aydınlık yarınlara ulaşmanın tek yolu örgütlenmek ve birleşerek mücadele etmektir.
* İNSANCA KOŞULLARDA YAŞAMAK İÇİN 1 MAYIS’a!
* HAK ve ÖZGÜRLÜKLERİMİZ İÇİN 1 MAYIS’a!
*FAŞİZME KARŞI 1 MAYIS’a!
*HALKLARIN DEVRİMCİ KURTULUŞ MÜCADELESİNİ BÜYÜTMEK İÇİN 1 MAYIS’a!
emek.org.tr