Emeğin sözü: Çocuk istismarı ve cinsel tacizdeki artış ürkütüyor.

Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği’nin açıkladığı ‘2016 Çocuk İstismarı Raporu’ insanı ürperten ve kaygılandıran gerçekleri gözler önüne serdi. Şu iki veri, insanlığın ulaştığı düzeyi gösteriyor: Çocuk istismarı vakaları 10 yılda 300 bini geçti. .son 10 yılda çocuk istismarı vakaları yüzde 700 arttı Çocuk istismarı ve cinsel taciz-şiddette artış, insani değerler sisteminde gerilemeleri ve içine düşülen kötü […]

Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği’nin açıkladığı ‘2016 Çocuk İstismarı Raporu’ insanı ürperten ve kaygılandıran gerçekleri gözler önüne serdi.

Şu iki veri, insanlığın ulaştığı düzeyi gösteriyor: Çocuk istismarı vakaları 10 yılda 300 bini geçti. .son 10 yılda çocuk istismarı vakaları yüzde 700 arttı

Çocuk istismarı ve cinsel taciz-şiddette artış, insani değerler sisteminde gerilemeleri ve içine düşülen kötü seviyeleri gösteriyor. Çocuk haklarını yok sayma, özgür ve eşit olmayan ilişkiler, şiddet, saygısızlık ve insani sevgiden yoksunluk gibi çok önemli aşınmaları yaşıyoruz.

Dünya’da ve ülkemizde çocuk istismarı, cinsel taciz ve şiddet, çocuk yaşta evlilik olaylarındaki artış, insanlık değerlerini ayaklar altına alan anlayış ve kültürlerin de etkinlik düzeyini gösteriyor. İnsanın değersizleştirilmesine, baskı ve sömürüye, yabancılaşmaya, insani saygı ve sevgiden yoksunluğa dayalı kapitalist toplumsal ilişkiler ve yaratılan toplumsal kültür, bu tür sapkınlıkları körüklüyor. Buna gerici feodal süreçlere ait dinsel istismarı da içeren kültür artıklarının kullanılarak insani değerlerin bastırılması da eklendiğinde, raporlardaki korkunç artışın nedenleri daha anlaşılır olmalktadır.

Son yıllarda toplumda yaşanan çocuk istismarı ve bağlantılı sorunlarda, çok ciddi çürüme ve yozlaşmanın yanı sıra özellikle yaşam hakkına saygı olgusunun çok ciddi ölçülerde tahrip edildiği, toplumsal sistemin mekanizmalarının bu olumsuzluğu geriletemediği, aksine çoğalma ve yaygınlaşmanın yaşandığı bir nesnel durum yaşanmaktadır. Özellikle Orta-Doğu coğrafyasında savaş koşullarında kadın ve çocukların uğradığı saldırılar somut örnekleridir. Özellikle kadın ve çocuklara yönelik sergilenen Boko Haram ve İŞİD vahşeti unutulamaz.

Çocuklar insanlık dışı istismar ve şiddet içeren davranışlarla hemen her yerde karşılaşabiliyor. Hastanelerde, okullarda, sokakta, toplu ulaşım araçlarında, işyerlerinde, aile içinde, dinsel amaçlı kurumlarda yaşanır olması, sorunun ideolojik-kültürel yönlerinin bir bütünlük içerisinde sorgulanması gerektiğine işaret ediyor. Konu toplumsal bilinç ve eğitim sorunu olmasının ötesinde çok yönlü derinliği bulunan bir insanlık sorunu olarak karşımızdadır. Her şeyin ticarileştirildiği, bireyci, cinsiyetçi, erkek egemen düşünüş ve davranış biçimlerinin hala beslenir olmasının bu insani çürümenin zeminini genişlettiği görülmelidir.

Çocuk istismarı ve cinsel şiddetin nedenleri üzerinde sorgulama ve önlem alma çabaları verilirken, psikolojik, sosyolojik, kültürel, geleneksel, çocuğa ve cinselliğe bakış açıları, cinsel eğitim ve bilinçlenme gibi yönler de göz önünde tutulmalıdır. Bilimsel çalışmalar, toplumsal, kültürel, demokratik değerler sisteminin yeniden düzenlenmesi, bilinçlenme ve insani değerlerin aşındırılmasına karşı geliştirilecek anlayış ve davranışlar, çocuk istismarı ve cinsel şiddet karşısında çok önemli yer tutuyor.

Şiddet Önleme ve Rehabilitasyon Derneği ile Acıbadem üniversitesi Araştırma Merkezi’nin hazırladığı rapor, aslında bizleri bu konularda yeni bir toplumsal bilinç yaratmak üzerine daha geniş perspektifle düşünmeye, tartışmaya yönlendiriyor.

Raporda “pedofili”, “ensest”, “çocuk yaşta evlilik”, “kurum içi cinsel istismar” başlıklar altındaki incelemeler, çocuklara yönelik taciz ve istismar verileriyle insanı ürküten bir artış yaşamakta olduğumuzu gösteriyor:

Verilere göre, Dünyada son 4 yılda çocuklara yönelik taciz veya şiddet uygulamaları yüzde 90 arttı. Tecavüzcülerin tahminen % 5’i ortaya çıkarken % 95’i gizli kalıyor. Ensest ilişkilerin ise binde biri ortaya çıkıyor.

Türkiye adliyelerinde görülen 4 tecavüz davasından biri çocuklarla ilgilidir. Adalet Bakanlığı’nın 2014 verilerine göre, her ay Adli Tıp Kurumu’na 650 çocuk cinsel istismarı vakası gönderilmekte.

Adalet Bakanlığı’nın 2014 verilerine göre, her ay Adli Tıp Kurumu’na 650 çocuk cinsel istismarı vakası gönderiliyor.

Açılan toplam dava sayısı 40 bin 266, karar verilen dava sayısı 24 bin 825, bunlardan çıkan mahkumiyet kararı ise 13 bin 968’dir.

Konunun önemli bir yönüne de dikkat çekelim. Ülkemizde istismar suçlarına karşı ilginç bir “hoşgörü” ve “yumuşatma” yaklaşımları olduğu biliniyor. Bu konuda siyasal yöneticilerin hatalı tutumları, yanlışların sürdürülmesinde etkili olmuştur. Ensar Vakfı olayı karşısındaki tutum ya da istismar suçlarının affını amaçlayan yasa düzenleme çabası, kötü örneklerdir.

Kız çocuklarının akrabaları tarafından cinsel tacize maruz kaldığı da açıklanan bilgiler arasındadır. İstismarcıların yüzde 9’u çocukla aynı evde yaşıyor.

Çocuk yaşta evlilik olayı, istismarın bir başka şeklidir

UNICEF’in 2014 verilerine göre dünyada 700 milyondan fazla kız çocuğunun 18 yaşından önce evlendiği açıklanmıştır. Bu sayının da 3’te 1’i, yani yaklaşık olarak 250 milyonu, 15 yaşından önce evlenmiş olan kız çocuklarıdır.

Bu noktada çocuk yaşta evlilik olayında, AKP iktidarının anlayışında bir ısrar olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin Temmuz ayı sonunda mecliste müftülere nikah kıyma yetkisi veren tasarının gündeme getirilmesi ciddi bir vakadır. Tasarıda doğum raporu yerine aileden birinin beyanda bulunmasının esas alınması ve müftünün nikah kıymaya yetkili olması; çocuk yaşta evliliğin de önünü açmaya yöneliktir.

2015 yılı verilerine göre; 15 yaşında evlendirilen kız çocuklarının oranı %3 iken, 18 yaşında evlenen kız çocuklarının oranı %14’tür. 15-19 yaş arasındaki kız çocuklarında hamile kalmaya veya doğuma bağlı ölümler çok sık ortaya çıkmakta olup, UNICEF raporlarına göre her yıl 70,000 kız çocuğu hamile kalırken doğuma bağlı olarak hayatlarını kaybetmektedirler. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2013 verileri ise 2011- 2020 yılları arasında 140 milyondan fazla kız çocuğun evlendirileceğini ve bunların da 50 milyonunun 15 yaşın altında olacağını öngörmektedir.

Ülkemizde çocuk yaşta evlilik konusunda özellikle körüklenen cinsiyetçi anlayışın önemli etkisi bulunuyor. Yakın zamana kadar küçük yaşlarda kız çocuklarının evlenmesini onaylayan çevrelerin tutumları, bu konudaki baskın gericiliğin uç örneklerini oluşturuyor. İnsanca yaşamın önemli sacayağı olması anlamında ideolojik-kültürel boyutuyla da bunlar kesinlikle reddedilmelidir.

Çocuk hakları ile ilgili olarak eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik ve insanca yaşam bilinç ve kültürünün savunulmasıyla birlikte, istismarcı-cinsiyetçi anlayışlara karşı geliştirilecek tavırlar, toplumcu kurtuluş mücadelesinin de önemli paydalarıdır.

İlgini çekebilecek diğer içerikler