10 Aralık Dünya insan hakları günü ve İnsan Hakları evrensel Beyannamesi 73 yılında.
Uygulanmasına birçok ülkede izin verilmeyen, sınırlamalar ve yasaklarla karşılaşan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin bazı yönleriyle artık yetersiz kaldığını hiç düşündünüz mü? Dünya, toplumsal ilişkiler, insanlar, doğa ile ilişkiler değişiyor; kapitalist dünya koşullarında yeni haklar ortaya çıkmış mıdır?
İnsan Hakları Günü nedeniyle dünyada ve ülkemizde insan hakları gündemde, tartışılıyor… Kapitalist toplumsal ilişkiler, devlet uygulamaları, siyasal rejimler, ezilen diller ve halklar, sosyal kesimlerin temel haklara erişim durumları vb. birçok konu sorgulanıyor. Raporlar, hak ihlalleri ve suç dosyaları açıklanıyor.
Burjuvazi öncülüğünde yaratılmış ve kabul görmüş olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, bugün birçok yönüyle sorgulanmaktadır. Kendi içerisinde gerilikler ve eskimişlikler, yetersizlikler tartışılıyor. Yeni toplumsal ilişkiler ve ihtiyaçlar nedeniyle birçok konuda yeni temel haklar dillendiriliyor. Örneğin ömür boyu hapis olgusu, kimi ülkelerde kaldırılmak veya esnetilmekle karşı karşıyayken, ömür boyu hapis cezası yerine cezanın gözden geçilmesi ve “dışarıda özgür yaşamı umut etme” gibi insani bir hak söz konusu edilebilmektedir. Yaşam hakkı, beslenme, barınma, çalışma hakları ve hatta içeridekilerin “özgürlüğü umut etme” hakları; yeni içerik ve boyutlarda sorgulanıyor.
Coğrafyamızda hak ihlalleri çoktu, ama şimdilerde artmaya başladı. Yaşam hakkı tehditleri, baskılar… Bu durum siyasal iktidar özelliği ve egemen sınıfların iktidarlarını sürdürme biçimleriyle yakından ilişkilidir. Özellikle dini inançlara referansla güçlendirilen siyasal iktidar, birçok temel insani temel hakkın kullanımını tartışmaya açmış ve engellemelere de başlamıştır. Ortaçağ rüzgarı fena esiyor… Çocuklar, kadınlar, lgbti+lar, işçiler, Kürtler, emekliler, yaşlılar, eğitim ve sağlık alanları gibi sorunlu alanlarda hak ihlalleri suç düzeylerinde yaşanıyor. Devlet ve siyasal iktidar bu ihlalleri özgün anlayışlarla ve yasal düzenlemelerle, ideolojik-kültürel içeriklerle süsleyerek desteklemektedir. Çocuk tecavüzü karşısında “bir kereden bir şey olmaz” deme zavallılığından, “İstanbul sözleşmesi iptali”ne uzanan saldırganlıklar…
Doğanın tahribatı ve yıkımı konusunda, insanların “ekolojik tahribatın önlenmesi hakkı”na saygı gösterilmediğini biliyoruz. Gözaltı, işkence, psikolojik baskılar, utanç verici insanlık suçları… Kadın cinayetleri, çocuk istismarı ve taciz suçları koruma ve arka çıkma çirkinliğini yaşamak; bu toplumda insan haklarından yana olanlar için bir zulüm halini almıştır.
Yaşam hakkına, insanca koşullarda onurlu yaşama hakkına saygı göstermeyen bir sistem ve rejimde yaşıyoruz. Çalışma hakkı ve insanca geçim sağlama hakkına saygı bir yana, aksine işsizlik ve düşük ücret dayatılarak insanca olmayan koşullarda yaşatma konusunda ısrar etmek, aslında insanlık suçu kapsamında ele alınmalı ve mücadele edilmelidir.
İnsan hakları konuları sahip çıkılmalı ve uygulanması için mücadelesi verilmelidir. Sadece İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde yazılı kurallar değil, onları da aşan bir bakış açısıyla yeni hakları üretmeli ve yaşamalıyız.
Kapitalist sistem ve onu koruyan devlet mekanizmalarından tarihsel akışı içerisinde kurtulmak mücadelesi, insanlığın evrimi açısından da değerlidir. Bu dahi başlı başına insan hakları mücadelesinde stratejik konu olarak görülmelidir. İnsan haklarını daha ileri ve zenginleşmiş haliyle insanlığın kullanımına sunmak, savunmak ve korumak çok önemlidir.
İnsanlığından vazgeçen burjuvaziden artık insan hakları beklenemez… Ancak kapitalist sistemi, burjuva iktidar sürdürücülerini ve gerici-baskıcı mekanizmalarıyla birlikte; yok edilişini ve yeniyi kurma ekseninde düşünme zamanındayız.
İnsanlık ve elbette insan hakları manzumesi kapitalizm gölgesinden kurtarılmalıdır. Bunu hak ediyoruz.
İnsan hakları mücadelesinde yaşamlarını yitirenleri saygıyla anıyoruz.
Emek.org.tr