Ülkemizde toplu halk katliamları hiç durmadı. Maraş, Çorum, Sivas-Madımak, Roboski, Ankara-Gar… Katliamlar toplumsal bilincimizde derin yaralar açtı, acılar yaşattı, toplumsal travmalar yarattı.
Tüm katliamlarda gericilerin, faşistlerin, resmi güçlerin parmağı var. Fakat bu katliamların nedenleri bütünlüklü olarak sorgulanmadı, sorumluları yargılanmadı, adalete ulaşılamadı.
Adalet istemek, toplumsal mücadelenin vazgeçilmez bir talebidir. Toplu katliamlar sonrasında adalet isteği süregelmiştir. Adaletsizlik sürdürüldükçe “Katiller yargılansın, sorumlular açığa çıksın” çok net insani ve toplumsal bir istek olarak devam edecektir. Bu haklı talep, toplumsal bilinci yenilediği için devrimcidir.
Adalet denilen yüzleşme, hesaplaşma, sonuçta “utanç duyma” gibi onurlu insani eylem bir türlü gerçekleşmedi. Coğrafyamızda toplumsal bilincin insanileştirilmesine olan ihtiyaç da devam ediyor. İnsani gerilikten, vahşi gericilikten ve eylemlerinden kurtulmak için bu şart. Emperyalist ve gerici unsurlara karşı kurtuluş mücadelesinin bir ayağı olarak, İdeolojik-kültürel bir kavga da verilmelidir.
Susturmak, ezmek ve sindirmek amacıyla toplu katliamlar düzenlenirken, dinsel-mezhepsel unsurları, kimi zaman milliyetçilik olguları kullanıldığını biliyoruz. Dünyanın birçok yerinde işlenen toplu katliam suçlarında bu mekanizma işlemiştir.
Katliamların nedenlerini sorgulamak ve ulaşılan toplumsal bilinçle de, güncel ve gelecek yaşamımızı örmek zorundayız.
Mevcut gerici toplumsal bilinçle çatışmak ya da resmi yargıdaki sahte adalet oyunlarını sorgulamak, yargılamak ve hesaplaşmak, bunun bir parçası sadece…
Hak arayanlara, adalet isteyenlere yönelik, “yok etme, öldürme” eylem ve arzusunun hırsla devam ettirildiği topraklarda yaşıyoruz. Eşitlik ve özgürlük kavgasıyla bağlantılı adalet mücadelesinin gerekliliğini görmemek ve anlamamak, insani yetilerin kaybedildiğini ve toplumsal körlükleri işaret eder. Emperyalist gericiliğin bunu körüklemesine duyarsız kalmamalıyız.
Örneğin, Sivas-Madımak katliamı ‘yargılama’sında “ zaman aşımı kararı” vermek; toplumsal adaletin ve toplumsal bilincin ne kadar yanlış ve insanilikten uzak, çarpık kin duygularıyla örüldüğünün bir göstergesidir.
Toplumsal sistemin ve yaşam tarzının kökten değişimi olmadıkça, bu topraklarda insanlığımız ve emekçi halkımız bu tür zulümlere uğramaya devam edecektir.
Emperyalist-kapitalist toplumsal ilişkilerin temelinde ve işleyiş mantığında bir nesnellik vardır. Sömürü ve baskı sisteminin devamı için insanlığın üzerinde korkunç kanlı oyunları oynanır, halklarımız katledilir. O nedenle Orta-Doğu’da kan banyosu içindeyiz.
Yani kavga büyük ve tarihseldir.
Faşizm, tarihin her döneminde devrimcilere, sosyalistlere, demokratlara ve toplumun en ileri unsurlarına, emekçi halklara vahşice saldırdı, katletti. Onların inançlarına, kimliklerine tahammül edilmedi, düzeni değiştirme ve asıl toplumsal amacın ne olduğunu göstermesinden korktu.
Sivas’ta yıllar önce emekçi halkın aydınlık yüzlü evlatları, gericiliğin ateşinde yakıldı. Yer, tarih, eylem ve suçlu bellidir, adalet engellenmiştir.
Madımak katliamı unutulmaz!
emek.org.tr