8 Mart eylemlerinde baskı ve gözaltı yaşandı

8 Mart Dünya emekçi Kadınlar Günü öncesinde birçok yerde eylem ve etkinlikler yapıldı. Eylemlerde kadına yönelik şiddet, cinsel istismar ve tecavüz, OHAL, savaşa karşı barış, kadın emeğine yönelik sömürü, işten atılmalar, kadına yönelik eşitsizlik ve ayrımcılık konuları işlendi. Ankara ve Çorlu’da eylemlere polis saldırısı oldu. Kadınlar polis şiddetine maruz kaldı, yerlerde sürüklendi ve gözaltına alındı. […]

8 Mart Dünya emekçi Kadınlar Günü öncesinde birçok yerde eylem ve etkinlikler yapıldı. Eylemlerde kadına yönelik şiddet, cinsel istismar ve tecavüz, OHAL, savaşa karşı barış, kadın emeğine yönelik sömürü, işten atılmalar, kadına yönelik eşitsizlik ve ayrımcılık konuları işlendi.

Ankara ve Çorlu’da eylemlere polis saldırısı oldu. Kadınlar polis şiddetine maruz kaldı, yerlerde sürüklendi ve gözaltına alındı. Gözaltına alınan kadınlar daha sonra serbest bırakıldı.

Ankara ve Çorlu’da yasaklama ve gözaltılar

Ankara Kadın Platformu çağrısıyla Çankaya’da yapılması planlanan mitinge polis izin vermedi Toplanan kadınlara saldıran polis gaz sıkarak 18 kadını gözaltına aldı.

Fotoğraf: Tamer Arda Erşin

 

Fotoğraf: Ali Haydar Çelebi

Ankara Eğitim Sen 2 No’lu Şube salonunda düzenlenen etkinlikte de ülkemizde yaşanan sorunlar ve kadınlara yönelik saldırılar konu edildi. Ankara Kadın Platformu’nun bildirisini okuyan platform üyesi Yurdagül Çabat “Hadım cezası, zina tartışması şerri hukuk demektir, yargının ancak dini referans alarak adil olacağı fikrinin topluma dayatılmasıdır, bunu asla kabul etmiyoruz. Cinsel şiddet, devlet şiddetiyle çözülemez” dedi.

Her türlü baskı, kadın düşmanı politikalara karşı eşitlik ve özgürlük için yaşayan, üreten ve mücadele eden kadın ve LGBTİ+ bireylerin olduğunu kaydeden Yurdagül Çabat, “Bu korkunç tabloyu değiştirebilecek umut ve direnç var. Bizler bu kararlılıkla mücadelemizi yükseltiyoruz… Savaş kadın ve çocuklar için açlık, yoksulluk, taciz, tecavüz ve ölüm demektir, kadınlar savaş karşıtı olmaktan, barış talep etmekten vazgeçmeyecek” dedi.

Çorlu’da OHAL gerekçesiyle 8 Mart etkinliği yasaklanarak engellendi. Çorlu Kadın Platformu yaptığı açıklamada “Her gün bir kadının öldürüldüğü, saat başı bir kadına tecavüz edildiği çocuklarının taciz ve tecavüze uğrama riskini 3 yaşa indiği emekçi kadınların iki kat sömürüldü bir dönemde kadınların etkinliğinin yasaklanması, çığlıkların bastırılması anlamına gelmektedir. Biz kadınlar olarak bu kadar utanca sessiz kalmak istemiyoruz ve Kaymakamlık Makamının da bu konuda tavrını değiştireceğini düşünüyoruz. Etkinliğimizin gerçekleştirilmesi için yapılan hatadan geri dönülmesini talep ediyoruz” dedi.

Yasaklamaya itiraz eden ancak bir yanıt alamayan platform bileşenleri, basın açıklaması yapmak istedi.  Polislerce 14 kişi darbedilerek gözaltına alındı.

‘Sınıfsal, ulusal, cinsel, sömürüye son’

İstanbul’da Beşiktaş Dikilitaş ve Bakırköy Özgürlük meydanında birçok demokratik kitle örgütü, siyasi partiler, sendika ve meslek örgütlerine bağlı kadınlar 8 Mart miting ve etkinliğine buluştu. Bazı semtlerde de salon etkinlikleri düzenlendi.

‘Vardık, varız, varolacağız’, ‘Güçlenerek değiştireceğiz, mücadelemizi büyüteceğiz’, ‘Alanlardayız’, ‘Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir’, ‘Kadınlar evde değil sokakta güzel’, ‘Kadınlar sükutta değil isyanda güzel’, ‘Sokak seni çağırıyor’ pankartları vardı.

‘Eşit işe ücret’, ‘Kadın katliamına işçi kıyımına doğanın talanına AKP’nin yalanına son’, ‘Tek bir kadının yaşamını bile tek bir adama bırakmayacağız’, ‘Ücretli köleliği son’, ‘Sınıfsal, ulusal, cinsel, sömürüye son’, ‘Kadınlar savaş istemiyor’, ‘En büyük şiddet savaştır, barış istiyoruz’, ‘Barışı kadınlar örecek’, ‘Nefrete inat yaşasın hayat’, ‘Ev işçilerine insanca yaşayacak ücret’ dövizleri öne çıktı.

Yürüyüş kortejinde ‘Jin jiyan azadi’, ‘Yaşasın kadın dayanışması’, ‘Homofobik devlet yıkacağız elbet’, ‘Erkek vuruyor devlet koruyor’, ‘Dünya yerinde oynar kadınlar özgür olsa’, ‘Susmuyoruz, korkmuyoruz itaat etmiyoruz’ sloganları atıldı.

İstanbul 8 Mart Kadın Platformunun hazırladığı metnin Türkçesini Şenay Kumuz, Kürtçesini ise Baran Bozyel okudu. İşte İstanbul 8 Mart Kadın Platformunun metninden notlar:

“Bugün 8 Mart’ın 161. yılında dayanışma içerisinde, bu alanda bizleri bir araya getiren şey; binlerce kadın dokuma işçisinden, bugüne kadar hayatları için bedel ödeyen ve mücadele eden kadınların coşkusunu ve mücadelesini yarınlara taşımak ve tarihsel deneyimlerinden öğrenmektir. Eril sistemin kadın düşmanlığı dün nasılsa bugün de bütün saldırganlığı ile kadınların deneyimleri ve hayatları üzerinden devam ediyor. Bu nedenle bugün kimliğimize, kazanımlarımıza daha fazla sahip çıkma, daha gür bir sesle haykırma günüdür.

Bugün de yine kadınların hayatları pahasına elde ettikleri haklar, birer birer söküp alınmak isteniyor. Evde, sokakta, fabrikada, tarlada, kampüslerde; kadınların yaşamları dört bir yandan kıskaç altına alınıyor. Yaşamlarımızın dört bir yanını saran, eril medya tarafından da tüm kamuoyuna son dakika haberleriyle servis edilen şiddet, taciz, tecavüz ve istismar haberleri erkek egemen sistemin kendisini her gün yeniden üretiyor, erkek şiddeti meşrulaştırılıyor ve bu toplum nezdinde sıradanlaştırılmaya ve kışkırtılmaya çalışıyor. Savaşa hayır diyenleri hapishanelere kapatıyorlar, çocuklara ilişkin şiddeti, istismarı meşrulaştıran fetvalar veriyorlar, ayrılmak isteyen kadınları huncarca öldüren erkekliği kutsuyorlar.

Bir buçuk yılı aşkın süredir OHAL ve KHK hukuksuzlukları ile devleti yönetenler, ülkedeki şiddeti günden güne perçinliyor. Bu şiddet ortamı savaşın bir alanı olarak görülen kadınların bedenleri üzerinden kendini devam ettiriyor. Nerede olursa olsun savaş öncelikle kadınların ve çocukların hayatlarını ellerinden alıyor. Son olarak Efrin’e savaş ilan eden ve sınır ötesi operasyona girişen hükümet, aynı savaşı içerideki muhaliflere yöneltmekten geri durmuyor, barış talebini terörize ediyor.

İktidarın tüm araçlarıyla ürettiği propagandalar, toplumdaki bütün erkeklere, “gerektiğinde” kadınları cezalandırabilecekleri mesajını veriyor, hatta kadınları “terbiye etmeyi”, bir görev olarak biçiyor. Bazen kadın olmamız; bazen ise cinsel yönelimimiz, şiddetin hedefinde olmamız için yeterli oluyor. LGBTİ`lere dönük homofobi, transfobi her türlü şiddeti birde Trans cezaevi gibi yeni uygulamaya çalıştıkları yöntemlerle kat be kat şiddetti artırmaktadırlar.

Çocuk “istismarını” önlemeye yönelik hiçbir politika üretmeyen hükümet, tam tersine “9 yaşındaki çocuklarla evlenilebilir” diyerek, eğitim sistemini değiştirip çocukları okullardan koparıp “evlerine” kapatarak, yoksul çocukları tarikat yurtlarına, kurslarına kapatarak, çocukları hem istismara; hem de her türlü cinsel saldırı ve işkenceye açık hale getiriyor. Devlet ise; buna karşı öfkesini yükselten halkın tepkisini fırsata çevirerek; zina, hadım ve idam tartışmalarını gündeme getiriyor. İstismarın ve yaşanan tüm cinsel saldırı ve işkencelerin kaynağı ve sürdürücüsü olan devletin, kendi yarattığı işkencecileri yargılamayacağı açıktır. Ne idamın ne hadımın çözüm olmayacağını biliyoruz!

Bir yanımız iş cinayetlerine, mobbinge diğer yanımız işyeri tacizlerine, tecavüzlerine karşı hep tetikte. Kadın emeğinin yok sayılmaya çalışıldığı, ucuz iş gücü ile daha fazla kar elde etmenin aracı olarak görüldüğü bu sistemde emeğimizin ve çalışma hayatımızın erkekler tarafından kuşatılması ve yok sayılmasına karşı daha fazla direneceğiz. Taşerona karşı, güvencesizliğe karşı, emeğimizin gasp edilmesine karşı HT SOLAR direnişinde olduğu gibi, KESKli kadınların direnişinde olduğu gibi, gibi mücadelenin en önünde olmaya devam edeceğiz!

Uzun süredir ülkeyi OHAL, şiddet ve savaş politikalarıyla yöneten hükümet, üç kuruş daha fazla kazanabilmek için günde 3-4 saat uykuyla işe gidip gelen kadınların canından, kanından ve cebinden sürekli fedakârlık talep ediyor. Bütçe kadınların güvenliğine ve geleceğine değil, kadınları şiddet gördükleri evlere geri göndermek üzere çalışan din görevlilerine veriliyor. “fedakarlık”, “milli birlik” diyerek alın terimizi, çocuklarımızı, geleceğimizi isteyenlere yeter artık diyoruz!”

 

emek.org.tr

İlgini çekebilecek diğer içerikler