1 MAYIS kutlu olsun!

İstanbul 1 Mayıs platformu bileşenleri, 1 Mayıs etkinlikleri kapsamında 1977 de Taksim meydanında, 1989 yılında Şişhanede, 1996 yılında Kadıköy semtinde katledilen işçiler için, katliamların yaşandığı yerlerde anma etkinlikleri düzenledi. Birçok şehirde olduğu gibi İstanbul’un birçok yerinde salgın nedeniyle meydanlara çıkamayan işçi sınıfı ve  örgütler, temsili katılımlarla iş yerlerinde  ve meydanlarda  1 Mayıs etkinlikleri düzenledi. İstanbul […]

İstanbul 1 Mayıs platformu bileşenleri, 1 Mayıs etkinlikleri kapsamında 1977 de Taksim meydanında, 1989 yılında Şişhanede, 1996 yılında Kadıköy semtinde katledilen işçiler için, katliamların yaşandığı yerlerde anma etkinlikleri düzenledi.

Birçok şehirde olduğu gibi İstanbul’un birçok yerinde salgın nedeniyle meydanlara çıkamayan işçi sınıfı ve  örgütler, temsili katılımlarla iş yerlerinde  ve meydanlarda  1 Mayıs etkinlikleri düzenledi.

İstanbul 1 Mayıs platformunu oluşturan çok sayıda emek ve meslek örgütü, devrimci ve sosyalist kurum ve demokratik kitle örgütlerinin oluşturduğu platform bildirisinde “kapitalizmin dünya çapında derin bir ekonomik kriz içinde olduğu, işçi-emekçilere, halklara, insanlığa hiçbir gelecek sunamadığı bir dönemde salgınla yüz yüze kaldık.” Denildi.

İstanbul Taksim meydanına  kitlesel gösteri için valilik tarafından izin verilmezken, DİSK temsilcileri bugün sabah saatlerinde Taksim anıtına çelenk koyacaklarını açıkladı. 1 Mayıs platformu bileşeni birçok sendika, meslek örgütleri ve devrimci siyasi kurumlar, yasaklanmış ve sınırlandırılmış biçimde Taksim anıtına çelenk koyma etkinliğinde yer almayacaklarını açıkladı. Dün gelişen bu tutum farklılıklarına karşın, kamuoyuna deklere edilen ortak bildiride, salgın koşullarında bir dizi uyarı ve önlemlerle birlikte, kapitalizm krizine dikkat çekilerek talepler ileri sürüldü.

Ortak 1 Mayıs bildiri metni şöyledir:

“Kapitalist sömürü ve yağma düzenine karşı

Yaşasın 1 Mayıs işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü!

Tüm dünyaya yayılan koronavirüs salgını kapitalist sömürü ve yağma düzenini tüm çıplaklığı ile gözler önüne serdi.

Tüm dünyada, işçi-emekçilerin, halkların sömürü, yağma ve baskılara karşı büyük ve yaygın tepki ve protestoları ile sarsıldığı, kapitalizmin dünya çapında derin bir ekonomik kriz içinde olduğu, işçi-emekçilere, halklara, insanlığa hiçbir gelecek sunamadığı bir dönemde salgınla yüz yüze kaldık.

Birkaç istisna haricinde tüm kapitalist devletlerin, açık ya da gizli ‘sürü bağışıklığı’ diye tarif ettikleri, ‘ölen ölür, kalan sağlar çalışmaya devam eder’ mantığı ile insanlık dışı tutumlar aldığını gördük, görüyoruz.

Tüm yaldızlar döküldü, tüm yalanlar açığa çıktı. ‘Ekonominin çarkları’ dönmek zorundaydı! Bunun için işçiler kendilerini feda etmeli, ekonomileri ayakta tutmalıydı. Bunun için sermayeye milyarlar akıtılırken, işçilere açlıktan ya da çalışırken hastalanarak ölmek dayatıldı.

Sağlık başta olmak üzere, eğitim, barınma gibi toplumun en temel ihtiyaçlarını kâr güdüsü ile sermayeye açmanın, ticaretin konusu yapmanın toplu cinayet anlamına geldiği görüldü.

Bu ülkenin yönetenleri, saray; salgını da bir fırsata, “Allahın yeni bir lütfuna” döndürmek için kolları sıvadı. Salgın öncesi, ekonomik ve siyasi kriz içinde savaş, baskı ve zor ile ayakta durmaya çalışan siyasi iktidar, salgının yarattığı puslu havayı, baskıyı, sömürüyü ve yağmayı arttırmanın bir fırsatına çevirmeye çalıştı, çalışıyor.

Ülkede emek gücüyle yaratılan tüm zenginliğin kaynağı olan işçi-emekçilere, yoksul halka reva görülen; ‘sabun, abdest, kolonya’ ve bir miktar sadaka kabilinden para oldu!

Milyonlarcamız işsiz kaldık. Apar topar kepenkleri inen binlerce merdiven altı, ‘merdiven üstü’ işyerlerinden ücretsiz olarak ya da üç kuruş parayla gönderilerek evlerimize kapandık.

“İşten atmaları yasaklama” adı altında patronlara, işçileri üç ay ücretsiz izne ayırabilme hakkı tanındı. Ücretsiz izne çıkarılanlara, işten çıkarılan ama işsizlik ödeneğinden yararlanamayan işçilere günlük 39 lira gibi bir sadaka ücreti uygun görüldü. Tüm ödemelerin kaynağı ise İşsizlik Sigortası Fonu…

Büyük çoğunluğumuz ise “Evde Kal”ın kapsama alanı dışında; fabrikalarda, inşaatlarda, işyerlerinde her an salgına yakalanma korkusu altında çalışmaya devam ediyor. Birçok emekçi kardeşimiz de yakalandığı salgından kurtulamayarak hayatını kaybetti/kaybediyor.

Yaşanan bu süreç aynı zamanda, kadın emeğinin sömürüsünün ve kadına şiddetin arttığı, ancak görünmez kılındığı bir sonucu da ortaya çıkarttı.

Salgın, politik kazanç elde etme malzemesine dönüştürüldü. AKP’li belediyeler, vakıflar, cemaatler yardım toplayabilir, dağıtabilir ama HDP’li, CHP’li belediyeler, dayanışma ağları yapamaz. Halk can derdindeyken HDP belediyelerine kayyum atandı. Kanal İstanbul projesi kapsamında ihaleye çıkıldı. Salda Gölü çevresi tarumar edildi. Atatürk havalimanı, sahra hastanesi yapımı bahanesiyle ranta açıldı. Hapishanelere dönük yapılan infaz düzenlemesinde mafyacılar, çocuk istismarcıları, kadın katilleri serbest bırakılırken bir tweet attığı için tutuklanan öğrenciler, haber yapan gazeteciler, rehin tutulan Kürt siyasetçiler, devrimci sosyalistler yok sayıldı. Özgürce konser vermek isteyen Grup Yorum üyesi Helin Bölek, sadece adil yargılanmak isteyen Mustafa Koçak’ın talepleri görmezden gelinerek ölüm oruçlarında hayatlarını kaybetmelerine neden olundu. Bu ölümlere karşı oluşan tepkiye rağmen Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek için de hiçbir adım atılmamakta ısrar ediliyor. Ve bu arada milliyetçilik daha da yükseltilerek, Suriye’de, Libya’da ve Kürt halkına yönelik savaş politikaları sürdürüldü.

Böylesi koşullarda 2020 1 Mayıs’ını karşılıyoruz. Salgın kapitalist sömürü ve yağma düzenini tüm çıplaklığı ile ortaya koyarken işçi sınıfının, emekçilerin hayatı var eden gücünü de ortaya koydu.

İşçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nde çalışmak zorunda bırakıldığımız işyerleri başta olmak üzere, bulunduğumuz her yerde, meydanda, mahallede, sokakta, balkonda, 1 Mayıs’ta taleplerimizi güçlü bir şekilde seslendirmeye çağırıyoruz.

-Tüm kaynaklar halk sağlığı için seferber edilmelidir.

-İşten çıkartmalar, ücretsiz izinler yasaklanmalı, tüm çalışanlar ücretli izne çıkarılmalıdır.

– Çalışmanın zorunlu olduğu sektörlerde, işçilerin salgına karşı korunması için hekimler ve işçilerin denetiminde önlemler alınmalıdır.

– Salgın süresince tüm faturalar devlet tarafından karşılanmalıdır.

– Kayıt dışı çalışan ve şu anda hiçbir geliri olmayan, ücretsiz izne ayrılan işçi-emekçiler, yoksul halka en az asgari ücret tutarında doğrudan gelir desteği sağlanmalıdır.

– Tüm hastaneler kamulaştırılmalıdır.

– Salgına karşı toplumun korunması için gerekli kaynak, sermaye sınıfı ve rantiyeye konacak servet vergisi ile karşılanmalıdır. Bu kaynağın kullanımı toplumun denetimine açık olarak organize edilmelidir.

– ‘İnfaz yasasındaki ayrımcılık, devam eden kayyım politikaları ve belediyelerin çalışmalarının engellenmesi üzerinden sürdürülen siyasi baskılar son bulmalıdır.

Virüs değil kapitalizm öldürür!

Krizin de salgının da faturası sermaye sınıfına!

Yaşasın 1 Mayıs! Biji Yek Gulan!

Yaşasın sosyalizm!

İstanbul 1 Mayıs Platformu”

Emek.org.tr

İlgini çekebilecek diğer içerikler