Şubat ayında en az 144 işçi hayatını kaybetti
İSİG Meclisi Şubat ayı iş cinayetleri raporunu yayınladı. Şubat ayında 144 işçinin yaşamını yitirdiği açıklandı.
Maden sektörünün yaygınlaşması, denetimsizlik ve kurallara uyulmaması nedeniyle doğa yıkımı ve çok işçi yaşamının kaybedildiği büyük kazalar yaşamaktayız. Raporda İliç madeninde yaşananlar değerlendirmesini aktaran raporda şunlar ifade ediliyor.
İliç’te maden işçisi katliamı
Kanada ve ABD kökenli Anagold Madencilik’e ait Çöpler Altın Madeni’nde 10 milyon ton siyanürlü toprağın 800 metre kayması sonucu 9 işçi göçük altında kaldı ve 20 gün geçmesine rağmen cenazeleri çıkarıl(a)madı.
Meydana gelen iş cinayeti ile ilgili olarak Bağımsız Maden-İş Sendikası “Anagold Gözlem Raporu – Öncesi ve Sonrasıyla 13 Şubat” başlığı ile bir rapor yayınladı. Buradaki tespitler özetle şu şekilde:
- Maden işçileri Türkiye’de güvensiz, güvencesiz, önlemsiz, düşük ücretli ve baskı altında çalıştırılmaktadır. Benzer şekilde çevreye verilen zararla ilgili de ABD ve Avrupa’da çok daha sıkı önlemler gündeme gelirken Türkiye’de bu önlemler aşılması gereken yasal engeller olarak görülmektedir. Ayrıca Kanada ve ABD şirketi olması yerel ortaklıkların üstünü örtmemelidir. Şirketin Türk ortağı Çalık Holding’tir. Bu holdingin siyaset-bürokasi-idare ilişkileri malumdur.
- Göçük evveli bölgede olağandışı çatlaklar işçiler tarafından tespit edildi, fotoğraflandı ve hem şirketin risk bildirim sistemi üzerinden hem de diğer yollarla yetkililere bildirildi. Buna rağmen gereken önlemler alınmadı.
- Kayan toprak, Anagold’un faaliyete geçtiği 2009-2010 yıllarından itibaren yaptığı ayrıştırma sonucunda kalan toprağın tamamıdır. Oysa başka bir yığma alanı açılmalı ve sonraki üretimden kalan siyanürlü toprak oraya yığılmalıydı.
- İşçilerin ücretleri faaliyete geçildiği yıllarından beri kademeli olarak düşürüldü. CEO Edward Dowling’in deyimiyle “Dünyanın en ucuz, düşük maliyetli altın madeni” olma hedefi, çalışmanın her düzeyine yansıtıldı.
- Göçükten beş gün önce, normal çalışmaya ek olarak şirketin Acil Müdahale Biriminde gönüllü olarak bulunan işçilerin bu görevden ayrılmak istemesi “toplu eylem” olarak değerlendirildi ve savunma istendi.
- Göçükten iki hafta önce işçiler Türkiye Maden-İş Sendikası’ndan topluca istifa edip üç gün önce Bağımsız Maden-İş Sendikası’na üye oldu. Bu durum şirket tarafından öğrenildiğinde işçilere eski sendikalarına dönmesi için baskı yapıldı.
- Anagold, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinde kesintiye gitmek ve işçileri daha uzun süre daha yoğun çalıştırabilmek için güvencesizliği hakim kıldı ve bu alanda maliyet kısıntısına gidildi.
- İşçilerin ek prim ödemeleri devamlılık şartına bağlandı. Devamsızlığa ek olarak iş kazası geçirilmesi de prim kesintisi nedeni sayıldı. Belirlenen süre içerisinde taşeronlarda çalışanlar da dahil olmak üzere herhangi bir işçinin iş kazası geçirmesi ve bunun tutanak tutularak kayda geçilmesi durumunda bütün Anagold işçilerinin primi kesildi.
- Göçük altında kalan işçilerden Abdurrahman Şahin ve Hüseyin Kara taşeron Kar-Sa Şirketi’nde borulama ekibinde, Şaban Yılmaz taşeron Asil Çöpler Şirketi’nde kepçe operatörü, Fahrettin Keklik ana firma Anagold Madencilik’te idari işler personeli, Ramazan Çimen ve Kenan Öz ana firma Anagold Madencilik’te kırıcı süpervizörü, Adnan Keklik ana firma Anagold Madencilik’te ADR kıdemli süpervizörü, Uğur Yıldız taşeron Çiftay Şirketi’nde kamyon şoförü, Mehmet Kazar taşeron Asil Keklik Şirketi’nde operatör olarak çalışmaktadır. Bu tablo hem taşeronlaşmanın sonuçlarını hem de maden sahası ve çevresinde çalışan bütün işçilerin taşeron ya da ana firma fark etmeksizin risk altında çalıştığını göstermektedir.
İş cinayeti sonrası yine ana sorumlu olan patronlara dokunulmazken saha sorumluları gözaltına alındı, “madende ihmal var” diyen iş güvenliği uzmanı işten çıkarıldı. Bu noktada Maden Mühendisleri Odası’nın “Denetlemeyen devlet, önlem almayan şirket: Çalışırken ölmek istemiyoruz” açıklamasına bakalım: Kanun ve Yönetmeliklerle bizlere tanımlanan yetkilerin içi boş ve yalnızca yaşanabilecek kazalardan sonra sorumlu tutulmamıza neden olan yetkilerdir. Bu yetkileri kullanmak durumunda kaldığımızda ya iş akdimizin feshi ya da sürgün tehdidi ile karşı karşıya kalıyor ve görevimizi yapamaz hale getiriliyoruz. …Madenlerde önlem alınması için gerekli bütçeyi sağlayacak kişi ya da tehlike durumunda madeni durduracak fiili yetki Şirket Yönetim Kurulu ya da İşveren/İşveren vekilidir. Şirketlerin önlem almadığı durumlarda da gerekli işlemleri yapmak yukarıda görevleri belirtilen Bakanlıkların sorumluluğundadır!
Son olarak hatırlatalım: Şubat 2011’de Ciner’in Kahramanmaraş Afşin Çöllolar açık kömür madeninde göçük olmuştu. 9’u hala toprak altında 11 maden işçisi arkadaşımız hayatını kaybetmişti. Arama çalışmalarına son verilip göçüğün olduğu alana anıtmezar dikilmişti ve mahkeme kararı 24 taksitte para cezasına çevrilmişti. Aynı olayların tekrarlanmasına izin vermeyelim, cenazelerimizin bulunması ve esas suçluların yargılanması için mücadele edelim.
Deniz işçilerinin ölümleri iş cinayeti olarak görülmüyor!
Türkiye’de son dönemde de deniz işçilerinin ölümlerini sıkça duymaya başladık. 19 Kasım’da Karadeniz’de Kafkametler ve 15 Şubat’ta da Batuhan A yük gemisi Marmara’da battı. Bu ölümler aynı trafik kazaları gibi iş cinayeti olarak görülmemektedir. Oysa can kayıplarımızın boyutu devasadır ve bu ölümler alınmayan önlemler nedeniyle meydana gelmektedir.
CHP Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun son TBMM önergesine Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun verdiği cevap durumu alenen ortaya koymaktadır:
- Türkiye Deniz Ticaret Filosunda bulunan ve Gemi Sicili ve TUGS’a kayıtlı gemi/deniz taşıtlarının yaşlıdır. Zira Avrupa’da 12 yaş ve üzeri gemiler “yaşlı” sayılırken, ülkemizde 150 GT ve üzerinde toplam 2149 adet gemi/deniz aracı bulunuyor. Bu gemi ve deniz araçlarının 268’i 0-5 yaş, 307’si 6-10 yaş ve geriye kalan 1574’ü ise 11-31 yaş ve 31 yaş üzeri aralığında bulunuyor.
- Sözkonusu gemilerin “belirli aralıklarla ulusal ve uluslararası kurallara uygunluklarının devam edip etmediklerinin tespiti için” Bakanlığın Gemi Denetim Uzmanları tarafından Ön Sörvey adı verilen denetimlere tabi tutulduğu belirtiliyor. Yapılan denetimler sonucunda ulusal ve uluslararası gerekleri sağlayan gemiler belgelendirilerek seyirlerine izin veriliyor. Ama buna karşın Bakanlık verilerine göre 2023 yılında Türkiye’de 240 deniz aracı kazası oldu. Bu kazalarda 19 kişi öldü, 727 kişi sağ kurtarıldı ve 42 kişi kayboldu.
Son olarak hatırlatalım: Batuhan A gemisi “53 yaşındaydı” ve ölen 6 deniz işçisinin şu ana kadar ikisinin cenazesine ulaşıldı. Kafkametler gemisinde ise ölen 12 deniz işçisinin yedisinin cenazesi bulunamadı. Bakan’ın Kafkametler’in batmasından iki ay önce mevzuat kapsamında denetime tabi tutulduğunu ancak herhangi bir eksiklik/uygunsuzluk tespit edilmediğini açıkladığını da hatırlatalım. Oysa fırtınaya rağmen Kafkametler’in neden sefere çıkarıldığı, arama kurtarma faaliyetlerinin neden geç başladığı, yaklaşık bir ay önce Romanya’nın Sulina Limanı açıklarında karinasında (alt sacında) mayın patlaması meydana gelmesine rağmen “herhangi bir hasar oluşmadı” denilerek geminin seyrine ve sonrasında rutin seferlerine neden müsaade edildiği, denetimlerin ne derece ciddi yapıldığı soruları ise hala cevapsız olarak duruyor.
Şubat ayında en az 144 iş cinayeti!
Şubat ayında en az 144 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.
Şubat ayında iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle:
14 yaş ve altı 1 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 5 çocuk/genç işçi, 18-29 yaş arası 28 işçi, 30-49 yaş arası 61 işçi, 50-64 yaş arası 35 işçi, 65 yaş ve üstü 10 işçi, yaşını bilmediğimiz 4 işçi hayatını kaybetti…
(Kaynak: İSİG Meclisi raporu)
Emek.org.tr