Nefes almak istiyoruz!

İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, bugün akşam saatlerinde Kadıköy’de basın açıklaması eylemi gerçekleştirdi. Çeşitli emek ve meslek örgütleri, siyasi parti ve demokratik kitle örgütleri temsilcilerinin katıldığı eylemde, AKP iktidarının emek ve meslek örgütlerine, siyasi partilere yönelik uyguladığı hukuksuzluklar ve baskılar dile getirilerek protesto edildi. Açıklamada HDP ve CHP milletvekillerinin vekilliklerin düşürülmesi işaret edilerek “bu […]

İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, bugün akşam saatlerinde Kadıköy’de basın açıklaması eylemi gerçekleştirdi. Çeşitli emek ve meslek örgütleri, siyasi parti ve demokratik kitle örgütleri temsilcilerinin katıldığı eylemde, AKP iktidarının emek ve meslek örgütlerine, siyasi partilere yönelik uyguladığı hukuksuzluklar ve baskılar dile getirilerek protesto edildi.

Açıklamada HDP ve CHP milletvekillerinin vekilliklerin düşürülmesi işaret edilerek “bu ülkenin seçmenleri olarak seçmen iradesine yapılan bu hukuksuzluğu kabul etmediğimiz gibi faşizm ve ırkçılığa karşı dünya halkları ayakta iken ülkemizi uluslararası alanda siyasi darbeler ülkesi haline getirilmesine izin vermeyeceğiz.” Denildi.

Açıklamada “tüm muhalif kesimleri sıranın kendisine gelmesini beklemeden ortak mücadeleye ve alanlarda birleşmeye” çağrıldı.

Basın açıklaması metni şöyledir:

Basına ve Kamuoyuna! Değerli Basın Emekçileri, Değerli Dostlar

Ne yazık ki, ülke olarak bir yandan salgınla mücadele ederken, bir yandan da salgın koşullarında dahi faşizan baskılardan, iktidarda kalma uğruna asgari hukuk, demokrasi ilkelerini çiğnekten vazgeçmeyen rejimin nefes aldırmayan uygulamaları ile karşı karşıyayız. İktidar, tüm bu baskı politikalarıyla ülkemizi hem ekonomik hem siyasi hem de sosyal alanda çoklu krizler ülkesine çevirmiştir.

2017 referandumunda her yola başvurularak kıl payı geçirilen anayasa değişikliği ile birlikte ülkemizi yıllarca geriye götüren adına Partili Cumhurbaşkanlığı hükümet Sistemi denilen Tek Adam rejimi o kılpayı desteği de kaybedince “demokrasi işliyor” görüntüsüne bile tahammül edemez hale geldi.

TBMM sadece kamuoyunu meşgul etme tartışmalarının yaşandığı yer haline getirildi. Mecliste bulunan siyasi partilerin adeta duvarlara muhalefet ettikleri, hükümetin uygulamalarının sorgulanamadığı, hesabının verilmediği bir süreci yaşıyoruz.

AKP-MHP iktidar bloğu siyasi partilerin ve vekillerin, savaş politikalarına ve ülkenin sürüklendiği ekonomik krize yönelik tüm eleştirileri millete vatana karşı ihanet tanımlamasıyla manipüle ederek otoriter, dikta rejimlerinin en klasik baskı yöntemlerini en çok uygulayan iktidar oldu.

Muhalif gazeteciler, sendikacılar öğrenciler aydın ve sanatçılar, seçilmiş belediye başkanları gibi milletvekillerinin karşısına da savcılar çıkarılıyor, jet hızıyla iddianameler hazırlanıyor, “taaak diye karşı hamleler” yapılarak AİHM kararları hiçe sayılıyor, hukuk iktidarın neye ihtiyacı varsa onu gideren temel bir araç olarak kullanılıyor.

Artık demokrasinin son kırıntısı olmazsa olmazı olan seçimlerde seçtiklerimizin de kendini ifade etmesi engelleniyor. Talimat sistemiyle hareket eden yargıçların kararları sonucu milletvekilleri yargılanıyor, tutuklanıyor.

Oysa seçilmişler en temel görev ve misyonlarının gereği olarak seçmenlerinin düşüncelerini, taleplerini, sorunlarını ifade etmek ve savunmakla yükümlüdürler. Bu nedenle de siyasal eylem ve etkinliklerinden dolayı anayasal koruma altına alınmışlardır. Dolayısıyla görevlerinden alındıklarında vekillikleri düşürüldüğünde, tutuklandıklarında binlerce seçmenin meclisteki temsil hakları ellerinden alınıp susturulmuş oldukları gibi anayasa da çiğnenmiş olmaktadır.

Çok açıktır ki, HDP milletvekilleri Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın siyasetçi olarak söyledikleri beyanlardan dolayı yargılanmaları ve cezalandırılmaları, CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun gazetecilik yaptığı dönemde yaptığı haberden dolayı yargılanması ve cezalandırılması hukuka demokrasiye kamu vicdanına ve seçmen iradesine vurulan bir darbedir. Siyasetçilerin siyaset yaptıkları için cezalandırıldığı bir ülkede demokrasiden bahsedilemez. Yapılan işlem siyaset yapma hakkına, seçmen hakkına, demokrasiye vurulan bir darbedir, siyasi darbedir.

Pandemi koşullarını bahane ederek en büyük bulaş alanları olan fabrikaları, şantiyeleri açık bırakarak ama meclisi kapatarak saraydan gelen talimatlar ile ülkeyi yöneten iktidar bloğu meclis açılır açılmaz ilk iş olarak milletvekillerinin vekilliğini düşürerek adeta geri kalana gözdağı vermektedir. Kendisine tabi olmayan itaat etmeyen tüm kesimleri hedef alarak nefes alamaz hale getirmek hedeflenmektedir. İktidar polisiyle, trolleriyle, yargısıyla, devletin diğer zor aygıtlarıyla kendisine oy vermeyen her kesimin adeta boynuna çökmüş, sıktıkça sıkmaktadır.

Baskılara direnen meslek örgütlerini odaları yola getirmek için örgütsel işleyişlerine müdahale ediliyor, emeğin haklarını savunan sendika ve örgütlere baskı, sürgün, gözaltı vb. uygulamalar devam ediyor. Seçimler ile elde edemedikleri belediye başkanlıklarını almak için her türlü hileler oyunlar oynanmakta, kayyum politikası ile Kürt illerinde belediyeler gasp edilmekte sırf seçilmiş başkanlarla çalıştıkları için yüzlerce belediye çalışanı işten çıkarılmaktadır. Kayyum atanamayan muhalif İstanbul Ankara gibi belediyelerin çalışmaları pandemi koşullarında dahi engellenmeye devam ediliyor. Kadına yönelik şiddet cinayetler artarken kadınların kendilerini korumak için kurdukları Roza kadın derneği gibi dernekler kapatılıyor yöneticileri tutuklanıyor.

Daha önce de vekillikler düşürüldü tutuklamalar oldu, yoksul emekçi halkın umudunu kırmak sesini susturmak biat ettirmek için partiler dahi kapatıldı ancak başardıkları tek şey ülkeyi krizlere sürüklemek ve demokrasi tarihinde kara bir lekeye dönüşmeleri oldu. Demokrasi ve hukuk aşındırıldığında baskıyı evet başta yoksul emekçi halklar çok hisseder ama devran dönüp hesap verme zamanı geldiğinde demokrasiyi rafa kaldıranlarında aradığı az olmamıştır.

Bizler her türlü darbeye her şartta hayır diyen İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri olarak; bütün bu antidemokratik uygulamaları siyasi darbe olarak nitelendiriyoruz. Aynı zamanda bu ülkenin seçmenleri olarak seçmen iradesine yapılan bu hukuksuzluğu kabul etmediğimiz gibi faşizm ve ırkçılığa karşı dünya halkları ayakta iken ülkemizi uluslararası alanda siyasi darbeler ülkesi haline getirilmesine izin vermeyeceğiz.

Nefes almak istiyoruz.

Tüm muhalif kesimleri sıranın kendisine gelmesini beklemeden ortak mücadeleye ve alanlarda birleşmeye çağırıyoruz.

Darbelere Hayır Yaşasın Demokrasi Mücadelemiz!  İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri “

emek.org.tr

İlgini çekebilecek diğer içerikler