Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HBB) üyesi 20 avukatın yargılandığı davada tutuklu yargılanan 17 avukatın tamamı tahliye edildi.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyesi 17’si tutuklu 20 avukatın yargılandığı davanın duruşması, dün Silivri Cezaevi Kampüsünde yapıldı.
1 yıldır tutuklu yargılanan avukatlardan Barkın Timtik, Oya Aslan ve Özgür Yılmaz’ın “örgüt yöneticiliği” 17 avukatın ise “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılandığı davanın karar duruşması Silivri Cezaevi Kampüsündeki Duruşma Salonları’nda görüldü. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasında tutuklu avukatlar, Ahmet Mandacı, Aycan Çiçek, Ayşegül Çağatay, Aytaç Ünsal, Barkın Timtik, Behiç Aşçı, Didem Baydar Ünsal, Ebru Timtik, Engin Gökoğlu, Naciye Demir, Özgür Yılmaz, Selçuk Kozağaçlı, Süleyman Gökten, Şükriye Erden, Yağmur Ererken, Yaprak Türkmen, Zehra Özdemir ve tutuksuz avukat Ezgi Çakır duruşmada hazır bulundu. Duruşmayı aralarında CHP Milletvekili Sera Kadıgil, CHP eski Milletvekili Şenal Sarıhan ile Brüksel Barosundan gözlemcilerin de bulunduğu çok sayıda kişi izledi.
avukat Selçuk Kozağaçlı:‘HUKUKLA İLGİSİ YOK BU AHLAKSIZLIKTIR’
Tutuklu avukatlardan Selçuk Kozağaçlı tüm sanıklar adına mütalaaya karşı söz aldı. “Derinlemesine gerekçesi nedeniyle savcıya teşekkür ederim” diyerek söze başlayan Kozağaçlı, kaçma şüphesi nedeniyle tutukluluk hallerinin devamını talep eden savcıya şöyle cevap verdi: “Bundan 5 yıl önce HHB Bürosu basılmış ve arkadaşlarım gözaltına alınmıştı. Aradan 1 gün geçmişti. Dönemin Başbakanı televizyonda aleyhimizde ‘Bunlar teröristtir yok edilmelidirler’ diye konuşuyordu. Ben o sırada Şam’da uluslararası bir hukuk sempozyumundaydım. IŞİD Beyrut’u roket atarlarla bombalıyordu. Türkiye’ye gideceğimi söylediğimde meslektaşlarım, ‘Başbakan aleyhinizde konuşuyor. Seni de alırlar. Gitme’ dediler. Ama ben arkadaşlarım için mücadele edeceğimi ve gitmem gerektiğimi söyledim. Bunun üzerine meslektaşlarım otomatik silahlarla beni koruyarak tam 4 buçuk saat süren bir yolculuk sonucu tepemizde roketler atılırken beni Beyrut’a ulaştırdı. Tam 48 saat sonra Türkiye’ye geldim. Gelir gelmez havaalanında gözaltına alındım. Savcılığa çıkarıldım. Savcı Adem kaçma şüphesi bulunduğu gerekçesiyle tutuklanmaya sevkimi talep etti. Dedim ki; bu kadar onursuz olma Adem, tepemde roketler atılırken 48 saatte buraya geldim örgüt üyeliğiyle sevk et. Adem de öyle sevk etti. Sulh ceza hakimi de uykuluydu herhalde beni anlamadı ve kaçma şüphesiyle tutukladı. Şimdi Adem ve o hakimle aynı koridordayız. Yöneticilik suçlamasıyla açılmış davam devam ediyor. 5 yıldır nereye kaçmışım da bundan sonra kaçacağım? Şu an yargılandığım önünüzdeki dosyanın yüzde 70’i 18. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyadan oluşuyor. 5 yıl önce bu kürsüde 1 buçuk gün süren savunma yaptım. Ben o dosyadan tahliye oldum. 5 yıldır da kaçmadım. O süre içerisinde hukuk konferanslarına katılmak için çeşitli ülkelere gittim. 4 buçuk ay sempozyumlara katıldım ve geri döndüm. Geçen yıl Şükriye Barkın yanımda işkence ile gözaltına alındılar. Bana, ‘Seni sonra alacağız’ dediler. Beni gözaltına aldıkları yoldan 2 buçuk ay adliyeye gittim geldim. Gözaltı kararımda, ‘Kaçma şüphesi olduğundan görüldüğü yerde alınmasına’ diye yazıyordu. Bunun hukukla ilgisi yok. Bu ahlaksızlıktır.”
‘KAÇMA ŞÜPHESİ OLAN HAKİM-SAVCILARDIR’
Savunmalar boyunca hiçbir avukatın “yapmadım” demediğini, aksine yaptıklarını anlattıklarının altını çizen Kozağaçlı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Olmamızı istediğiniz avukatlar olmayacağız. Kovsanız gitmeyiz. Öldürseniz ölümüz bu topraklarda kalacak. Bize bu güne kadar ‘kaçma şüphesi’ var diyenlerin yüzde 80’i kaçtı. 1500 hakim-savcı kaçtı. En büyük kaçma şüphesi olan sizlersiniz.”
‘ÖZGÜRLÜĞE KAVUŞMAMIZ TALEP GEREKTİRMEZ’
Mahkemenin karar duruşmasını Silivri’ye alma kararının yanlış olduğunu belirten Kozağaçlı, “Herhalde kulağınızı büktüler. Siz sustuğunuz zaman arkadan gelen devletin, MİT’in, kontrgerillanın, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün seslerini duyuyoruz.” dedi. Kozağaçlı sözlerini şöyle tamamladı: “Savcı beni gözaltına aldırdığında beni neden 2 ay sonra aldırdığını sordum ve Berk Ercan’ın babasının evinin önündeki görüntülerimi gösterdi. Soma davası için orada bulunduğumu ve Nergiz’in evinde kaldığımı söyledim. Nergiz 10 yıldır o evde kalıyor. Berk’in babası 1 yıldır oraya taşınmış. Savcı bunları öğrendiğinde utandı ama yine de tutuklamaya sevk etti. Az önce beni tuvalete götüren bir er, ‘Susma hakkıyla ilgili bir şey sorabilir miyim’ dedi. Sor deyince devam etti, ‘Tamam, siz müvekkillerinize dosyayı bilmiyorlar diye susma haklarını kullandırmışsınız. Ama siz de susma hakkınızı kullanmışsınız’ dedi. Ona açıkladım size de açıklayayım. Susma hakkımı kullandım çünkü, siz işi Engizisyon Mahkemelerine biz de sessizlik muskasına çevirdik. Çünkü söyleyeceklerimiz sizin için hiçbir önem arz etmiyor. Tahliye talep etmiyoruz. Çünkü özgürlüğe kavuşmamız talep gerektirmez.”
TÜM AVUKATLARA TAHLİYE KARARI VERİLDİ
Mahkeme heyeti suç vasfının değişmiş olması, tutuklamanın tedbir olması, sanıkların avukat olması, tutuklulukta geçen süre ve AİHM içtihatlarını dikkate alarak adli kontrol uygulamasıyla tüm sanıkların tahliyesine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 19-20 Şubat tarihlerinde Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görülecek.
emek.org.tr