Demokrasi İçin Birlik (DİB), dün İstanbul – Şişli Kent Kültür Merkezi konferans salonunda “Demokrasi için bir aradayız, yılmayacağız” ve “Ülkemizde ve bölgemizde barış istiyoruz” ana temalarıyla forum düzenledi.
Foruma CHP, HDP, EMEP, SYKP, İHD gibi siyasi partilerden milletvekilleri ve sözcüleri, demokratik kitle örgütleri temsilcileri, sendikalar, meslek örgütleri, siyasi ve sosyal platformlardan sözcüler, aydınlar, yazarlar, sanatçılar, sosyalist basın, direnişteki cam işçileri katıldı.
Çok sayıda katılımcının kısa konuşmalarla söz aldığı forumda, AKP iktidarının baskıları, OHAL yasakları, KHK uygulamaları ve boradan kaynaklanan toplumsal sorunlar, demokrasi ve birlikte mücadele geliştirilmesine yönelik tespit ve öneriler konuşuldu.
Şişe cam işçileri temsilcileri de direnişleri hakkında bilgi vererek dayanışma içinde mücadeleyi sürdürmek istediklerini, asıl amaçlarının mevcut fabrikalarında işlerine geri dönmek istediklerini açıkladılar.
Sunumlardan kısa notlar:
Şişli Kent Kültür Merkezi konferans salonunda “OHAL sona erinceye kadar yılmayacağız!” ve “Savaşa karşı barış yolunda yılmayacağız!” pankartlarının asılı olduğu forumda açılış konuşmasını Melda Onur yaptı.
Melda Onur, Demokrasi İçin Birlik (DİB geçmiş süreci hakkında kısa bilgilendirme yaparak, OHAL ve KHK lara karşı mücadelede, HAYIR meclisleri ve referandum sürecinde DİB’in gördüğü işlevlerden söz etti. Onur, DİB’in demokratik yapısına vurgu yaparak oluşumun herkesin katılımına açık olduğunu belirtti.
Forumda konuşma yapan DİB kurucularından hukukçu Rıza Türmen, AKP iktidarı döneminde “otoriter bir düzenden faşizme doğru yöneliş” sürecinden söz etti. OHAL sürecinin bu yönelişin önemli evresi olduğuna işaret eden Türmen, “demokrasi görüntüsünün ortadan kalktığını” ifade etti. Örneklerle baskı ve yasaklar sürecini anlatan Türmen ”yeni bir mücadele alanı bulunması” gerektiğini açıkladı. “Faşizme yönelişe karşı ne yapmalıyız?” sorusunu soran Türmen’in yanıtı: “ direniş etik bir yükümlülüktür” şeklinde kısa ve net oldu. Mecliste siyasetin yapılamadığı ve meclis dışının artık zorunluluk olduğunu belirten Türmen, emek ve meslek örgütleriyle, sivil örgütlerle vb.çok geniş toplum kesimleriyle birlikte harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. “Halk direnişin öznesi olmalıdır” tespitini yapan Türmen, “halk hareketinin yatay ve dikey örgütlenmelerle genişletilmesini ve güçlendirilmesi” görüşünü de açıkladı. Bu forumdan bir bildiri ve kurumsal yapı ortaya çıkması gerektiğine de işaret eden Rıza Türmen yeni demokratik gelişmeyi ve seçimleri hedef gösterdi.
Köz gazetesi adına konuşma yapan Ali Öztürk TBMM nin çalışmadığı ve mevcut partilerin etkisiz olduğu, burjuva yasa ve teamüllerden uzak kalınarak “kurucu meclislerin” gündeme alınması gerektiğini belirtti.
SYKP temsilcisi Tülay Hatipoğulları, DİB geniş muhalefet zemini sunduğu kitlesel etkinlik boyutlarına değinerek, yerellere özellikle Anadolu’da DİB örgütlenmesinin yayılması ve kapsayıcı özelliğini güçlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Diyalog Grubu adına konuşan Hasip Kaplan OHAL, Kürt sorunu, Rojova, IŞİD gibi konularda CHP, DİB, Haziran hareketi, emek ve meslek örgütleri gibi kurumları isim vererek eleştirdi. “Demokrasi için neden bir araya gelemiyoruz?” sorusunu soran Kaplan, “dipten gelen bir halk dalgasını” işaret ederek “bölge birliklerini ve demokrasi meclisleri kurulmasını” önerdi.
Prof. İbrahim Kaboğlu yaptığı konuşmada yaşanan sürecin özelliklerini ve anayasal düzeni ortadan kaldırıldığını OHAL üzerinden AKP nin seçimleri garanti altına almayı hedeflediğini ve muhalefetin ezilmek istendiği belirtti. Yeni bir Anayasa için çalışmalarını sürdürdüklerini açıklayan Kaboğlu, çalışmalarını ileride kamuoyu ile paylaşacaklarını belirtti.
HDP milletvekili Ayhan Bilgen, seçim eksenli bir birliktelik ve mücadeleden çok, daha geniş amaçlı alternatif üzerinde durulması gerektiğini ifade etti.
Hukukçu Rıza Türmen, hak savunucularının 25 Ekim’de görülecek duruşması üzerinde durarak AKP nin hukuksuzluk örneği olarak hazırlanan iddianamelerin içeriğine ve tarzlarına dikkat çekti. Erdal Doğan “Bu salondaki konuşmalar yarın bir suç iddianamesi olarak önünüze gelebilir. Büyükada operasyonu iddianamesi de böyle bir şey. Zira halk meclisi üzerine yapılan konuşmalar bile suç kategorisine konmuş. Bu, dünyaya insan hak ihlallerinin rapor edilmesine de darbedir.” Diyerek duruşma günü dayanışma çağrısı yaptı.
Kocaeli ve Çanakkale’den gelen katılımcılar bölgelerindeki yerel çalışmalardan örnekler verdi.
Yazar Oya Baydar, konuşmasında amaç ve yöntem üzerine görüşlerini ifade ederek “koordinasyon” ihtiyacına dikkat çekti. Baydar konuşmasında “yerellerin koordinasyonu sağlanmalı… Birleşmemizin önüne bir engel olarak çıkan ‘O varsa ben yokum. Onlar varsa ben yokum’ anlayışından vazgeçilmeli. Bu tutum geniş bir birliğin önündeki en büyük engeldir. Peki biz ne yapmak istiyoruz? Biz faşizme giden atmosferde demokratik bir açılım yapmak istiyoruz. Bunu nasıl yapacağız onu konuşuyoruz. İşte bu demokrasi kavramı etrafında kimler yan yana gelebiliyorsa onlarla birleşmeliyiz.” Dedi.
Forumun sonunda açıklanan sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer verildi:
- Demokratik siyasi temsiliyetin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını, halkın temsilcisi vekillerin, belediye başkanlarının serbest bırakılmasını istiyoruz.
- Halkın haber alma özgürlüğünün önündeki engellerin kalkmasını, tutuklanan, işten atılan basın çalışanlarının mağduriyetine son verilmesini istiyoruz.
- Her an gerekçesiz işten çıkarılma, gelecek kaygısı ile yaşamak istemiyoruz. Haksız yere işten çıkarılan emekçilerin görevlerine dönmeleri için mücadele edeceğiz.
- Adaletin herkes için eşit, uluslararası normlarda çalışan güvenilir bir yapıya kavuşmasını istiyoruz. Yargıyı tek adama bağlayan, tüm yargı mekanizmalarını parti yargısı haline getiren düzenlemelerin iptal edilmesini, yargının bağımsız ve tarafsız bir yapıya kavuşturularak güvence altına alınması için mücadele edeceğiz.
- Biz, ülkemizde ve bölgemizde barış istiyoruz! İçerde ve dışarıda savaş politikalarından vazgeçilsin. Kürt sorununun barışçıl, toplumsal, demokratik çözümü için adım atılsın.
- Üniversitelerin özerk, gerçek bilim merkezleri olmasını, salt düşünceleri nedeniyle görevden uzaklaştırılan akademisyen ve eğitimcilerin göreve dönmesini istiyoruz.
- Piyasacı gerici eğitim sistemine karşı kamusal bilimsel laik eğitim için mücadele edeceğiz. Çocuklarımızın ve ülkenin geleceğinin tarikatlara teslim edilmesine izin vermeyeceğiz. Eğitimin ve kamusal düzenin dini referanslarla yönetilmesine karşı çıkıyoruz.
- Her türlü ayırımcılığı, mezhepçiliği reddediyoruz. Alevileri kamudan dışlayan, ibadet haklarına saldıran mezhepçi kutuplaştırma siyasetine karşı Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı için mücadele edeceğiz.
- Kadınların eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşadığı bir ülke istiyoruz. Kadınların eşitliği ve özgürlüğü karşısındaki tüm engellerin kaldırılmasını, iktidarın erkek egemen-gerici-kadın düşmanı söylem ve uygulamalara son verilmesini istiyoruz. Evde, parkta, otobüste erkek şiddetine, kadınlara yönelik tek bir saldırıya, kadın düşmanı tek bir söze sessiz kalmayacak, müdahale edeceğiz. Biz sadece yasalar önünde eşitlik değil toplumsal eşitlik istiyoruz.
- Taşeron/kiralık işçilik gibi tüm güvencesiz çalıştırma biçimlerinin yasaklanması, sendikal hakların-hak aramanın önündeki engellerin kaldırılması için, iş cinayetlerine engel olmak için mücadele edeceğiz.
- En temel haklarımızı alıncaya ve yeni demokratik, laik bir Türkiye’ye ulaşıncaya kadar yılmayacağız!
emek.org.tr