Dünyada ve toplumumuzda hazır bulduğumuz ve tüketmeye devam ettiğimiz maddi ve manevi tüm zenginlik ve değerleri yaratan dünkü süreçlerin insanları, bugün karşımızda gördüğümüz yaşlılarımızdır. Sosyolojik-sınıfsal kategorilerin dışında değildir bu gerçeklik… Bu yüzden, İnsanlığımız dahil her şeyi bu insanlara borçluyuz, ifadesi abartı sayılmamalıdır.
Birey, topluluk, halk veya sınıf olarak; sonuçta insan olarak onları yok saymaya kimsenin hakkı yoktur.
Dünyada hemen her yerde ve toplumumuzda yaşlılarımıza insani yaşamsal olanakları sunulmaz. Yoksunluklar zincirleri içinde tutulmaları keskin bir sonuçtur ve nedeni de bellidir. Sistem ve yönetim bunun sorumlusudur ve kesinlikle de insani çizgiler dışındadır.
Oysa yapılacak şey son derece basit ve kolaydır. Toplum ve kurumsal yapıların tümü, bu sorumluluğu emeğe saygı ekseninde ortaklaşa üstlenmek durumundadır. Beslenme, sağlık, barınma, insani geçim sağlayacak gelir, sosyal etkinlikler, iletişimlerin sağlanması vb… konularda insanlığın yaşlı emekçilerine haklarını sunmak; işte bu davranışı gerçekleştirdiğimizde onlara saygı göstermiş ve insani davranmış olacağız. Toplumsal bir sorumluluk ve görevler dizisi olarak bunlar önümüzdedir.
Kapitalizm yaşlıların yaşamsal haklarını ticarileştirmiş ve insanlık dışına düşmüştür. Bu onların tarihsel utancıdır. Yaşlı bakım merkezleri ve oralarda yaşanan iğrençlikler, ekmek kuyruğundaki manzaralar, halk pazarı artıklarını toplayan yaşlılar, aşağılanmış yalnız yaşamlar bu kötülüğün boyutlarını işaret eder.
Bunu kabul edemeyiz ve insanlığın böylesi bir rotadaki seyrine de son vermeliyiz. Kesinlikle…
Yaşlılarımız insanca yaşam olanaklarına sahip olmalıdır. Toplum, yerel yönetimler ve devlet, onlara hizmetleri vermek zorundadır. Bu ise tüm yönleriyle kapitalizm şartlarında olanaklı değil; adaletli ve paylaşımcı toplumsal bir sistem ve koşullarında gerçekleştirilebilir.
Yaşlılık hastalık değil, insani bir boyuttur. Dünya yaşlılar haftasında sorunun farkına varılması dileği ile…
23 Mart 2022 / Adnan ALİN