Pandeminin birinci yılında emek ve meslek örgütleri, demokratik kurumlar ve siyasi partiler; salgında yaşamlarını yitiren sağlık emekçileri ve tüm emekçiler için saygı duruşu ve anma eylemi yaptı.
Ortak basın açıklamasının teması, “Eksik, Yanlış, Tutarsız Politikalar Yüzünden Ölmek İstemiyoruz!” oldu.
Covid-19 pandemisi birinci yılında, Türk Tabipleri Birliği (TTB), İstanbul Tabip Odası (İTO), İstanbul Diş Hekimleri Odası, İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Veteriner Hekimler Odası, Devrimci Sağlık-İş, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Şubeleri ve Tüm Rad-Der’in çağrısıyla İstanbul’da ortak bir saygı duruşu ve basın açıklaması gerçekleştirildi.
11 Mart 2021 Perşembe günü 12.30’da Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi (Okmeydanı EAH) yeni bina önünde yapılan etkinliğe çağrıcı kurumların yönetim kurulu üyeleri, sağlık alanından emek ve meslek örgütü temsilcileri katılırken çok sayıda demokratik kitle örgütü, sendika ve siyasi parti de destek verdi. Direniş sürdüren SML etiket ve Sinbo işçileriyle Dev Tekstil Sen ve Emekliler Dayanışma Sendikası temsilcilerinin de yer aldığı anmada Pandemide hayatını kaybeden ilk hekim olan Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu’nun oğlu Onur Taşçıoğlu, Milletvekilleri Dr. Ali Şeker, Oya Ersoy ve Musa Piroğlu da etkinliğe katılan, destek veren isimler arasındaydı.
“Eksik, Yanlış, Tutarsız Politikalar, ‘Başarı Hikayesi Uğruna Yitirilen Hayatlar… Sevgi, Özlem, Yas ve Öfke!” pankartının açıldığı etkinlikte, Covid-19 sebebiyle kaybettiğimiz sağlık çalışanlarının fotoğrafları ve karanfiller taşındı.
Etkinlikte açılış konuşmasını yapan İTO Yönetim Kurulu üyesi Dr. Osman Öztürk şunları söyledi: “Pandeminin birinci yılında, kaybettiğimiz meslektaşlarımızı, yurttaşlarımızı anmak için buradayız. 2019’un sonunda Çin’den çıkan Covid-19 virüsü bütün dünyaya yayıldı; 11 Mart 2020’de DSÖ pandemi olarak ilan etti. Aynı gün Türkiye’de de ilk vakanın tespit edildiği açıklandı. O günden bu yana 1 yıl geçti. Şairin ‘Günler ağır, günler ölüm haberleriyle geliyor’ dediği gibi, 365 gün her gün ölüm haberleriyle uyandık. Arkadaşlarımızı, meslektaşlarımızı, yurttaşlarımızı kaybettik. Tespit edebildiğimiz kadarıyla 385 sağlık çalışanını ve bakanlık açıklamasına göre 30 bine yakın yurttaşımızı kaybettik, ki gerçek rakamın bunun 3 katı olduğunu biliyoruz. Onlar birer eş, onlar birer anne, baba, onlar arkadaş, yoldaş, iş arkadaşımızdı. Onları sevgiyle saygıyla, özlemle, yasla ve öfkeyle anmak için hepinizi saygı duruşuna davet ediyorum.”
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı da bir konuşma gerçekleştirdi ve şunları söyledi:
“Bir yıldır üzgünüz, yastayız ve bir o kadar da öfkeliyiz. Resmi rakamlarla 385 sağlık çalışanımızı, 30 binin üzerinde insanımızı yitirdik. Resmi olmayan rakamların bunun 3 katı olduğunu biliyoruz; yani Covid-19 pandemisinde yitirdiklerimizin sayısı 100 bine ulaştı. Önlenebilir bir hastalıktan kaybettik insanlarımızı. Neoliberal ve patriyarkal kapitalizmin döşediği taşlarla dünyayı tahrip ederek bizi bugüne getirdiler ve Covid-19 her zaman olduğu gibi bir işçi sınıfı hastalığı oldu. Bugün birinci yıl değerlendirmesini paylaşırken çok çarpıcı bir gerçeklik vardı; Yitirdiğimiz hekimlerin 3’te biri işyeri hekimiydi. Bir işçi sınıfı hastalığı olan Covid-19 en çok işçi sağlığı alanında çalışan meslektaşlarımızı vurmuştu. Diğer bir çarpıcı yan ise hastalanan sağlık çalışanlarının 3’te 1’inin şirket hastanelerinde çalışıyor olması. Sonuçta bu bir işçi sınıfı hastalığı, çözüm de bizlerin, emekçilerin ellerinde. Dünyayı daha fazla tahrip etmelerinin önüne geçerek, neoliberal, patriyarkal kapitalizme karşı mücadele ederek bu pandeminin ve bundan sonra olacakların da önüne geçmemiz mümkün. Toplumsal bir dayanışmaya ihtiyacımız var ve toplumsal bir sağlık için olmazsa olmazlarımız demokrasi ve adalet. Yitirdiğimiz tüm insanlarımızı, tüm meslektaşlarımızı sağlık çalışanlarını saygıyla anıyoruz, onları yüreğimizde, mücadelemizde taşıyacağız.”
Ortak basın açıklaması
Ortak basın metnini İTO Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip okudu. Basın açıklama metni şöyledir:
“Dünya Sağlık Örgütü’nün Pandemiyi ilan ettiği ve Türkiye’de ilk COVİD-19 vakasının açıklandığı günden bu yana bir yıl geçti. Bu bir yıl içinde salgın mücadelesinin en ön safında yer alan dört yüze yakın sağlık çalışanı hayatını kaybetti. Toplam ölüm sayısı ise Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı resmi rakamlara göre bile 30 bine yaklaştı. (Belediyelerin elinde bulunan ölüm sayıları gerçek rakamın en az iki, üç katı olduğunu gösteriyor.)
Türkiye gerek vaka gerekse ölüm sayıları açısından salgının bedelini en ağır ödeyen ülkeler arasında. Özellikle COVİD-19’un bir tsunami gibi vurduğu ilk haftalarda ve en ağır seyrettiği Kasım-Aralık aylarında büyük trajediler yaşandı. Yoğun bakım yatakları dolup taştı, ağır hastalar bile hastanelerde yer bulamadı, hastalar hastanelere ulaşamazken ambulanslar hasta taşımaya yetişemedi.
Geçtiğimiz bir yılda sadece sağlığımızı değil, işimizi, aşımızı, gelirimizi de kaybettik. Büyük şirketlerin vergi borçlarını sıfırlayan siyasi iktidar halkın bu süreçteki sıkıntılarını, sorunlarını görmezden geldi; işçileri kısa çalışma ödeneğine, esnafı iflasa mahkum etti.
Bizi yönetenler bütün bu yaşananlarda tek suçlunun 2019 yılı sonunda Vuhan’da ortaya çıkıp bütün dünyaya yayılan SARS-CoV-2 isimli bir virüs olduğuna inanmamızı bekliyorlar.
Peki ya; salgına hazırlıksız yakalananlar? Sağlık çalışanlarına maske ve eldiven bile temin edemeyenler? Vatandaşlara üç beş maskeyi dağıtmayı beceremeyenler? Alınmayan tedbirler, eksik, yanlış, tutarsız politikalar?
Peki ya; şeffaflıktan ve toplum katılımından uzak salgın politikaları? Aylarca vaka sayılarını bile açıklamayan, gerçek ölüm sayılarını gizleyenler? Hala daha yeterli miktarda aşı temin edemeyip yaygın ve etkili aşılama yapamayanlar?
Peki ya; Mayıs ayında (ve bugün gene) erkenden “normalleşme” kararı alanlar? Yangından mal kaçırır gibi AVM’leri açmakta acele edenler? Bütün çağrılarımıza rağmen “tam kapanma”dan inatla kaçınanlar?
Peki ya; gasilhanelerin dolup taştığı günlerde bile “Çarklar Dönecek, Üretim Sürecek!” ısrarını sürdürenler? İnsanları hastalıkla açlık arasında seçim yapmaya zorlayanlar? Salgını toplumsal muhalefetin sesini kısmak için bahane olarak kullanıp lebaleb dolu salonlarda parti kongrelerini yapanlar?
Peki ya; aklın ve bilimin ışığında bir SALGIN yönetimi yerine ALGI yönetimini tercih edenler? Gerekli önlemleri almayıp “Maske-Mesafe-Hiyen” tekerlemesiyle sorumluluğu vatandaşlara yıkanlar? Bütün anlattıkları KOCA bir yalandan ibaret olanlar?
Milyonlarca insanımızın hastalanıp on binlerce insanımızın ölümüne yol açanın sadece 0,125 mikron çapında, tek zincirli, zarflı bir RNA virüs olmadığını biliyoruz.
Türkiye’nin bu süreçte bu kadar ağır bedel ödemesinin ve hala ödüyor olmasının sorumlusu on binlerce yurttaşımızın hayatına mal olan COVİD-19 pandemisinden “başarı hikayesi” çıkarmaya, salgından siyasi rant sağlamaya çalışan AKP zihniyetidir. Geçtiğimiz bir yılda yaşananlar göstermektedir ki, Türkiye’de salgınla mücadelenin ön koşulu bu zihniyetle mücadeleden geçmektedir.
Kadını, erkeği, genci, yaşlısıyla COVİD-19 nedeniyle kaybettiğimiz bütün sağlık çalışanlarımızı, bütün yurttaşlarımızı sevgiyle, saygıyla, minnetle anıyoruz.
Anıları her zaman bizimle birlikte olacak.
Sevgi Özlem Yas ve Öfke!”
Emek.org.tr