Barış Bildirisi’ne imza atan 17 öğretim üyesi akademisyen ve araştırma görevlisi, dün İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi rektörlük kararı ile görevlerinden uzaklaştırıldı.
OHAL koşullarında gerçekleşen açığa alma olayı, insanlık dışı olarak değerlendirildi. Hukuk dışı olmasının ötesinde rektörlüğün bu davranışıyla, üniversitelerde bilim ve bilim insanlarının varlığına kastedilerek, ülkemize ve halklarımıza karanlık bir dönem dayatılıyor.
11 Ocak 2016 günü Kürt halkı üzerindeki baskılara tavır alarak yayınladıkları bildiride “Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!” diyen akademisyenler, bugün de açığa alınma kararını basın açıklaması ve yürüyüş eylemiyle protesto ettiler.
Akademisyenler ve onlara destek veren Türk Tabipler Birliği (TTB), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve KESK’e bağlı Eğitim-Sen üyeleri, yaptıkları eylemde “Barıştı sözümüz, vazgeçmeyeceğiz” yazılı pankart açılırken, “barış için her bedel ödenir”, “barış”, “ne KHK, ne rektör, baskısı, barış talebimizi susturamaz”, “imzamız direniştir, bütün halklar kardeştir” dövizleri taşındı.
Basın açıklamasına katılanlar dekanlık önüne doğru yürüyerek, DEÜ Rektörü Adnan Kasman’ı protesto ettiler.
Sendika ve meslek örgütlerinden temsilcilerin yanı sıra Tıp Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Cem Terzi, Prof. Dr. İzge Günal, Prof. Dr. Halil Resmi, Doç. Dr. Halis Ulaş, İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr Ayşen Uysal, Prof. Dr. Yeşim Ediz Şahin, Doç. Dr. Seçkin Aydın, Dr. Nuri Erkin Başer, Araştırma Görevlilerinden Aydın Arı, Serap Sarıtaş, Dilek Karabulut, Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi Emel Yuvayapan’ın bulunduğu 12 akademisyene destek için basın açıklaması yaptı. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi poliklinikler girişinde yapılan açıklamaya yaklaşık 150 kişi katıldı.
Eylemde, kurumlar ve akademisyenler adına ortak açıklama yapıldı. Rektörlük tarafından açığa alınan akademisyenlerin iyi hekimlik değerlerini, akademik özgürlükleri savundukları, emek, barış ve demokrasi mücadelesi verdikleri için hedef seçildiği ifade edilen ortak açıklamada şöyle denildi:
“OHAL ile birlikte toplumun her alanında eşitlik, özgürlük, barış ve demokrasi isteyenler susturulmak istenmekte, işinden ve özgürlüklerinden olmaktadır. Ülkemizde umut kesilen adalet, büyük bir toplum kesimini harekete geçirmiş ve onu arayanları ortak bir hedefte birleştirmiştir. Emeğin, demokrasinin, hukukun, toplumsal barışın ve iyi hekimlik değerlerinin güçlenmesi ve görevlerine son verilen meslektaşlarımızın öğrencilerine ve hastalarına bir an evvel yeniden kavuşmaları talebini güçlü bir şekilde dile getiriyoruz.”
“Akademi biat etmez”
Görevinden uzaklaştırılan ve Halkların Köprüsü Derneği Başkanı da olan Prof. Dr. Cem Terzi eylemde bir konuşma yaptı. Cem Terzi hoca “Hakikat ve Barış yüzünden buradayız bugün. Hakikatı söylemek ve barış talep etmek yüzünden bugün çalıştığımız üniversiteden uzaklaştırıldık. Bugünlerde bu ülkede yaşananlar, kendinden olmayana, kendinden farklı düşünene, konuşana, yazana çizene, ne kadar zalimce davrandığımızı bir kez daha gözler önüne seriyor… Hakikat ve barış için buradayız. Biz akademisyenler bedel ödeyelim. Barış için bedel ödemeye hazırız. Yeter ki analar yaşasın. Yeter ki hakikat yaşasın. Akademi biat etmez” diye konuştu.
TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİNDEN AÇIKLAMA
Türkiye Psikiyatri Derneği de, 17 akademisyenin açığa alınmasını yaptığı açıklamayla protesto etti.
Açıklamada şöyle denildi:
“Art arda gelen Kanun Hükmünde Kararname’ler ve görevden uzaklaştırmalar ile çok sayıda bilim insanı akademiden uzaklaştırılmaktadır. Akademiden uzaklaştırılan bilim insanları, kendi alanında önemli çalışmalar yapan ve Türkiye’nin bilim hayatına önemli katkılar sunan akademisyenlerdir. Son olarak Dokuz Eylül Üniversitesi’nde bilim insanları benzer gerekçelerle görevlerinden uzaklaştırılmışlardır.
OHAL sürecinde yayınlanan KHK ve görevden uzaklaştırmalar ile iş akdi sonlandırılan akademisyenler; emeklilik hakkı, maaş, seyahat etme özgürlüğü gibi birçok özlük haklarından, bilimsel araştırma, eğitim verme, bilim insanı yetiştirme gibi bilimsel görevlerinden ve düşüncelerini özgürce ifade etmekten mahrum bırakılmaktadır. Eğer suç tanımına giren bir durum varsa öncelikle çağdaş hukuk ilkelerine uyan bir değerlendirme yapmak yerine doğrudan tasfiye edilme hukuk dışı bir uygulamadır ve bu kabul edilemez. Düşüncelerini ifade etmeleri nedeniyle tasfiye edilen tüm akademisyenler için, Türkiye’nin uluslararası hukukun emredici kurallarından doğan yükümlülükleri ile anayasamızın 90. Maddesi çerçevesinde temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalardan doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerekmektedir.
Bizler ruh sağlığı hekimleri olarak akademisyenlerin hukuki dayanaği olmayan gerekçelerle tasfiye edilmelerini kabul etmiyoruz. Psikiyatri gibi savaşın yarattığı ruhsal travmanın tüm ruhsal hastalıklarla ilişkili olduğu bilinen bir alanda akademisyenlerin terörle ilişkilendirilmesini kabul edilemez buluyoruz. Türkiye’nin bilim üreten, çağdaş ve insan haklarına duyarlı bir ülke olması için mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Düşünceleri nedeniyle tasfiye edilmiş akademisyenlerin bir an önce görevlerine iade edilmelerini talep ediyoruz.”
emek.org.tr