AKP iktidarı, taşeron işçileri konusunda yaptığı çalışmayı açıkladı. Tasarı kamuoyunda tartışılmaya ve eleştirilmeye başlandı. Hazırlık sürecinde sendikaların ve emek kamuoyunun görüş ve önerilerinin yer verilmediği bu çalışma, TBMM ne gönderilerek yasalaşma çalışmaları sürdürülecek.
Devlet personel dairesi başkanlığı sitesinde verilen bilgilerde yeni düzenlemede hangi kamu kurumlarda uygulama yapılacağı belirtildi.
Gündemde olan tasarıya karşı doğru ve haklı talepleri öne çıkarmak için sendikalar, emek dostu örgütler ve işçi sınıfı mücadeleyi yükseltmek zorundadır. Yoksa bir AKP yarattığı bir oldu-bitti ve yandaş sarı sendikaların güçlenerek çıkacağı bir süreç yaşayabiliriz.
Sendikalar eleştiri ve önerilerini yapmaya başladı. Kısmi kazanımlar yerine taşeron sisteminin kaldırılması ve mümkün olan en geri sınırlara itilmesi hedeflenmelidir.
12 maddelik tasarıya göre kamu taşeron işçileri ayrıma tabi tutularak birkaç farklı statüde düzenleme yapılmak isteniyor. Hükümetten yapılan açıklamalarda, kamuda çalışan tüm taşeron işçilerin işçi (4/D) kadrosuna, 4/C’lilerin (geçici personel) ve 4/B (sözleşmeli) kadrosuna alınacağı, mevsimlik işçilerin çalışma sürelerinin ise 9 ay 29 güne kadar çıkartılacağını açıklanmıştır.
Vahşi kapitalizm koşullarında güvencesiz çalışma ve sömürü giderek artmaktadır. Esnek ve ağır çalışma koşullarında çalışan taşeron işçilerinin son yıllarda sayısı da çok artmıştır. Partili cumhurbaşkanının itiraf ettiği gibi işçinin sırtına binmiş olan taşeron işvereni, bu alanda çok ciddi bir ranta el koymaktadır. Sendikalaşma hakkının yok edildiği taşeron sisteminde, asgari ücretle ve fiilen 11-12 saati bulan günlük çalışma koşulları dayatılmış durumdadır. Madenlerde taşeron sistemi; sefalet ve insanlık dışı koşulları, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularındaki tedbirsizlik ve ihmaller, yaşanan kitlesel ölümlerin nedenidir. Kar hırsının motive ettiği patronlar, çalışma koşullarını denetlemeyen ve rant yağmasına yol veren AKP iktidarı desteğini alarak, taşeron sisteminin tüm kötülükleriyle yaşanmasına sebep oldu. Özel istihdam büroları ile kiralık işçiliğin hayata geçirilmesi gibi daha güvencesiz ve düşük ücretli istihdam biçimleri taşeron işçilerini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Taşeron işçilerin ücret ve sosyal haklar ve demokratik hakları konusunda verilen mücadeleler konuyu gündemde tutmasına rağmen, pek başarılı olamadı ve kölelik koşulları ağırlaşarak bugüne kadar sürdürüldü.
Bu noktada şunu belirtmekte fayda var. “Ölümü gösterip sıtmaya razı etme” diye özetlenebilecek bu politikalar ile ne yazık ki yüz binlerce taşeron işçisi ücretleri ve çalışma koşulları değişmese de kadroya razı hale getirilmiştir. AKP iktidarı taşeron işçilerin bu çaresizliğinden faydalanmakta, kadroya alacağını söylediği işçilere taşeron firma patronunun layık gördüğü ücret ve çalışma koşullarını layık görmektedir.
2002 yılında sayıları 387 bin kadar olan kamu ve özel sektörde çalıştırılan taşeron işçi sayısı, 2017 yılında 2 milyonu aşmıştır. Resmi açıklamaya göre kamuda farklı statülerde çalıştırılan taşeron işçilerin sayısı 2004 yılında 3 bin, 2012 yılında 250 bin ve bu sayı 2017 yılında 900 bini aşmıştır.
Sendikaların ve toplamda işçi sınıfı tarafından taşeron sistemi ve çalışma koşullarına yönelik eleştiri ve alınan tavırlar, özellikle AKP tarafından değişik vaatlerle söndürülmeye çalışılmıştır. Güvencesiz, düşük ücretle, sendikal hakları kullanması engellenerek çalıştırılan milyonlarca taşeron işçisine her seçim döneminde ‘kadro’ vaat ederek oy avcılığı yapmıştır. Bu durum AKP nin taşeron sistemini sermaye ve patronlar yararına koruması ve destek vermesinin yanı sıra, “kadro” aldatmacasıyla seçim yatırımı olarak kullanmıştır.
Bugünkü koşullarda da taşeron sisteminde sorunların artması, sendikaların taşeron işçilerin hak mücadelesi ile birlikte 2019 seçimi bu adımı atmayı getirmiştir.
Açıklanan tasarı kamu taşeron işçilerini kapsamaktadır. Özel sektörde ise yukarıda kısaca değindiğimiz koşulları ağırlaşarak taşeron köleliği devam edecektir.
Kamuda taşeron olarak çalışmakta olan 450 bin işçi kadroya alınacaktır.
Merkezi bütçe kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan 450 bin taşeron işçisi 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (D) fıkrasında düzenlenen belirsiz süreli iş sözleşmeleriyle çalıştırılan sürekli işçi kadrosuna geçirilecektir. Bu durumda kadroya geçilen taşeron işçiler çalıştıkları kurum ya da kuruluştaki kadrolu işçilerin toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecektir.
Mahalli idarelerde (Belediyeler ve İl Özel İdareleri) çalışmakta olan yaklaşık 400 bin taşeron işçisi kadroya değil, Belediye İktisadi Teşebbüslerine geçirilecektir.
Mevcut durumda belediyelerde işçiler üç temel istihdam tipine göre çalışmaktadır. Bunlar kadrolu işçi, belediyeler tarafından çeşitli hizmet alanlarında kurulan Belediye İktisadi Teşebbüsleri’nde (BİT) çalışan işçiler ve taşeron işçilerdir. Belediyelerin hizmet alanlarında kurmuş olduğu Belediye İktisadi Teşebbüsleri (BİT) Türk Ticaret Kanununa tabi kuruluşlardır. Bu kuruluşlarda çalışan işçiler belediyenin kadrolu işçisi değil, ‘özel hukuk tüzel kişileri’ olan ve bağımsız bütçeleri bulunan BİT’lerin işçileridir. Dolayısı ile mevcut durumda BİT‘ler bünyesinde çalıştırılan işçilerin belediyede kadrolu çalışan işçilere göre hem ücretleri çok daha düşüktür, hem de hakları açısından geri pozisyondadır. Belediyelerde ve il özel idarelerinde çalışmakta olan taşeron işçiler kadroya alınmamakta, BİT’ler işçiliğine geçirilmektedir.
Kadroya ve Belediye İktisadi Teşebbüsleri işçiliğine geçirilen taşeron işçilerinin mevcut hakları korunacaktır. Aynı ücretle, aynı koşullarda çalışmaya devam edilecektir.
Remi açıklamalarda kadroya alınacağı açıklanan 450 bin taşeron işçisinin ve BİT’ler işçiliğine geçirileceğini ifade ettikleri 400 bin taşeron işçisinin “mevcut haklarının korunacağına, aynı şekilde çalışmaya devam edeceklerine” özel vurgu yapmıştır.
Buna göre taşeron işçilerinin mevcut ücretlerinde ve çalışma koşullarında hiçbir değişiklik olmayacaktır. Mevcutta kadrolu çalışan işçiye göre çok daha düşük ücretle çalıştırmaya devam etmek eşitsizlik ve haksızlığı başka biçimde sürdürmek demektir.
Bu noktada taşeron işçilerinin, örgütlü mücadeleyle haklarını genişletme mücadelesine girmeleri kaçınılmazdır.
Kamuda geçici personel olarak çalışanlar (4/C) sözleşmeli (4/B) statüsüne alınacaktır.
KESK açıklamalarında bu konuya yer veriliyor ve bildiğimiz gibi, kamuda geçici personel (4/C) olarak çalıştırılanlar, yıllardır kadro talep etmektedir. Konfederasyonumuz da pek çok haktan mahrum bırakılan ve düşük maaşlarla çalıştırılan 4/C’lilerin kendi taleplerine göre ya 4/D (sürekli işçi) ya da 4/A (memur) kadrolarına alınması için en başından beri mücadele etmiş, her platformda 4/C’lilerin haklı taleplerinin yanında yer almıştır. Bu nedenle 4/C’lilerin 4/B statüsüne geçirilmesi bize göre eksik bir adımdır.
Dolayısıyla kamu emekçileri arasında mali, sosyal, özlük haklar bakımından farklılıklar yaratan 4/B dahil tüm istihdam biçimlerine son verilmediği sürece atılan adımlar eksik kalacaktır. Bugün kamuda 4/A kadrosunda çalışanlarda dahil olmak üzere tüm kamu emekçilerinin iş güvencesi tehdit altındadır.
Tüm kamu ve kuruluşlarında KPSS’yi işlevsizleştiren, kayırma ve torpile dayalı mülakat sistemi ile sözleşmeli personel alımına geçilmiştir. Açıklamalarda prosedür olarak değerlendiren sınav yapılacaktır açıklaması bu anlamda kuşku yaratmaktadır.
Geçici ve kısmi değil, tüm taşeron işçilerini taşeron sisteminden kurtaracak insanca yaşam koşulları sağlanması için adımların atılması gerekmektedir.
Meclis getirilecek olan tasarının taşıdığı eksiklik ve çarpıklıklara karşı bütünlüklü mücadele verilmesi sendikaların, emek dostu örgütlerin ve işçi sınıfının önemli gündemi olmalıdır.
emek.org.tr