Koronavirüs salgını sadece sağlık sorunları yaratmıyor. Ekonomik ve sosyal ilişkileri de tahrip eden ve yeni oluşumlara yol açan özelliği ile dünyada ve ülkemizde yaşamızı etkiliyor.
Koronavirüs salgınının ölümcül ve yıkıcı etkileri, işçi sağlığı ve iş güvencesi açısından da çok ciddi ve kapsamlı önlemler almayı gerektirmektedir.
İşçilerin birbirleriyle yakın temas halinde çalıştığı işyerlerinde, salgın tehlikelerine karşı işçileri koruyucu önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu hem çalışma hukuk gereği yasal bir zorunluluk, hem de insani bir sorumluluktur.
İşyerlerinde Koronavirüs salgını nedeniyle yeterli önlem alınmıyor veya alınan önlemler yetersiz görülüyorsa, işçiler salgın hastalık riskleri nedeniyle iş fesih hakkı veya çalışmaktan kaçınma hakkını kullanabilir.
Çalışma yerinde sürekli yakın temas ortamı varsa, işveren hastalığı yaygınlaştıran bu ortamı değiştirmelidir. Örneğin yaygın başvurulan uygulamalar olarak yemekhanede veya servislerde mesafeli oturma, işçi servislerinin sayısını artırarak yakın teması azaltma, işyerinde vücut ısısı ölçme, yeterli sayıda dezenfektan ve maske vb bulundurma, işyeri ve araçların ilaçlanması, periyodik kontroller vb. önlemler alınmaktadır.
Pazar ilişkileri gereği üretim, ulaştırma, pazarlama ve satış unsurları işlevli değilse, işverenler üretimleri durdurmak zorunda kalmaktadır. Kamu veya özel sektörde, ulusal ve uluslararası pazarda bu durum böyle yaşanmaktadır.
Dolayısıyla ülkemizde ve diğer ülkelerde, işçilerin bir kısmı veya tümü ücretli izine gönderilerek iş yeri ve üretimi geçici tatil edilmektedir.Ayrıca devlet patronlara sağladığı destek ve teçviklerle onların yıkıma uğramasını engellemektedir.
Örneğin “Kısa Süreli Çalışma” yöntemi tercihi yapılabilir.
Salgın hastalık gibi “zorlayıcı sebeplerle” işyerinin tamamında veya bir bölümünde, geçici olarak çalışma süresinin en az üçte bir oranında azalmış olması veya süreklilik koşulu aranmaksızın en az dört hafta süreyle faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulması hallerinde, işyerinde üç ayı geçmemek üzere sigortalılara çalışamadıkları dönem için gelir desteği sağlayan, bir uygulamadır. İşveren salgın hastalık riskleri nedeniyle, yasa gereği Türkiye İş Kurumu’ndan (İŞKUR”) bu uygulamayı talep eder ve bir müfettiş denetimi sonrası kısa çalışmaya girilir.
Kısa çalışma yönteminde, Kısa Çalışma Ödeneği ile İşsizlik Sigortası Fonu kapsamında çalışanlara kısa çalışma ödeneği ödenmesi ve genel sağlık sigortası primi ödenmesi imkânları sağlanmaktadır.
Yani işveren çalıştırdığı sürenin ücretini, işsizlik fonu da çalışılmayan sürenin ücretini ödeyerek, işçi ve işverenin süreci kayıpsız ve üretimde kalarak geçirmesini sağlar.
Ancak işverenler, işçilerin karşılaştığı salgın risklerini önemsemediği için, işyerini geçici kapatarak çalışmaya ara vermekten ya da çalışma süresini azaltmaya uzak durabilmektedir. Öldürücü korona salgınında bu durum patronun kapitalist kar hırsından kaynaklanır.
Patronların kısa süreli çalışma, ücretli izin veya ücretsiz izin uygulaması gibi yöntemlere başvurduğu biliniyor.
Yasalarda çalışmaktan kaçınma hakkı
Çalışmaktan kaçınma hakkı, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 13. Maddesi ile işçiye verilen bir haktır. İşçinin çalışmaktan kaçınma hakkını düzenlenmektedir. 13. Maddede, “ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan” çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu bulunan işyerlerinde bu kurula, kurul yoksa işverene başvurarak gerekli önlemlerin alınmasını isteyebileceği belirtilmektedir.
Koronavirüs salgını ölümcül riskleri, işverenin işçi talebi yönünde karar vermesini gerektirmektedir, Gerekli önlemler alınıncaya kadar ücrette ve diğer haklarda hiçbir kayba uğramaksızın çalışmaktan kaçınmak mümkündür.
İş sözleşmesini fesih hakkı
4857 sayılı iş Kanunu madde 24/I/b’ye göre, işçi, işyerinde sürekli ve yakın temas halinde olduğu birinin bulaşıcı bir hastalığa tutulması durumunda iş sözleşmesini derhal ve kıdem tazminatını hak ederek feshedebilir.
İşçiler örgütlü olursa çıkarlarını koruyabilir
Coronavirüs salgını dünyada ve ülkemizde insan yaşamında ve toplumsal ilişkilerde yıkıcı ve ölümcül etkiler yapmaktadır.
İşçiler örgütlü oldukları zaman kendi çıkarlarını koruyabildiklerini bilir. Bu sendikalı veya sendikasız da olabilir. Aralarında kurdukları dayanışma gücü çok önemlidir.
Sendikanın bulunduğu işyerlerinde sendika ile işveren görüşerek, salgın hastalıkta işyerinin geçici bir süreyle tatil edilmesi sağlanabilir.
Sendikanın olmadığı işyerlerinde işçilerin oluşturacağı işyeri işçi komitesi, işverenle görüşmeler yaparak, işyerinin geçici tatil edilmesini isteyebilir ve bunu sağlayabilirler.
Ancak işveren işin sürdürülmesinde ısrar ederse ve ciddi salgın riskleri devam ediyorsa, yazılı olarak durumu bildirilerek yasal çalışmaktan kaçınma haklarını kullandıkları veya iş sözleşmesi fesih hakkının kullanılacağı gerekçesiyle yasal haklarının yerine getirilmesini isteyebilir.
Coronavirüs salgını işçi sınıfını ve tüm emekçileri, yeniden güçlü biçimde örgütlenme ve toplumsal kaderleri için davranmalarını, insanlığı ve değerler sistemini, dünyayı ve ülkeyi yeniden kurma fırsatının önün açmaktadır. İşçi sınıfının toplumsal mücadele deneyimi ve bilim, bu mücadelede ışık tutacaktır.
Dünya ve insanlık, bir avuç sermaye gücünün egemenliğinde bırakılmamalı!
emek.org.tr