İşsiz Sayısı 7 Milyonu aştı!
Nisan 2017 verileri işsizliğin önlenemediğini açığa çıkarıyor.
Gençler ve kadınlar yoksulluk ve işsizlik pençesinde kıvranmaya devam ediyor. Kapitalist sömürüyü ve işsizliği ön planda tutan ekonomi ve istihdam politikaları umut vermiyor.
15 Mart 2017 tarihli TÜİK işgücü araştırma verileri 2008 yılı kriz verileri düzeyine gelindiğini gösterdi. AKP hükümetinin işsizliğe karşı açtığı “istihdam seferberliği” hamlesinin kof çıkmasının ötesinde patronlara verilen teşviklerin, bedava işçi ve parasal destek sağlama seferberliğinin göstergesi de oldu.
İşsiz Sayıları (Ocak) |
2016 |
2017 |
2016-2017 Fark |
İşsiz Sayısı Değişim (%) |
Dar tanımlı işsiz |
3 290 |
3 985 |
695 |
21 |
Geniş tanımlı işsiz |
6 577 |
7 109 |
532 |
8 |
Kadın işsiz |
1 191 |
1 483 |
292 |
24 |
Genç işsiz |
907 |
1 192 |
285 |
31 |
Yüksek öğrenimli işsiz |
667 |
948 |
281 |
42 |
İşsizlik oranı yüzde 13.3 seviyesine ulaşarak rekor sayılabilecek düzeye ulaştı. Mevcut kapitalist sistem içinde 7 milyon işsiz sayısı rekor sayılıyor. Son bir yılda eklenen 695 bin işsiz sayısı, izlenen kapitalist ekonomi politikalarının asıl sorun kaynağı olduğunu gösteriyor. Sermaye sınıfı ve onun hizmetinde olan hükümet ve tüm kurumsal yapıların, ucuz ve sayısı kabarık yedek işçi ordusuyla sömürüyü yüksek tutmak bu politikaların özünü oluşturuyor.
Çalışma süresinin giderek artması ve işletmelerde giderek daha az işçinin istihdam edilmesi olayı bunun belirgin sonucudur.
TÜİK verileri, işsizlik olayında daha çok Kadınların ve gençlerin etkilendiğini gösteriyor. Bu durum tesadüfi bir olgu değil, tamamıyla hükümetin ve sermayenin istihdam politikalarının sonucudur. Örneğin 15-24 genç yaş aralığında işsizlik, yüzde 24.5 oranıyla dikkati çekiyor. Kısacası dört gençten biri işsizdir. Kadın işsizliğinde ise yüzde otuzlar yakalandı.
Kırsal kesimde tarım sektöründeki krizle birlikte işsizlerin kentlere göç etmesi, turizm ve hizmet sektöründe istihdam olanaklarının gerilemesi işsizlik artışında önemli nedenlerdendir.
Kürt illerindeki çatışmalı toplumsal koşulların göçü tetiklediği biliniyor. Suriye’deki savaş ve bölgede komşu ülkelerle gergin ilişkiler faktörler olarak yaşamımızda yer almaktadır. Bu nedenle Suriye, Irak, Afganistan vb ülkelerden gelen mültecilerin de işsizler ordusunu artırdığını belirtelim. Suriyelilerin, ucuz ve kaçak çalıştırıldığı biliniyor.
Çalışma süresinin artması Türkiye çalışma yaşamında dikkat çeken çok önemli bir unsurdur. Çalışma saatleri artık haftalık 45 saat aşmış ortalama 52-54 saatlik süreye hatta bazı sektörlerde de günlük 7.5 saatlik çalışma süresi 11-12 saate ulaşmış durumdadır. Dolayısıyla çalışma süresinin uzaması işsizliği olumsuz olarak etkilemektedir.
İşsizlik belasından kurtulmak mümkün değil midir?
Kapitalist ekonomik-toplumsal yapıda işsizlik sorunu çözümlenmez. İşsizlik için mevcut kapitalist toplumsal yapı dışında, yeni bir toplumsal sistem ve çalışma yaşamı şarttır. Toplumsal dayanışma eksenli yöntemler esas alınmalıdır. Örneğin temek bir kural işçi sömürüsüne son verilmesidir.
Herkesin çalışması için herkesin daha az süreli çalışması.
Ülkemizde özellikle uzak durulan ve fakat kendisini çok hissettiren bir toplumsal dayanışma politikasından söz etmeliyiz. Herkesin çalışması için herkesin daha az süreli çalışması anlayışı, bir çalışma yaşamı kuralı olarak kabul edilmediği için işsizlik artışı ve yedek-ucuz işsizlik olayın, kronik hastalık gibi sürmesine hizmet edilmektedir.
Sermaye ve AKP hükümeti, işsizliğin azaltılması ve istihdamda kalıcı ve güvenceli artışın sağlanmasına yönelik politikalardan uzaktadır. Emekten ve emek haklarından yana olmayan politikalar zorla dayatılmakta ve sürdürülmesinde de ısrar edilmektedir.
Örneğin kamu yatırımlarının ve istihdamının artırılması yanı sıra çalışma sürelerinin azaltılması temel yönelim olarak gündeme alınması doğrudur. Çalışma süresinin örneğin haftalık 45 saat değil 37.5 bandına ve daha aşağılara çekilmesi, temel ekonomi- politika olarak benimsenmesi ve uygulanması kaçınılmazdır.
İşsizliğe karşı İnsanca çalışma koşulları ve insana yaraşır iş yaklaşımı temel alınmalıdır.
Bu konuyla bağlantılı olarak birkaç temel noktaya değinmek gerekiyor.
Kamu çalışma alanlarında istihdam politikasında özelleştirmeler ve taşeron uygulaması ve izlenen güvencesiz istihdam politikalarından uzaklaşılmalıdır. Kamu alanı işsizlik karşısında özel sektöre terkedilmemeli ve kamu istihdamı politikaları ve uygulamalarının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Kamu yatırımlarının sosyal devlet eksenli uygulamalar temelinde canlandırılması işsizliği eritebilecek yönelimlerdendir.
Kronik işsizliğe katkı sunan taşeron sistemi ve kiralık işçilik sistemlerinden kurtulmalıdır.
Örneğin fazla mesai şeklindeki çalıştırma uygulamasında sömürü amacı taşımayan çok düşük seviyeler hedeflenmeli ve fazla mesai çalışmasına son vermek yaklaşımı temel alınmalıdır. Yeni istihdama dayalı işçi çalıştırmamak için fazla mesaiye yüklenme gibi hatalı, fakat işveren için çok karlı bir yönteme başvuruluyor. Çalışan işçi daha çok sömürüldüğü gibi, normalde işçi istihdamı gerekirken bu imkandan geri durulmaktadır. Yasal 270 saat fazla mesaili çalışmanın çok aza indirilmesi veya kaldırılması bu anlamda işsizlik için olumlu katkıda bulunacağı açıktır.
Yıllık izin kullanma hakkına uyulmalıdır.
Yıllık izin kullanımlarında da sorun yaşandığı biliniyor. Özellikle taşeronlarda ve birçok sektörde yıllık izinler ve mazeret izinleri yok edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. İzinlerin kullanımında yaşanan sorunlar, yeni işçi istihdam edilmesinin önünde engeldir. Kazanılmış hak ötesinde insan bedeninin dinlenmesi için gereken yıllık izin hakkı kuralına uyulmalıdır. İşletmelerin çıkarına göre yıllık izinlerin kısa dilimlere parçalanarak kullandırılmasına son verilmelidir.
Öğrenci emeği kullanımına son verilmelidir.
Stajyer ve çırakların üstelik çok düşük ücretle çalıştırılması, toplum yararına çalışma programları gibi konularda geri adım atılması, işsizliği biraz daha geri atabilecek önemli yönelimlerden sayılabilir.
Emek.org.tr