İSİG Meclisi yayınladığı İş Cinayetleri raporunda 2023 yılı ilk üç ayında 463 işçinin hayatını kaybettiği açıklandı.
Deprem felaketi dolayısıyla 10 şehirde ortaya çıkan asbest tehlikesiyle ilgili uyarılar ve bilgiler verilerek konuya bir kez daha dikkat çekildi.
Aşağıda önemli gördüğümüz bilgileri ve uyarıları da paylaşıyoruz.
İş inayetleri
463 işçi hayatını kaybettiğine dair bilgi ve açıklamalar şöyledir:
1- Bu yıl da her gün “en az” 5 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. En az diyoruz çünkü tespit ettiklerimiz basına yansıyanlar ya da bize bildirilenler. Bir yandan deprem bölgesinde kaybettiğimiz işçi arkadaşlarımızın bilgisine ulaşmak neredeyse imkansız. Diğer yandan deprem gündemi nedeniyle diğer şehirlerdeki iş cinayetlerinin de basına yansıması azaldı.
2- Depremde Hatay İskenderun Devlet Hastanesi binasının A bloğu yıkıldı. Enkaz altında tespit edebildiğimiz kadarıyla 18 sağlık emekçisi ve 80 hasta hayatını kaybetti. Hastanenin internet adresinde halen “1000 yatak kapasiteli tek yerleşke içerisinde yeni hastane binası en acil ihtiyaç olarak görülmektedir. 2012 yılında hastanemiz A Blok’unda yapılan ‘Deprem Dayanıklılık Testi’ raporu olumsuz gelmiştir. A Blok fiziki olarak eski olup 4-6 yataklı koğuş tipi odalar bulunmaktadır” ifadesi yer almaktadır. Mart ayında yapılan bilirkişi ve ön inceleme raporunda da “kolon, kirişlerde dere ve çay malzemesi kullanıldığı ve 2,5 cm ebatlarından büyük agregaların gözlendiği” ve yine zeminde sorunlar olduğu tespit edildi. Yine depremde yıkılan Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ek Hizmet Binası’nda da enkaz altında tespit edebildiğimiz kadarıyla 7 sağlık emekçisi hayatını kaybetti.
3- Depremde yıkılan Adıyaman Arsemas Hotel’de geçici görevlendirme ya da eğitim için bulunan 32 kimya işçisi, uygulama ve eğitim gezisi nedeniyle Adıyaman İsias Otel’de bulunan 32 rehber ve Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi’nin kulüp binasında kalan 8 güreşçi enkaz altında kalarak hayatlarını kaybettiler.
4- Uzun çalışma saatleri, yoğun çalışma, sigortasız çalışma ve her türlü kuralsızlığın hakim olduğu ve sendikal örgütlenmenin yok gibi ya da zayıf olduğu bir meslek moto kuryelik. Bu yıl da ölümlerin arttığı bir meslek olarak moto kuryelik raporlarımızda öne çıkıyor. Şu ana kadar 18 moto kurye iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.
5- İş cinayetlerinin önemli bir nedeni trafik, servis kazaları. Ancak bu ölümler iş cinayeti olarak değil trafik kazası olarak görülüyor. Oysa tır, kamyon, otobüs, servis minibüsü, taksi şoförleri uzun çalışma saatlerinde ve neredeyse dönüşümsüz çalışmaktalar. Diğer yandan araçların yeterli bakımı yapılmıyor ve eski araçlar kullanılıyor, yol aydınlatması veya düzenlemelerinde sorunlar var vb. Şoför ölümleri bir iş cinayetidir, yine servislerde birçok işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmektedir. Ayrıca trafik kazaları birçok yurttaşında ölümüne neden olduğu için bir halk sağlığı sorunudur.
6- SGK iş kazası istatistiklerinde kadın işçi ölümleri toplam ölümlerin yüzde 2’sidir. Oysa biz kısıtlı olanaklarımızla 2023 yılının ilk üç ayında kadın işçi ölüm oranını yüzde 8 olarak tespit ettik. Bu ölümler esas olarak tarımda yoğunlaştığı (sigortasız olduğu) için kayda alınmıyor.
7- Sayısı 7-8 milyona ulaşan ve büyük bir çoğunluğunun “ücretli çalışan” olduğu göçmen işçilerin iş cinayeti sonucu ölümleri de artıyor. Bu yılın ilk üç ayında en az 24 göçmen iş cinayeti tespit ettik. Bu işçilerin yüzde 54’ü ise Suriyeli ve Afganistanlı. Bu durum Türkiye’de göçmen işçiliğin mültecilik temelinde hayata geçtiği gerçeğini ortaya koyuyor.
8- İş cinayetlerinde ölen işçilerin 29’u sendikalı (yüzde 6,26) 434’ü sendikasız (yüzde 93,76).
9- İş cinayetleri, deprem bölgeleri dışında esas olarak sanayileşmiş büyükşehirlerde yoğunlaşıyor. Diğer yandan tarımsal bölgelere ve her şehirdeki inşaat faaliyetlerine dikkat çekmek gerekiyor. Yine Anadolu şehirlerinin neredeyse tamamına yayılan OSGB gerçekliği var.
2023 yılının ilk üç ayında 60 şehirde iş cinayeti tespit etmiş durumdayız…
2023 yılının ilk üç ayında iş cinayetlerinde hayatını kaybeden 463 işçiyi saygıyla anıyoruz…
ASBEST nedir? HALK SAĞLIĞI AÇISINDAN ASBEST KONUSU
Pazarcık ve Elbistan depremleri sonrası yıkım, enkaz kaldırma, depolama ile tekrar gündeme gelen asbest sorunu esasen yıllardır (özellikle kentsel dönüşüm ve gemi söküm süreçleri ile bir işçi-halk sağlığı sorunu olarak karşımızda duran ve üzeri örtülen bir konu.
Asbest yıllarca bina yapımında kullanıldı: Çatı, yer ve tavan kaplamaları, yalıtım amaçlı püskürtme kaplamalar, yangına dayanıklı yalıtım panelleri, kaloriferler, kazanlar, asbestli çimentodan imal edilmiş ürünler, conta elemanları, atık su boruları ve derzlerde.
Peki, asbest nedir? Asbest (amyant), ısıya, aşınmaya, kimyasal maddelere oldukça dayanıklı, yapısal özellikleri açısından esnek, silikat kristallerden oluşan lifli yapıda bir mineraldir. 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra ısıyı ve elektriği yalıtması, sürtünmeye ve asit gibi maddelere dayanıklı olması nedeniyle sihirli mineral olarak tanınmaya başladı ve endüstride geçmişte üç binden fazla alanda kullanıldı. Fakat 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra insan sağlığına önemli zararlar veren ve kanser hastalığına sebep olan bir madde olduğunun tespit edilmesi ile asbest maddesi için öldürücü toz tanımlaması yapıldı. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı, her yıl dünyada kanser yapıcı maddeleri düzenli olarak özelliklerine göre gruplara ayırır. Ajansın kanserojen maddeler listesinde asbest maddesi, “kesin kanserojen” tanımlanması ile 1. grupta sınıflandırıldı. Bugün pek çok ülkede ve pek çok alanda kullanımı kısıtlanmış/yasaklanmış durumda. Ülkemizde de asbest kullanımı 2010 yılı itibariyle yasaklandı. Bu gelişmelere rağmen, DSÖ verilerine göre dünyada 125 milyon kişi çalışma ortamlarında asbeste maruz kalmakta ve ILO verilerine göre her yıl 100 bin işçi, çalışma ortamlarında asbeste maruz kalmalarının yol açtığı hastalıklar nedeni ile ölmektedir.
Asbestin solunum sistemi başta olmak üzere sağlık üzerine iki grup etkisi vardır: Kanser dışı hastalıklar ve kanserler. Asbestin yaptığı kanser dışı hastalıkların başında akciğerlerde sonuçta nasırlaşmaya ve solunum yetmezliğine giden bir pnömokonyoz olan asbestozis; akciğerlerin üzerindeki zarda kalınlaşmalar, kireçlenmeler, akciğer zarlarında su toplanmasıdır. Asbest ayrıca akciğer ve akciğerin üzerindeki zarın kanseri (mezotelyoma) başta olmak üzere değişik organ kanserlerine de neden olur. Özellikle bu kanserlerden mezotelyoma günümüzde tam bir tedavisinin olmaması nedeniyle en ağır ve öldürücü olanıdır.
Asbeste ilk maruziyet ile bu kanserlerin gelişmesi arasında geçen süre bazı kişilerde 40 yılı geçebilmektedir. Özellikle beraberinde kişi sigara da içiyorsa akciğer kanseri riski 90 kat artmaktadır. Asbest kullanımı yasaklanmış olmasına rağmen eski maruziyetlerin etkisinin önümüzdeki 30-40 yıl devam edeceği bilinmektedir. Ayrıca asbest lifleri maruz kalan kişilerin giysileri ile ev (çadır, konteyner) ortamına taşınabiliyor. HASUDER’in açıklamasına göre Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı Türkiye Asbest Kontrolü Stratejik Planı dokümanında 2012 yılında asbest ile kırsal alanda temas etmiş 1 milyon kişinin olduğu ve bunların yaklaşık yüzde 33’ünde asbest nedenli hastalıklar gelişecek ölçüde asbest ile temas olduğu ve toplamda 473 köyde asbest içerikli toprak kullanıldığı belirtilmektedir.
Bu noktada, deprem bölgesinde yıkım, enkaz kaldırma ve depolama süreçlerinde vereceğimiz mücadele, uzun vadede yüz binlerce insanımızın sağlığını ilgilendirmektedir. Şu an için asbest içeren büyük bir enkaz (ki toplamının Erciyes Dağı boyutlarında olduğu tahmin ediliyor), uygun olmayan bir yıkım ve enkaz kaldırma faaliyeti ile atıkların atıldığı yerlerin uygun olmadığını görüyoruz. İlk etapta dikkat edilmesi gereken acil hususların tekrar altını çizelim: Enkazlar profesyonel ekiplerce kaldırılmalıdır. İş makinelerinin çalıştırılma şekli etrafa asbest yayılmasını azaltabilecektir. Uygunsuz ve aşırı toz çıkmasına yol açacak biçimde yapılan enkaz kaldırma çalışmaları engellenmelidir. Enkaz kaldırma çalışmalarında sulama yapılması kaldırılan tozun etkisini azaltacaktır. Bu nedenle enkaz çalışmalarına sulama eşlik etmelidir. Kaldırılan enkazın döküleceği yerler doğru ve merkezi bir planlama ile belirlenmeli, rastgele hafriyat dökülmesi engellenmelidir. Enkaz kaldırma çalışmasına katılanların “FFP2” veya “FFP3” tipi yüksek koruyucu maske kullanması, sağlık açısından bir zorunluluktur. Bu bağlamda bu tür maskelerin bölgeye ulaştırılması gerekmektedir. Pandemi döneminde yaygın kullanıma giren basit cerrahi maskeler bu maddelere karşı koruyucu değildir…
(Kaynak İsig meclisi sitesi)
Emek.org.tr