2017 Kasım ayında en az 170, yılın ilk on bir ayında ise en az 1851 işçi yaşamını yitirdi. İSİG Meclisi açıklaması: “Güvencesizliği, işçi sınıfının çalışma ve yaşam disiplini haline getiren AKP’nin 15 yıllık iktidarı boyunca iş cinayetlerinde 20 binin üzerinde işçi yaşamını yitirdi.” İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 41 haftadır İstanbul-Kadıköy Altıyol’da eylem […]

2017 Kasım ayında en az 170, yılın ilk on bir ayında ise en az 1851 işçi yaşamını yitirdi.

İSİG Meclisi açıklaması: “Güvencesizliği, işçi sınıfının çalışma ve yaşam disiplini haline getiren AKP’nin 15 yıllık iktidarı boyunca iş cinayetlerinde 20 binin üzerinde işçi yaşamını yitirdi.”

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 41 haftadır İstanbul-Kadıköy Altıyol’da eylem yapan Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) üyelerini ziyaret etti. “OHAL; grev yasakları, işsizlik ve iş cinayetleri demektir” pankartının açıldığı eylemde, burada Kasım ayı iş cinayeti raporunu açıkladı.

İSİG Meclisi basın açıklaması eyleminde “Ancak OHAL’le beraber iş cinayetlerinin yüzde 10 artması ve OHAL’i on altı ayda 2 bin 719 işçinin yaşamın yitirmesi gerçeği” vurgulanarak OHAL koşullarına dikkat çekti.

Açıklanan raporda, bağlantılı birçok konu değerlendirilerek çalışma koşulları ve iş cinayetleri nedenleri işaret edildi. Raporda şu konulara yer verildi.

İşçi sınıfına yönelik bu ‘planlanmış politik cinayet’lerin katili ise ne iş makinesi ne işçi hatası ne de patron kusurudur. Asıl katil neoliberal sermaye hareketinin ‘düşük maliyet stratejisi’; yani ucuz ve güvencesiz işçiliktir. İşçi sınıfı bu şartlarda çalıştırılırsa ölüm kaçınılmazdır! Bunun adı işçi kırımıdır; işçi sınıfına karşı sistematik bir toplumsal savaştır…

Hal böyleyken sermaye ve iktidar tarafından aklımızla alay eden açıklamalar geliyor.

MESS Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen:son 15 yılda iş kazaları yüzde 40 azaldı … İş kazasına neden olan etkenler içinde yüzde 82 ile güvensiz hareketler bulunuyor’ diyebiliyor. İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Orhan Koç ise ‘iş kazası tanımını daraltacaklarını’ söylüyor ve zaten ‘iş sağlığı güvenliğinde Türkiye’nin iyi bir noktaya geldiğini’ belirtiyor…

Güneş balçıkla sıvanmaz.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak Kasım ayında en az 170 ve yılın ilk on bir ayında ise en az 1851 işçinin çalışırken yaşamını yitirdiğini tespit ettik…

8 Kasım’da Bursa’da kazan denetimlerinin yapılmadığı ve faaliyeti engellenmesi gereken Gökkuşağı Tekstil Fabrikası’ndaki patlamada üçü sigortasız Suriyeli olmak üzere dört tekstil işçisinin ölümü; yine 1 Kasım’da Şile açıklarında hurdaya ayrılması gerekirken usulsüzlüklerle yola çıkarılıp batan Bilal Bal isimli yük gemisinde 9 denizcinin ölümü Kasım ayındaki toplu işçi katliamlarına örnektir.

OHAL ve çalışma koşulları

İşçilerin yaşam ve çalışma koşulları zaten kötüyken bu duruma bir de OHAL eklendi. OHAL ilanı sonrası ilk uygulama, zaten son derece zayıf olan emekçilerin iş güvencelerini koruyan yasaları fiilen ortadan kaldırmak oldu. On binlerce emekçi işsiz kaldı, diğer emekçiler de işsizlik tehdidi ile en temel haklarını dahi arayamaz duruma geldi.

Devlet grevleri yasaklamaya ve grev kırıcılığı yapmaya; sendikal kadrolar örgüt üyeliğinden tutuklanmaya başlandı. Sendikal örgütlenme özgürlüğüne dönük ağır baskılar hayata geçirildi. Çapa’da, İSKİ’de, Bony Çorap’ta işçi sağlığı temsilcileri işten atıldı. Sendikalı fabrikalarda bile uzun çalışma saatleri ve yoğun çalışma koşullarına karşı ses çıkaramamaya dönük bir despotik rejim kurulmaya çalışılıyor.

Yüzlerce akademisyenin görevine son verildi. Böylece üniversitenin ve bilimin, toplum yararına olması ortadan kaldırılmak isteniyor. Kıdem tazminatının fona devri, özel istihdam büroları, varlık fonu gibi emek karşıtı politikalara yanlış diyenlerin sesi kısılmaya çalışılıyor. Kendisine biat eden, her dediğinin doğru kabul edilmesini isteyen bir anlayış empoze ediliyor. Böylece emek sömürüsünün önündeki bir engel daha kaldırılmaya çalışılıyor.

Emekçiler üzerinde zorunlu BES kesintisi yapılması ve taşerona rahmet okutacak kiralık işçilik düzenlemesi uygulamaya konuldu; yani çalışma standartları ve sosyal haklar daha da geriletildi.

Aşırı-yoğun-fazla çalışmaya bağlı olası ani ölümler ise (kalp krizi ve beyin kanaması) artık kalıcılaşmış durumda. Bu durum OHAL döneminde çalışma koşullarında herhangi bir iyileştirmenin olmadığını aksine varolan uygulamaların kalıcılaştığını gösteriyor. İşyerlerinde ya da çalışırken şiddet olaylarına maruz kalıp ölen işçilerin varlığı ise OHAL ile hiçbir sorunun çözülmediğini aksine şiddetin kalıcılaştığını ortaya koyuyor. Yine işyeri intiharlarının nedeni olarak mobbing, borç ve işsizlik ülkemiz işçi sınıfının içinde olduğu cenderedir. Gün geçmiyor ki mobbing dolayısıyla bir işçimiz, işsizlik nedeniyle üniversiteyi bitiren bir gencimiz ya da borçlarını ödeyemediği için bir emekçimiz yaşamına son vermesin. OHAL’de bu durum olağanlaşıyor…

OHAL ile ilgili birçok şey söylenebilir. Ancak OHAL’le beraber iş cinayetlerinin yüzde 10 artması ve OHAL’li on altı ayda 2719 işçinin yaşamını yitirmesi gerçeği tüm yaşananları özetliyor…

Sonuç olarak…

AKP iktidarı ve OHAL uygulamasının işçi düşmanı politikaları hayata geçirdiği doğrudur. Ancak mücadelemiz bu ufukla sınırlı kalmamalıdır. AKP ve OHAL’e karşı mücadeleyi raporumuzun başında da belirttiğimiz gibi sınıfsal özünden koparamayız. Yani iktidar kim olursa olsun, hangi politikayı hayata geçirmeye çalışırsa çalışsın tek bir işçi bile iş cinayetlerinde öldürülmüşse tüm işçi sınıfını öldürülmüş sayacağız. Bu noktada tüm emekçi arkadaşlarımızı eşitlik, özgürlük ve yaşamak için mücadeleye çağırıyoruz… İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi”

 

emek.org.tr

İlgini çekebilecek diğer içerikler