Erdoğan, sermaye yatırımlarını teşvik etmek amacıyla işçilere değil, patronlara hizmet ettiğini yabancı sermaye temsilcileri karşısında açıkladı.
AKP genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TOBB’da düzenlenen toplantıda, sermaye temsilcilerine OHAL’i işçilerin hak arama mücadelesine karşı kullandıklarını itiraf eden açıklamalar yaptı.
Yabancı sermayeli yatırımcılara 15 Temmuz darbe girişiminin birinci yılı kapsamında konuşan Erdoğan, “Olağanüstü hali biz iş dünyamız daha iyi çalışsın diye yapıyoruz. Soruyorum, iş dünyanızda herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı. Ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Şimdi böyle bir şey var mı? Tam aksine. Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki hayır, burada greve müsaade etmiyoruz, çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız” dedi.
Bu açıklamadan sonra sendikalardan, işçilerden, akademisyenlerden tepkiler geldi. Bu anlamda yapılan açıklamaların ortak noktası, AKP ve Erdoğan’ın patronlardan yana olduğu, ve gerçekleşen yasal düzenlemelerin kazanılmış işçi haklarını kullanmayı engelleme ve geriletmeye hizmet ettiği yönünde oldu.
KHK ile Marmara üniversitesinden ihraç edilen akademisyen Özgür Müftüoğlu Evrensel gazetesine yaptığı açıklamada: “OHAL ile haklar ortadan kaldırıldı, binlerce insan işinden edildi. Tüm bu yaşananlara temel gerekçe olarak da bir darbe teşebbüsünün olduğu ve dolayısıyla ulusal güvenliğin tehdit altında olduğu sunuldu. Buna dayanarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 15. maddesi askıya alınmıştı. Oysa şimdi çok açık görünüyor ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da açıkça söylediği üzere buradaki temel mesele Türkiye’nin milli güvenliği değil. Buradaki temel mesele siyasi iktidarın kendi iktidarını sürdürebilmek istemesi. Bunu da sağlarken iktidara geldiği 2002’den bu yana tüm politikaları sermayeyi korumak üzerineydi. Burada da aynı şekilde ulusalar ve uluslararası sermayenin çıkarlarını savunarak ve işçi sınıfının elini kolunu bağlayıp onların haklarına kazan kaldırıp burada tamamen sömürüyü açık bir şekilde devlet eliyle desteklediğini gösteriyor. OHAL’in gerekçesini oluşturan nedenler yok. Bugün yıl dönümüne geldik. Bu süre zarfında uygulanan tüm politikalar sermayeyi destekleyen politikalar” diye konuştu.
Hükümetin sermayeyi destekleyen politikalarının grev yasaklarıyla sınırlı olmadığına dikkat çeken Müftüoğlu şöyle devam etti: “Kiralık işçi yasası geçti biliyorsunuz, patronlara sürekli teşvikler yapılıyor fonlarla. OHAL döneminde çıkan yasalara, düzenlemelere baktığımızda da bunların hepsi emek karşıtı, sömürüyü daha da derinleştiren düzenlemeler. Bu uygulamaların milli güvenlikle alakası olmadığı Cumhurbaşkanı kendi ifadesiyle ortaya konulmuş. Burada şunu sormak lazım: ‘Binlerce kişiyi neden işinden ettiniz?’ İktidar yalnızca grevleri yasaklamıyor. Aynı zamanda binlerce insanı işsiz bırakarak susturmak, basını susturmak, akademiyi biat eder hale getirmek. Bütün bunları iş güvencesi üzerinden daha fazla sömürüye mahkum etmek istiyor.”
Bu anlamda AKP’nin , sermayeye hizmetler konusunda çok net olarak Özel İşçi Büroları, Varlık Fonu ve BES sonrasında gündeme almaya çalıştığı Kıdem tazminatı Fonu çalışması özellikle dikkat çekiyor.
OHAL’den önce ve sonra yasaklanan grevler ise şunlar oldu.
1) AKP Hükümetinin yasakladığı ilk grev 1 Temmuz 2003’te Petrol-İş’in örgütlü olduğu Petlas Lastik Sanayi ve Ticaret AŞ’deki grev oldu.
2) Hükümet 8 Aralık 2003’te, Kristal-İş üyesi 5 bin Paşabahçe işçisinin grevini daha başlamadan yasakladı.
3) Camda yasağın kalkmasının ardından, Paşabahçe işçileri 30 Ocak 2004 günü greve yeniden başladı. Ancak AKP, grevi ikinci kez yasakladı. Milli güvenliği bozucu gerekçesine genel sağlık gerekçesi de getirildi.
4) 21 Mart 2004’te Lastik-İş’in toplu iş sözleşmesi görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlanınca 20 ayrı fabrikada 5 binin üzerinde işçinin aldığı grev kararı Bakanlar Kurulu tarafından yasaklandı.
5) 1 Eylül 2005’te, Türkiye Maden-İş’in örgütlü olduğu Erdemir Madencilik’teki grev yasaklandı.
6) 27 Haziran 2014’te 5 bin 800 işçinin Şişecam’a bağlı 10 cam fabrikasında 8 gündür sürdürdüğü grev, genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu gerekçesiyle yasaklandı.
7) 21 Temmuz 2014’te ise Bakanlar Kurulu, Çöllolar Kömür Sahası işyeri ile Çayırhan Kömür İşletmesinde, Türkiye Maden İşçileri Sendikası tarafından alınan grev kararını, genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu gerekçesiyle yasakladı.
8) 30 Ocak 2015’te Bakanlar Kurulu, Birleşik Metal-İş’in, aralarında Anadolu Isuzu, Demisaş Döküm, Federal Mogul, Sarkuysan ve Türk Prysmian Kablo’nun da olduğu 22 fabrikada uyguladığı grevi yasakladı.
9) AKP’nin OHAL’i fırsat bilerek yasakladığı ilk grev Asil Çelik oldu. AKP, toplu iş görüşmelerinde anlaşmaya varılamaması üzerine Asil Çelik’te 18 Ocak 2017’de başlayacak grevi yasakladı.
Asil Çelik’te bugün başlayacağı ilan edilen grev yasaklandı
10) Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu EMİS’e bağlı işyerlerinde 20 Ocak 2017’de başlayan grev, Erdoğan’ın da imzasının bulunduğu bir kararla ‘milli güvenliği bozucu’ nitelikte olduğu gerekçe gösterilerek yasaklandı.
11) 20 Mart 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kararla, Akbank grevi ‘Ekonomik ve finansal istikrarı bozucu nitelikte’ olduğu gerekçesiyle başlamadan yasaklandı.
Akbank grevi AKP’nin yasakladığı 11. grev
12) 22 Mayıs 2017 tarihli Resmi Gazete’de yer alan kararla Şişecam işçilerinin 24 Mayıs 2017’de başlatacağı grev “Milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu” gerekçesiyle başlamadan yasaklandı.
13) Mefar İlaç Fabrikası’nda toplu sözleşme görüşmelerinden sonuç alınamaması üzerine alınan grev kararı Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklandı. 5 Haziran 2017 tarihinde alınan kararda, “genel sağlığı bozucu nitelikte görüldüğünden” ifadeleri yer aldı.
emek.org.tr