TMMOB – Maden Mühendisleri odası, “Şırnak’ta kömür ocağı kaçak değil!” açıklamasıyla Enerji bakanlığını ve TKİ’yi açık biçimde yalanladı. TMMOB açıklamasında ”Facianın yaşandığı kömür ocağı, 2017 Mart’Inda ihale ile özel şirkete verildi.” denildi.
Kömür ocağının, çok eleştirilen denetimsiz ve insanca çalışma koşullarının sağlanmadığı resmi rödövans sözleşmesi ile ihale edildiği ve çıkarılan kömürlerin bir kısmının da yüksek güvenlikli bölgede yardım kömürleri olarak dağıtıldığı ileri sürülüyor.
Öte yandan kaçak madenle ilgili gözaltına alınan üç kişi de serbest bırakıldı.
7 işçinin ölümünden kim sorumlu?
Şırnak’ta 7 maden işçisinin yaşamını yitirdiği maden ocağının kaçak değil, ruhsatlı olduğu ve ihalesinin de resmi gazetede yayımlandığı açıklandı. Dolayısıyla Bakanlık ve Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) kurumu ile taşeron şirket, iş cinayetinin sorumlusu olarak itham ediliyor.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Yüksel ve gazeteci Saygı Öztürk’ün bildirdiğine göre kömür ocağı ruhsatlı ancak denetimsiz biçimde çalıştırılmış.
Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Yüksel, “Şırnak’taki bu ocak yıllardır Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından özel sektöre ihale usulü veriliyor. 2017 yılının Mart’ında en son ihale yapıldı ve özel bir firma işi aldı” dediği açıklamalarında maden işletmelerinde sorumluluğun bakanlıkta olduğunu belirtti.
Madencilikte taşeronlaştırmanın çok yaygın olduğunu belirten Ayhan Yüksel açıklamasında “İşler yolundayken orada çalışanlara taşeron deniyor. Kaza olunca ‘kaçak üretim yapıyor’ deniyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, kaza yaşanan bu ocağın 2013 yılında kapatıldığını açıkladı. Ancak 2017 yılında yine kamu kurumu tarafından ihale edilmiş. Kaza varsa bilim ve teknik açıdan ihmal vardır. Ocağın fotoğraflarına baktığınızda ocağın güvenli olmadığı çok açık. Bırakın üretimi ocağa hiç yaklaşılmaması gerekiyor. Bir tarafta su birikintileri, bir tarafta yüksek şevler, kontrolü yapılmayan çalışma alanları var. Oysa bu ocağın 1 kilometre yakınında bir kontrol noktası var. Kömür işletmelerinin kantarından bu kömürler geçiyor. Bölgede çalışan iş yerlerine satılıyor. Hatta yerelden bize gelen duyumlara göre, bu kömürler resmi kurumlara satılıyor. Üretilirken kaçak, satılırken nasıl yasal oluyor? Bu ocak ‘kaçak’ deyip yetkililerin sorumluluktan sıyrılmaya çalışması kabul edilemez. Bu ocak kaçak olsa resmi kurum ihale edemez” dedi.
Öte yandan Duvar gazetesinde yazan Saygı Öztürk’ün ulaştığı bilgilerde de aynı içerikte usulsüzlüklerin olduğu anlaşılmaktadır.
Saygı Öztürk yazısında: “Hükümet gizlemeye çalışsa da resmi belgeler madenin kaçak olmadığını, 2505 ( S:16399) ruhsat numarası verilerek üç firmadan oluşan bir iş ortaklığına rödövans sözleşmesi ihale edildiğini gösteriyor. Gerek Resmi Gazete’de yayınlanan ihale ilanı, gerek TMMOB Maden Mühendisleri Odası’ndan aldığımız bilgiler madenin kaçak olmadığını gösteriyor. Maden Mühendisleri Odası’nın yaptığı açıklamalara ve işçilerle yapılan görüşmelere göre bölgede çıkarılan kömürün TKİ’nin kantarlarından geçirilip çevrede bulunan iş yerlerinde hatta bölgedeki kamu kurumlarında kullanıldığı belirtiliyor. Hem bu nasıl kaçak işletme ki, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından, bu kömür yoksul vatandaşlarımıza, okullara dağıtılıyor? Maden ocağının bir kilometre ötesinde karakol bulunuyor. Onun bulunma nedeni de kömür ocağının teröristler tarafından basılmasını önlemek, kaçak kömür çıkarılmasını engellemek. Askeri operasyonların güzergahında bile kaçak kömür çıkarılıyorsa…” diyerek olayın değişik yönlerini de açığa çıkarıyor.
emek.org.tr