24 Temmuz Basın bayramı ve sansürün kaldırılış günü Cumhuriyet gazetesi davası duruşmaları başladı.
Cumhuriyet gazetesi’nin yazarları aylardan bu yana haksız ve hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutuluyor. Cumhuriyet’in 11’i tutuklu 17 yazar, çizer, muhabir, avukat ve yöneticisi, sansürün kaldırılışı nedeniyle Basın Bayramı olarak kabul edilen bugün ilk kez hâkim karşısına çıktı.
Ahmet Şık, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör ve Emre İper’in keyfi tutukluluğu sürüyor. Yine Tunca Öğreten, Mahir Kanaat, Deniz Yücel de uydurma suçlamalarla cezaevinde gün dolduruyor.
Bugün Türkiye’de yoğun bir biçimde baskı ve yasak dönemi yaşanıyor. Basın ve gazeteciler bundan önemli ölçüde etkileniyor. Gözaltı, tutuklama, dergi ve gazete ve internet alanlarında kapatma ve yasaklar giderek artıyor. Şu an itibariyle 178 gazetecinin tutuklu ve 352 gazeteci gözaltında tutuluyor. 1404 gazeteci ise işsiz bıraktırıldı. 800 gazetecinin pasaportu ve basın kartına el konuldu. 173 medya kuruluşu da kapatıldı. Görev anında dayak yiyen, makineleri kırılan, hakaret edilen birçok basın mensubu bulunuyor.
24 Temmuz Basın bayramı ve sansürün kaldırılış günü
Milletvekili Barış Yarkadaş’ın güncel koşullarda basının yaşadığı sorunları dünkü basın görüşmelerinde ele almıştı. Biz de, AKP iktidarı ve OHAL olgularından ayırmadan ele alarak değerlendirdiği şu açıklamaları önemli bulduğumuz için aktarıyoruz:
“Sansür kimi zaman polis, fezleke, savcılık ve mahkeme kanalıyla, kimi zaman ise ilan ve reklamların kesilmesiyle uygulanıyor. Soruşturma geçiren, cezaevine atılan, sosyal medyada linç edilen gazeteci, yazamaz hale getiriliyor. Buna bir de ilan ve reklamların iktidar eliyle kesilmesi ve engellenmesi eklenince, sansür oto sansüre dönüşüyor. Gazeteci bir yandan, polis – mahkeme, diğer yandan ise ekonomik baskısına maruz kalıyor. Bu da otosansürü doğuruyor. Zaten sansürün en tehlikelisi, insanın kendi kendisine uyguladığıdır. Sansür gazeteciyi boğuyor, oto sansür ise mesleği çürütüyor ve yapılamaz hale getiriyor.”
Duruşma öncesinde Çağlayan adliyesi önünde çok sayıda kurumsal temsilci dayanışma amacıyla bir araya geldi. Siyasal Partiler, milletvekilleri, demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve meslek örgütleri temsilcileri, değişik basın kuruluşlarından insanlar, yabancı basın mensupları, hukukçular, yurttaşlar… Basın açıklaması ve konuşmalar yapıldı. Dövizler taşındı, pankartlar açıldı. Hemen tüm katılımcılar baskı yasakları, tutuklamaları ekleştirdi ve özgür basın ve özgür gazeteciler vurgusu yaptı. AKP ve OHAL uygulamaları eleştirildi.
“BASINA ÖZGÜRLÜK MEMLEKETE ADALET”
Kitle içerisinde getirilen balonlar uçurularak “Gazetecilere özgürlük”, özgür basın” sloganları atıldı. Başlayan duruşmalarda sorgu be savunma işlemleri yapılmaya devam edildi.
İlginç birkaç noktayı vurgulayalım. Avukat sınırlaması nedeniyle her yargılanan kişi başına üç avukat sınırlaması getirildi. Dolayısıyla 57 avukat duruşmaya girebildi. Avukatların kravatları ve kitap gibi eşyaları “güvenlik” nedeniyle alıkonuldu.
Akın Atalay’ın duruşmada şöyle söylediği bildirildi:
“Davada soruşturmamızı yapan Savcı Murat İnam hakkında FETÖ üyeliğinden iki müebbet hapisle açılan dava sürüyor; ama hala görevdeler. Yayın politikasında laiklik ilkesi bulunan kadim bir gazeteye FETÖ suçlaması yapan Savcı, FETÖ’den sanık. Cumhuriyet’in boyun eğeceğini, ödün vereceğini düşünenler varsa yanılıyorlar. Bizi baskıyla korkutamazlar. Devlet içinde yuvalanmış çetelerle gazetenin ilişkisi yoktur.”
Cumhuriyet gazetesi davası duruşmaları sürecek ve bu duruşmalar diğer ülkelerde de büyük bir dikkatle izleniyor.
emek.org tr.