Sendikalar “Adalet Yürüyüşü” nde

Türk-İş konfederasyonuna bağlı yedi sendika, yaptıkları açıklamada yarın “Adalet Yürüyüşü”ne katılacaklarını bildirdi. Aralarında TEK-GIDA İŞ, BELEDİYE-İŞ, KRİSTAL-İŞ, TÜMTİS, DERİTEKS, BASIN-İŞ, TGS nin bulunduğu işçi sendikaları yayınladıkları bildiride, OHAL koşullarını, işçi sınıfına ve sendikalara karşı yaşanan olumsuz uygulamalar protesto edilerek yürüyüşe katılım çağrısı yapıldı. Bildiride “Ekmeğimize, geleceğimize sahip çıkmak için, onurlu bir yaşam ve eşit, adil […]

Türk-İş konfederasyonuna bağlı yedi sendika, yaptıkları açıklamada yarın “Adalet Yürüyüşü”ne katılacaklarını bildirdi.

Aralarında TEK-GIDA İŞ, BELEDİYE-İŞ, KRİSTAL-İŞ, TÜMTİS, DERİTEKS, BASIN-İŞ, TGS nin bulunduğu işçi sendikaları yayınladıkları bildiride, OHAL koşullarını, işçi sınıfına ve sendikalara karşı yaşanan olumsuz uygulamalar protesto edilerek yürüyüşe katılım çağrısı yapıldı.

Bildiride “Ekmeğimize, geleceğimize sahip çıkmak için, onurlu bir yaşam ve eşit, adil ve demokratik bir Türkiye için; örgütlenme önündeki engellerin kaldırılması baskı ve olağanüstü halin son bulması talebiyle 7 Temmuz itibariyle katılacağımız bu yürüyüşe tüm emekçileri destek vermeye çağırıyoruz.” Denildi. Çağrı metninin tamamı şöyledir:

ADALET VE DEMOKRASİ İÇİN, ÖRGÜTLENME HAKKI, SENDİKAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER İÇİN; ADALET YÜRÜYÜŞÜNÜ DESTEKLİYORUZ!

Hukuksal ve sosyal adalet, eşitlik ve özgürlük; işçi ve emekçilerin, sendikaların en temel talepleridir. Sosyal adaletsizliğin hüküm sürdüğü kapitalizm koşullarında, zorlu mücadeleler sonucunda elde edilen demokratik kazanımlar sayesinde kısmen de olsa hukuksal adalet sağlanabilmiştir. Önemli oranda demokratik hak yasal metinlere konulmuş, mahkemeler eliyle bu hakların korunması olanaklı hale gelebilmişti. İşçi sınıfı bu haklarını on yıllar süren mücadelelerle, bedeller ödeyerek kazandı. Bu nedenle bu haklar işçiler açısından paha biçilmez değerdedir.

Darbe, OHAL gibi baskı dönemleri işçi sınıfının hak ve kazanımlarının gasp edilmek istendiği dönemlerdir. Ülkemiz bugün böyle bir dönemden geçmektedir. Demokratik hak ve özgürlükler saldırı altındadır. Hak arama yolları işçilere kapatılmış, grevler ve direnişler yasaklanmış, gösteri yapma hakları ellerinden alınmıştır. Basın açıklaması yapan sendikacılar ters kelepçe ile gözaltına alınıp, en küçük hak arama eylemi baskı ile dağıtılmaya çalışılmaktadır.

Demokratik hak ve özgürlüklerin gasp edildiği bu ortamda sendika yöneticileri de sendikalı işçi sayısını arttırdıkları için 1,5 ile 6,5 yıl arası hapis cezalarına çarptırılmışlardır. TÜMTİS sendikasının Ankara Şube Başkanı Nurettin Kılıçdoğan ile 13 şube yönetici ve üyesi, “sendikanın üye sayısını arttırarak çıkar sağladıkları” gerekçesiyle cezaevine konulmuştur.

Baskı dönemleri, aynı zamanda sosyal adaletsizliğin de en fazla arttığı dönemlerdir. Muhalif her sesin tehdit ve cezalarla sindirildiği bu dönemlerde sosyal adaletsizlik artar, sosyal sınıflar arasındaki gelir uçurumu devasa boyutlara ulaşır. Ülkemizde her darbe döneminde gelir dağılımındaki uçurumun büyümesi bunun somut göstergesidir.

Nüfusun yüzde 15’inin yoksul olduğu, zengin ve yoksul arasındaki uçurumun giderek derinleştiği OHAL koşullarında, sosyal adaletsizliğe karşı muhalif bir ses çıkmasın diye hukuki adaletsizlik de aynı hızda artmaktadır. Açlık sınırının 1.508, yoksulluk sınırının 4.913 lira; Asgari ücretin ise 1.404 lira olduğu ülkemizde emekçinin sırtındaki geçim yükü ağırlaşmakta, sosyal adaletsizlik ve hukuki adaletsizlik birbirini beslemektedir. Memleketin bütün yükünü omuzlarında taşıyan emekçiler bütçeden en düşük payı alarak milli geliri oluşturan kaynaklardan mahrum bırakılmaktadır.

Örgütlenme özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü yasaklarla, sınırlamalarla, baskılar ve tehditlerle ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Bugün siyasal iktidarın tehdit, baskı ve ihraçlarla sindirdiği mahkemeler, hukuksal adaleti sağlamaktan bütünüyle uzaklaşmıştır. Mahkemeler hak arama mekânları olmaktan çıkmış, iktidarın muhaliflerine karşı kullandığı hükümet organları haline gelmiştir. Bırakın adaleti, yasaları bile uygulamaktan imtina eden kurumlara dönüşmüştür. Mahkemelere güven kalmamıştır.

İşverenlere tanınan çoğunluk itirazı olanağı ile sendikal örgütlülük fiilen imkansız hale getirilmiştir. İşlemeyen adalet sistemi nedeniyle yıllarca süren itiraz davaları, dava süresince işverenlerin işçileri işten çıkarması ya da baskı ile istifa ettirmesi sendikal örgütlülüğü yok etmektedir. İşverenler mahkeme süreçlerinin uzunluğu ve hantallığını sendikal örgütlülüğü engellemek için kullanmaktadır.

Ne yazık ki OHAL ülkemizde bir yönetme biçimi haline getirilmiştir. OHAL gerekçesiyle grevleri yasaklayan hükümet, işçilerin hak ve kazanımlarını hedef haline getirmiştir. Emeklilik maaşını kuşa çevirerek zorunlu bireysel emekliliği dayatan, kiralık işçilik uygulaması ile köleliğe yasal kılıf kazandıran hükümetin yeni hedefleri arasında emekçilerin 81 yıllık kazanımı olan kıdem tazminatı gasbı bulunmaktadır.

Bugün adalet ekmek ve su kadar acil bir ihtiyaçtır ve adalete en çok ihtiyacı olan işçiler ve emekçilerdir. Biz aşağıda imzası bulunan sendikalar, 15 Haziran 2017’de Sn. Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğünde başlatılan adalet yürüyüşünü önemli buluyor ve destekliyoruz.

Ekmeğimize, geleceğimize sahip çıkmak için, onurlu bir yaşam ve eşit, adil ve demokratik bir Türkiye için; örgütlenme önündeki engellerin kaldırılması baskı ve olağanüstü halin son bulması talebiyle 7 Temmuz itibariyle katılacağımız bu yürüyüşe tüm emekçileri destek vermeye çağırıyoruz.

Kamuoyuna saygıyla bildiririz.

TEK-GIDA İŞ, BELEDİYE-İŞ, KRİSTAL-İŞ, TÜMTİS, DERİTEKS, BASIN-İŞ, TGS

 

emek.org.tr

İlgini çekebilecek diğer içerikler