AKP iktidarı son günlerde TBMM inde iki yasa geçirdi.
Birincisi hafta sonu tatilinin kaldırmasıydı. 1924 yılından bu yana Pazar günü tatildi ama artık bu geçerli değil. İşverenler isterse Pazar günü işçi çalıştırabilecek.
Diğeri de 1 Temmuz’da başlaması gereken, kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan özel sektör işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu, kanun ile 2020 yılına ertelendi. Yani işçi sağlığı ve güvenliği olmadan çalışmaya, farklı bir ifadeyle ölümlü-yaralanmalı kazalara iş cinayetlerine devam edilecek.
OHAL koşullarının yarattığı havadan AKP ve patronlar yararlanmaya devam ediyor. İşçi sınıfı ve sendikaların bu yasaların hazırlık süreçlerine ve mecliste tartışma ve yasalaştırılmasına karşı itirazları çok zayıftı. İşçilerin, AKP tarafından gerçekleştirilen hak gasplarına dair bilinçlenme ve tavır alma konusunda, genel bir eğilim halinde seyirci kaldığı süreci yaşadığımız biliniyor. Yaşadıklarımıza baktığımızda emperyalist tekeller ve yerli işbirlikçileri AKP iktidarı sayesinde önemli kazanılmış hakları tek tek yok etmeye veya içeriğini zayıflatmakta ‘başarılı’ olduğunu görüyoruz.
İşçi sınıfının, sendikalar ve emek dostu siyasi yapıların destek ve çabalarıyla bu saldırılara karşı barikatlar örmesi gerektiği çok açıktır. Örgütlenme, mücadele konularında, mevcut konumlarının çok çok ilerisinde ataklar yapma zamanı gelip de geçiyor.
İki konunun ne anlama geldiğini ve bağlantılarını kısaca görelim.
Pazar gününün tatil, yani çalışanlar açısından zorunlu dinlenme günü olma özelliği, artık ülkemizde geçerli değil, yani Hafta Tatili Kanunu ortadan kaldırıldı. 1924 yılından bu yana yürürlükte olan işçilerin haftada bir gün tatil yapmasını zorunlu kulan “Hafta Tatili Hakkında Kanun” kaldırıldı. Yasa maddesinde dendiği gibi “Madde ile sanayiciler üzerindeki ek yüklerin ve sınırlandırılmaların kaldırıldığı”, Yani uzun süreli çalışmanın önünün açıldığı, günlük 11 saat üzeri çalışma yasağının kaldırıldığı anlamındadır bu.
Esnek çalışmaya bu kanaldan bir destek verilmiş oldu. İşçiler artık haftada altı günden fazla çalışmaya zorlanabilecek. Patronlar bu hakkı elde etti. Her şey bitmiş sayılmaz ama sonuç bu. Ancak dinlenme hakkı diye bildiğimiz olgu, yerini uzun süreli çalışma sonucu yaşanan felç geçirerek ölme hastalığı (karoşi) olaylarına yol verilmiş oluyor. Hafta tatili yapmadan sürekli çalışıldığında, bunun intiharlara sebebiyet verdiği de çalışma yaşamının dünyada bilinen gerçekliklerindendir.
Hafta sonu çalışma, yasal düzenlemeler bağlamında tamamıyla kaldırılmadı. Bu konuda hak kaybının engellenmesi için zorlu mücadele verilmesi gerekiyor. Aralıksız uzun süreli çalışma yasağı kuralını kaybetmemeliyiz.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmet ve önlemleri ertelenemez
İkinci konu, 10’dan az işçi çalıştıran az tehlikeli işyerleri ve tüm kamu işyerlerinde verilmesi gereken işçi sağlığı hizmetlerinin erteleme düzenlemesidir. İşyerlerinde1 Temmuz 2020 yılına kadar iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu olmayacak
Bunun açık bir anlamı var. O da iş kazaları ve meslek hastalıklarına davetiye çıkarmanın devam ettiğidir.
Daha önceden alınmış ve sorunlara göz yumma anlamı taşıyan, Temmuz 2017 tarihine kadar erteleme kararı vardı. 18.06.2017 tarihinde “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” içerisine konulan bir madde ile kamuda ve 50’den az çalışanı olan az tehlikeli sınıftaki işyerlerinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerini 2020 yılına ertelemiş oldu. Erteleme tutumları aslında sermayenin ve AKP iktidarının işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki sahte tutumunu da ele veriyor. Ertelemeyle milyonlarca kamu emekçisi ve özel sektörde çalışan işçi, işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinden mahrum olacaklardır. İş kazaları, meslek hastalıkları artmaya devam edecektir.
Böylelikle 3.havalimanı inşaat sahasında yandaş şirketlerle birlikte ilan edilen “İş kazalarında hedefimiz sıfır” söyleminin de aldatmaca olduğu anlaşıldı.
Asıl farkında olunması gereken nokta şudur. “Sermayenin yükünü hafifletme”, “sömürünün önündeki engelleri kaldırma ve bunun yasal hukuki zeminlerini yaratma” konusunda AKP nin sınıfsal karakterinin açıktan icrası ve bu noktada da işçi sınıfının tüm kurumsal yapıları ve ideolojik-kültürel donanımlarıyla ekonomik demokratik politik mücadeleyi yükseltmesidir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği kapsamında kazanılmış haklar asla bir maliyet kalemi ve mali yük olarak görülemez, bu temel nedenle de ertelenmesine de izin verilmemelidir.
Bu konuda sendikaların üzerine düşen sorumluluk ve görevler vardır. Ancak işçi bizzat soruna sahip çıkmak, işçi sağlığı ve iş güvenliği hak mücadelesinin içinde belirleyici olmak durumundadır.
emek.org.tr