YOK SAYILIYORSA ‘EMEK VE EKMEK HAKKI’

Giydiğimiz ayakkabıda ve giyside, Yediğimiz yemekte, İletişimi sağladığımız telefon ve internette, Ulaşımı sağladığımız araçta, Asker ve polisin belindeki silah Sürücülerin kullandığı araç bir emek ürünüdür. Doğada ayakta kalmak, yaşamı idame ettirmek, neslini sürdürmek diğer canlılardan ayrı olmak yani düşünerek hareket etmek insana özgüdür. “Emek” bir değer, o diğer insanlarında ihtiyacı olduğunda kullanım değerine dönüşür. Elimize […]

Giydiğimiz ayakkabıda ve giyside,

Yediğimiz yemekte,

İletişimi sağladığımız telefon ve internette,

Ulaşımı sağladığımız araçta,

Asker ve polisin belindeki silah

Sürücülerin kullandığı araç bir emek ürünüdür.

Doğada ayakta kalmak, yaşamı idame ettirmek, neslini sürdürmek diğer canlılardan ayrı olmak yani düşünerek hareket etmek insana özgüdür.

“Emek” bir değer, o diğer insanlarında ihtiyacı olduğunda kullanım değerine dönüşür. Elimize aldığımız kalem bize yazma ve çizme olanağı sağlamasından kaynaklanır.

Herhangi bir şey yazma ve çizme gereksinimi duymayan biri için kalemin kullanım değeri yoktur.

Okuduğumuz gazete ve kitap (yazarın makalesi) yaşamdan haber alma, mesleki ve toplumsal bilgimizi artırmak ihtiyacımız için var.

Yaşamdan bir beklentisi ya da amacı olmayan biri için kalem hiçbir şey ifade etmez.

Bu nedenle emek kutsaldır; onu kullanan (insan) bir değerdir.

İnsan, “değer” olduğunu bilirse yaptığı işi severek şevkle yapar.

Dünden bugüne emek ve onu yaratan insan meta olarak görülmekte.

Günümüz de insan meta olarak işlem görüyorsa emek ve onun ürettiği ekmeğin de bir değeri olmuyor.

Maden kazasında, tersanede ya da başka bir işte hayatını kaybeden işçi, işvereni için sıradan alelade bir değer görmekte.

Ekmek soframızın baş tacı.

Ekmeğin soframıza gelene kadar geçtiği evrelerde emek var.

Hangi dil ve inançta olursa olsun ekmek kutsaldır.

Ekmek üzerine ant içilir söz verilir.

Emeği yok sayamaz, ekmek üzerine yalan söylenmez.

Günümüzde çalışan ve emeklinin “emek ve ekmek hakkı” üzerinde çeşitli oyunlar oynanmakta.

Çalışanların sosyal güvenceleri azaltıldı.

Çalışan ve emeklilere sağlıkta katkı payı ödeme zorunluluğu getirildi.

Ülkede üretimi sağlamak ve artırmak yanında çalışana iş bulmak devletin görevleri arasından çıktı.

Devlet üretim yerine dış alımı önemsedi.

Ülkede yoksulluk ve açlık sınırı altında çalışan artarken, önemli bir kesimde sadakaya muhtaç hale getirildi.

Ekili alanlar ekilmez, fabrikalar çalışmaz, bacalar tütmez olurken;

Dışarıdan getirilen malların bekçiliği ve dağıtım hizmeti geçerli iş alanı oldu.

Emek değersizleşir ve kendisine yabancı olurken, ekmekle oynanmakta.

“Emeğin ve ekmeğin hakkı” yok sayılmakta.

Devleti yöneten iktidar ve onun muhalifi olduğu iddiasında olan yöneticiler vatandaşlarına yaşamı yaşanır hale getirmek yerine toplumla alakasız işlerle meşgul olmakta.

Evet, insani değerlere sahip olmak, insana hizmet etmek inançların en güzeli;

Ülkemin insanı, yalan ve dalavereye karşı “emek ve ekmek hakkına” sahip çıkabilecek kadar onurlu, kararlı ve mücadeleci olduğunu biliyorum.

Sorun kendisi gibi kararlı, mücadeleci, insani değerlere saygılı olanlarla birlikte hain ve işbirlikçilere karşı durabilecek güç ve kuvvete sahip olduğunu bilmiyor.

Her “ben kılavuzum”, “yol göstericiyim”, “seçilmişim” diyenin ardına takılıyor.

Oysa bir bilse bunların sahtekâr, işbirlikçi ve hain olduğunu; kendisinin ne kadar haklı ve mağdur edilip sömürüldüğü ve ezildiğini; fakat haklı, güçlü ve çoğunluk olduğunu bilmiyor, kader diyor.

Artık ezildiğini, sömürüldüğünü, yoksulluğa mahkûm edildiği bilmesi gerek ekmek ve emek hakkı için.

ALİ İBRAHİM ÖNSOY – İSTANBU L/ NİSAN 2022

emek.org.tr

İlgini çekebilecek diğer içerikler