Eğitim ve Öğretimde, Din Kültürünün Etkin Kılınmasına Eğitim Sen’den Sert Tepki Geldi.
ÖSYM Başkanı Ali Demir, ilköğretim ve lisede zorunlu ders olarak okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden YGS’de 5, LYS’ de ise 8 soru çıkacağını açıkladı. Ali Demir, Yüksek Öğretim Genel Kurulu’nun yayımlayacağı kararla uygulamaya geçileceğini belirtti.
YGS’de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden çıkan soruların cevaplanması gerektiğini belirten Demir, LYS-4 sınavına isteyen öğrenciler girdiği için bu sınavda zorunlu olmadığını söyledi. Demir, “Alevi, Hıristiyan veya Yahudi öğrenciler bu soruları nasıl cevaplayacak? Onlar için de zorunlu mu?” sorusuna, “O konuda yorum yapmam doğru olmaz. Bu YÖK Genel Kurulu’nun kararı ve biz de uygulayıcısıyız. Biz sadece kılavuzu yayınladık” diyerek açıklamasını şöyle sürdürdü. “Sorular Din Kültürü ile alakalı olacak. Zaten sorular hazırlanırken de öğrencilerin bütünü dikkate alınacak. Müşterek din kültürünü temsil eden sorular yer alacak. Örneğin namaz sorulmayacak. Mezheplere yönelik soru sorulmayacak. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi ilkokul 4. sınıftan lise son sınıfa kadar zorunlu ders ve Anayasa’da da böyle. Her öğrencinin cevaplayabileceği sorular sorulacak. Öğrenci herkesin girmek zorunda olduğu YGS’de din sorularını cevaplayacak ama LYS’de çok farklı test türleri olduğu için LYS-4
sınavına girmeyecekse din sorularını da yanıtlamayacak.”
Bu açıklamaya karşı eğitimciler ve öğrenciler tepkili. Tepki göstermeleri de çok doğal. Çünkü bu değişiklik eğitim sisteminde özellikle 4+4+4 uygulaması ile başlayan sürecin bir parçası.
Bütüne baktığımızda eğitim sistemindeki bilim dışı uygulamalara bir yenisinin daha eklendiğini açıkça görmek mümkün. Bu uygulamayı birkaç açıdan değerlendirebiliriz.
Birincisi farklı din, mezhep ve inançtan öğrencilerin girdiği yüksek öğrenim sınavında bir eşitsizlik daha ortaya çıkacak. Ali Demir’in açıklamasındaki çelişki çok açık. Hem bilindiği gibi sorular müfredattan çıkacak, hem de sorular müşterek din kültürünü temsil edecek.
İkinci olarak bu sınava din dersi okumamış mezun öğrenciler de katılıyor. Bu durum da görmezden gelinmiş.
Üçüncüsü dogmatik bir bilginin sorularının üniversite sınavında sorulması ve bunun masum bir gereklilik gibi gösterilmesidir ki bu da kabul edilemez ve katlanılamaz sonuçları doğuracak bir uygulamadır.
Dördüncüsü, din dersi soruları YGS ve LYS 4’te sorulacak. Neden LYS 4 ? Türkçe Sosyal bölümündeki öğrenciler bu sınava girmek durumundalar.Ya da girmek istedikleri bölüm LYS 4’ü gerektirdiği için bu sınava girecekler. Ali Demir, din dersi sorularını YGS’de herkes, LYS’de çok farklı soru türleri olduğu için LYS 4’e girenler cevaplandıracak, diyor. Açıkça ‘Ben bilmem YÖK bilir’ diyen Ali Demir, öğrencilerle ve eğitim kitlesiyle dalga mı geçiyor yoksa gerçekleri çarpıtırken sınav sistemini bilmezden mi geliyor?
LYS 4’te Felsefe Grubu dersleri olarak geçen Psikoloji, Sosyoloji ve Mantık dersleri var. Bunların azaltılmayacağı söyleniyor ancak aynı sayıda soru sorulacakmış. Bu da sosyal bilimlere koşut bir gericiliği ifade etmiyor mu?
YGS’de felsefe soruları zaten az. YGS’de din soruları 5 soru olacakmış. Buna ilişkin bir açıklama yok. Felsefe sorularında bir kısıtlama olup olmayacağı belirsiz. Zorunlu din dersine ilişkin yürütülen ‘hassasiyet’ felsefe dersinde de iki yıl önce yapılan değişikliklerle yine dini açıdan gösterildi.
Böyle daha pek çok şık saymak mümkün. Üniversite sınavında din dersi sorularının da din dersleri gibi zorunlu hale getirilmesi; bugünümüzün ve daha da önemlisi çocuklarımızın geleceğinin karatılması politikalarının bir parçasıdır.
Eğitim-Sen tarafından konuya ilişkin ‘Mesele Zorunlu Din Dersi Olduğunda 12 Eylül Cuntacıları Dahi AKP’nin Gerisinde Kalıyor! Üniversiteye Girmenin Koşulu TEK TİPLEŞTİRİLEN İNANÇ Sualinden Geçiyor!’ başlıklı yazılı bir açıklama yapıldı.
Eğitim-Sen yaptığı açıklamada, ‘Bu ülkede sizin gibi olmayanları hangi hakla, hangi hukukla ve hangi inançla sizler gibi “YAŞAMAYA” zorluyorsunuz?’ diye sorulurken, şu ifadelere yer verildi: ‘Bizler zalimlerin zulmünü unutmayız! 12 Eylül cuntacılarının, yaratmak istedikleri tek tip topluma ulaşabilmekte zorunlu din dersini önemli bir araç olarak gördükleri dün gibi aklımızda. Yıllarca okullarda zorunlu din derslerinde okutulan İslam`ın Sünni mezhebinin kuralları olduğunu inkar edebilir misiniz? Bizler müfredatlarınızda, bütün din ve inanışların öğrencilere eşit mesafede tanıtılmadığını, bu durum eşit olmayan ve ayrımcı uygulamaların ortaya çıkmasına neden olduğunu her gün açıkça görüyoruz.’
AKP hükümetinin mevcut tüm uygulamalarında dayatmacı ve asimile edici tavrının öne çıktığının altı çizilen açıklamada ‘Anadilinde eğitim, zorunlu din derslerinin kaldırılması gibi toplumsal talepleri göz ardı eden AKP`nin amacının her açıdan tek tip yurttaş yetiştirmek olduğunu biliyoruz! Ancak, 12 Eylül Anayasası`nın dayatmacı, baskıcı, eşitsizlikçi ve özgürlükleri kısıtlayan yapısını dahi aşan bu uygulamalara sessiz kalacağımız, bu politikalara boyun eğeceğimizi sananlar büyük bir yanılgı içerisindedirler. Çünkü biz Eğitim Sen olarak, tüm farklılıkların birbiriyle eşit olduğu, ayrımcılığın, ötekileştirmenin olmadığı bir eğitim hizmetini ve yaşamı örgütlemek için varız.’denildi.
Emek.org.tr