Gazetecilerin tutuklanmasında başı çeken Türkiye’nin basın özgürlüğüne getirdiği kısıtlamalar, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF)’nin Türkiye’de tutuklu gazetecilerin durumuna ilişkin yaptığı araştırma sonucu raporda da gözler önüne serildi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 2012 yılını irdelediği küresel çaptaki raporunda kapsamlı bir şekilde ‘Türkiye’de gazeteci olmak’ ele alınırken, RSF ‘en az 42’si gazeteci 72 medya çalışanının tutukluğu bulunduğunu’ belirttiği Türkiye’yi ‘dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olarak’ tanımladı.
Raporda, iktidarın kendini bölgede demokrasiye emsal olarak gösterişi çelişkili bulunurken, 72 medya çalışanını mahkemelerin derhal serbest bırakması istendi.
Basın özgürlüğü için mücadele veren Paris merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, 2012 bilançosunda tutuklu gazeteciler için araştırma yaparken, Türkiye’de tutuklu bulunan gazetecilerin ‘haber yapma, bilgi toplama ve yayma’ faaliyetinden ötürü cezaevine gönderildiğinin tespit edildiğini belirtti.
Araştırma sonucuna göre, tüm dünyada gözaltına alınan ya da tutuklanan gazetecilerin sayısı gerileme eğilimindeyken, Türkiye’de durum tam tersi. Dünya çapında 2011 yılında tutuklu ya da gözaltına alınan gazeteci sayısı 1044 iken, 2012 yılında bu sayı 879’a geriledi. Rapora göre, 2012 yılında dünyada tutuklu 193 gazeteciden 72’si Türkiye’de tutuklu bulunuyor.
Son süreçte Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısının ikiye katlanışını hükümetin anti-demokratik uygulamaların bağlayan RSF, KCK soruşturmalarına dikkat çekti ve tutuklamaların önemli bir sebebi olarak Kürt sorununda hükümetin çözümsüzlüğünü gösterdi. Durumu, ‘Kürt sorununda tansiyonun yeniden tırmanışa geçmesinin yan etkileri’ olarak tanımlayan RSF, raporunda şu ifadelere yer verdi: “Sınırlı yasal reformlar, medya profesyonellerine yönelik ‘Terörle Mücadele’ adına girişilen tutuklama, baskın ve kovuşturmaların ritmini dizginleyemedi. Baskıcı yasalar üstüne temellenen güvenlik merkezli yargı pratiğiyse, bilgi özgürlüğü ve adil yargılanma haklarına pek saygı göstermiyor. Bu olgu, şimdilik halen canlı ve çoğulcu görünen medyatik manzara bakımından yeni bir yıldırıcı iklimin hakim olmasına neden oluyor.”
Emek.org.tr