AKP iktidarı ve Türk-İş, kamu işçisinin 2019-2020 yıllarındaki mali ve sosyal haklarını belirleyen 2019 Dönemi Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmesi’nde anlaştı. Düşük ücret zammını kabul eden Türk İş, kabul ettiklerinin en az iki katı ücret artışı istemiş aksi durumda gerekirse eylemlere başlayacaklarını açıklamıştı. Ancak eylem sözünü ve taleplerini unutan Türk İş heyeti imzayı atarak işçiye yaşam koşullarında yoksunlukları devam ettirirken, hükümete de nefes aldırdı.
Hava-İş sendikası eski genel başkanı Atilay Ayçin, Türk-İş in hükümetle imzaladığı kamu işçileri ile ilgili sözleşme üzerine dün facebook sayfasında kaleme aldığı yazısını yayınlıyoruz.
“Türk -İş Kamuda çalışan ve TİS kapsamında olan yaklaşık 180 bin işçi adına hükümetle anlaşarak yine yaptı yapacağını.. Hemde iki gün önce grev ve mücadele diyerek…” Atilay AYÇİN
“Zaten Türk -iş’te ne zaman grev denirse bilin ki teslimiyet yanı başındadır… Yaklaşık 220 gündür süren görüşme sürecinde sadece üç kez masaya oturulabilmiş, bu bir araya gelişler de rica ve minnetle sağlanabilmiştir. Atama bakanlardan oluşan sözde hükümet, ilgili bakanın bu yaklaşımıyla işçi konfederasyonunu dikkate almadıklarını böylece kanıtlamış oldular… Bu davranış biçimi ve varılan anlaşma işçi sınıfına hakaret ve saygısızlıktır… Bu sonuç sınıfsal kimlik, üretim sürecine katkı ve Türkiyenin somut şartlarının karşılığı olmayan sadece süreci bitirmeye dönük utanç belgesidir… Türk -İş kurum olarak saygınlığını ve yaptırım gücünü kaybetmiştir…
İşçilerin üst kurumu olarak ülkede yaşanan sorunlara duyarsız kalan, konuşmamayı ve susarak mevcut düzenin destekçisi konumunu sürdüren bir kuruluş gün gelir kendi asli işini bile yapamaz konuma düşer. Bu gün gelinen durum yıllardır Türk-İş’te egemen olan neyin üstü olduğu belli olmayan sözde partiler üstü politikanın sonucudur. Oysaki işçi konfederasyonu işçiden yana taraftır, bu duruşunu açıkça beyan etmelidir. Bir işçi kuruluşu gerçek değeri yansıtmayan zam oranını bir parti lideriyle görüşerek aldık ,yoksa bunu da vermeyeceklerdi diyecek açıklama yapma durumuna düşüyorsa yazıklar olsun o sendikacı anlayışına, o sendikacıya…
Sendikalar icazet dilenme yerleri olmayıp, kendi tabanına vermiş olduğu güvenle sağladığı desteği örgütlü güce dönüştürebilen, maruz kaldığı haksızlıkları ve baskıları bu gücü devreye sokarak çözüm sağlayan ve koruyan kurumlardır. Bu gerçek tanım, meşakkatli bir uğraş sonrasında elde edilen niteliksel bir dönüşümdür, çeliğin su verilmiş halidir. Meşakkatli olan bu yolu seçmeyip, kişisel çıkarlarını sınıfsal ortak çıkar ve kazanımların önüne koyan ilkel sendikacılık anlayışı, bu günkü sendikaların birçoğunda ve Türk-İş’te egemen olan anlayıştır. İşçilerin kamburudur, sendikal alana servis edilmiş hastalıklı bir anlayıştır…
Siyasi iktidarların ve gerici güruhun öncülüğünde kurulmuş siyasi partilerin arka bahçesi konumunda varlığını sürdürmeye çalışan, asli işini yapma cesaretinden yoksun icazetçi ,biatçı kadroların sendikacılık hareketine sağlayacakları katkı olmadığı gibi verdikleri zarar önü alınamaz boyutlara ulaşmıştır. Bu günkü AKP nin kurulmasına katkı sağlamış olan işçi sendikası/sendikaları yarattıkları eserin esiri olmuş durumdadırlar. Ceberut iktidardan icazetle alınmış, kayıpları telafi etmeyen ve günün ihtiyacını karşılamayan artışı başarı olarak sunma kurnazlığına yatanlar ve aymazca tavır takıntısı ile bunu kamuoyuna açıklayanlar, işçilerin grevlerini erteleyerek patronlara nefes alma fırsatı verdik diyen iktidarın sahip olduğu anlayış kadar tehlikeli ve hastalıklı bir anlayıştır.
Tez elden işçiler sürece müdahil olmalı, Kurumlarına sahip çıkmalıdır. Boş bir slogan gibi gelen bu söylem, virgülü noktaya çevirmek kadar kolay, sadece küçük burjuva alışkanlıklardan sıyrılıp biraz cesaret, biraz yürek gerek. Aksi halde ezilen ve kaybeden hep işçi sınıfı olacaktır…” 13.08.2019 Atilay Ayçin “
emek.org.tr