Taksim-Gezi Direnişiyle birlikte ülkemizde yeni bir toplumsal süreç başlamıştır.
AKP hükümetiyle uygulanan azgın kapitalist sömürü ve baskı politikaları, Taksim-Gezi fay hattında önemli bir kırılma ile halk direniş enerjisini açığa çıkarmıştır. Fay hattının sadece Taksim-Gezi ile sınırlı olmadığını, diğer şehirlerde süren direniş sarsıntılarıyla gördük.
Bizlere dayatılan insanlık dışı kapitalist toplumsal yaşam ve gerici-faşist AKP uygulamaları bu direnişin nedenidir. Son on yıllık ülke tarihinde AKP hükümeti eliyle sürdürülen ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik politikalardır ve özellikle bardağı taşıran damla da Taksim kentsel dönüşüm uygulamasıdır. Taksim’de son bir ay içerisinde halka sürekli zulmedilmesi ve halkı aşağılayarak hiçe sayan AKP yönetim tarzı isyanı getirdi.
Ülkemizde aralarında değişik çelişkilerin de bulunduğu halk kitleleri, AKP’ye karşı “tepki kardeşliği” birlikteliği ile direnişi gerçekleştirdi.
Kürt halkının yaşadığı bölgeler yangın yeriydi ve yeni bir süreçle toplumsal yapının demokratik yeniden yapılanması sürecine girilmişti. Ortadoğu’da emperyalist politikalar denetiminde Suriye gelişmeleri yaşanırken; Türkiye oligarşisi ve AKP hükümeti eliyle kapitalist vahşi sömürü ve baskı alabildiğine artmıştır. Yaşam tarzımız birçok yönden baskı altına alınarak geri itildi. Zenginlerin, zenginlikleri ve sayıları artarken; biz emekçilerin yoksulluk ve yoksunluklarımızı çoğalttılar. Demokratik haklarımız budandı, 1 Mayıs alanı Taksim yasaklandı, gösteriler polis şiddetiyle ezilmeye çalışıldı. Dinci-gerici sosyal politikalar arttırıldı, sağlık ve eğitim ticarileşti, halkın satın alma gücü iddiaların tersine vergiler ve düşük ücretlerle düşürüldü…
Direniş merkezi olan GEZİ mekanının yakın geçmişini hatırlayalım. 2013 1 Mayıs’ından sonra İstanbul Taksim Meydanı ve İstiklal caddesi’nde gösteriler yasaklandı. Buraya gelip demokratik gösteri hakkını kullanmak isteyenler engellendi. Polis barikatlarıyla durduruldu, gazlandı ve coplandı. Halk aşağılandı. AKP Taksim’i kapitalist eğlence ve yaşam merkezi yapacaktı ve burada emekçi halka yer yoktu.
Zorbaların keyfi yıkım ve düzenlemeleriyle projeleri devam ederken, ekolojik-kültürel karşı koyuş örgütlenmesi olan Taksim Dayanışma’sının direnişe davet çığlığı duyuldu. Ertesinde İstanbul’u saran ve ülkeye yayılan muhteşem bir halk direnişi başladı ve yayıldı.
Halk kitleleri direnişinİn karşısında saldırganlığını artıran faşizm, direnişin kitleselleşmesini, birçok kente ve sokaklara yayılmasını engelleyemedi. Yüz binlerce insanın ayağa kalkması, demokrasi, eşitlik, hak ve özgürlüklerini haykırması ezenleri telaşlandırdı. Avrupalı ve ABD’li efendileri dahi AKP’yi eleştirerek sahte demokrasi oyununa devam uyarısında bulundular.
Halk, bu direnişle kendi direnişçi gücünü gördü. Örgütlü devrimci güçler kendi zayıflıklarının ve eksikliklerinin farkına vardı. Önemli bir nokta da şudur, ülke gündeminde ilk sırada bulunan Kürt sorunu eksenli “barış süreci” ikinci sıraya geriledi; ancak hemen ikinci gün Kürt demokratik hareketi de bu direnişle kol kola yürürken kendini buldu.
Ülkemizin tüm demokratik güçleri bu direnişte yerini aldı. Direniş sürecinde,birliği geliştirmek ve güçlendirmek doğru olandır.
Elbette direniş kendi muhasebesini yaparak ilerleyecektir. Yeni aşamaları nasıl yaşayacağını birlikte göreceğiz.
Direniş ikinci aşamaya geçmek üzeredir. Diplomatik görüşmeler bunu gösterecektir.
Direnişimizin eksikleri ve zafiyetleri vardır. Eleştiri ve önerilerle, demokratik katılım ve yönetim yöntemleriyle direnişimiz zenginleşerek gelişecektir.
Bunun ilk örneğini de 14.06.2013 günü Taksim-Gezi halk toplantılarında gördük. Bilgilendirme toplantısı yapıldıktan sonra, binlerce kadın, erkek, yaşlı ve genç direnişçi altı forum toplantısıyla karar eğilimlerini çıkardı. Halk direnişi, halk demokrasisinin işleyişiyle bu olumlu uygulamayla yoluna devam etti. Taksim Dayanışma bu sonuçları formüle ederek, karara dönüştürmek üzere “Taksim Meclisi “ diyebileceğimiz daraltılmış toplantıyla karar alma çalışmalarına yöneldi.
Bu tartışmalarda eleştiriler ve öneriler vardı. Hemen herkes direnişe, emeklerine ve haklarına sahip çıkıyordu. Sonuçta biz direnişin sonuçlarını görmek istiyorduk.
Direnişimizle, Hükümet arasında bir anlaşma ve talepler üzerinden de bir hukuk oluşmasını istiyorduk.
15-16 Haziran yıldönümünde direniş hareketi bir karar alacak ve direniş yeni bir aşamaya geçecektir.
15-16 Haziran’da İstanbul ve Türkiye, işçi ayaklanmasıyla sarsılarak kendine gelmişti.
43 yıl sonra İstanbul ve ülkenin birçok şehrinde gerçekleşen direniş hareketi ülkeyi ve dünyayı sarstı.
Taleplerimiz basit ve yalındır; ekolojiktir, siyasidir ve insan haklarını içerir. AVM planından vazgeçilmeli ve işkence, gözaltı ve şiddet sona erdirilmelidir. Halka şiddet uygulayan kim varsa yargılanmalıdır. AKP, direnen halka hesap vermelidir. Halkı aşağılayanlar, İstanbul, Ankara, İzmir, Hatay valileri ve emniyet müdürleri istifa etmeli ve yargılanmalıdır. Direnişin “hükümet istifa” sloganı da önemlidir.
Taleplerimiz siyasi talepleri de açıktan içererek gelişecek, direnişimiz örgütlenme ve mücadele tarzlarıyla devrimcileşerek ve ortaklaşarak devam edecektir.
Bu direnişte değişik halk kesimleriyle birlikte devrimciler, demokratlar ve sosyalistler önemli bir rol oynadı. Şimdi devrimci sosyalistlere önemli görev ve sorumluluklar düşüyor. Direniş örgütlenmesinin her parçasında görev alarak devrimci ve demokratik işleyişler yaratmalıyız.
Sosyalist kültür, direnişimize yol göstermelidir!