İTO uyardı: “Hekimler ve sağlık çalışanlarının enerjisi ve sabrı tükeniyor”
İstanbul Tabip Odası (İTO) yeni yönetim kurulu ilk basın açıklamasını yaptı. COVID-19 pandemisi hakkında eleştiri ve önerilerin yer aldığı açıklamalarda pandemi yönetimi, bu dönemdeki özlük hakları, çalışma koşulları ve ücretler konularına ilişkin sorunlarını dile getirildi.
İstanbul-Cağaloğlu’ndaki İTO binasında dün gerçekleşen basın toplantısına, İTO Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, İTO Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu ile İTO Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu katıldı.
İTO Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu konuşmasında şunları ifade etti:
“TTB ve tabip odaları olarak, meslektaşlarımızı görevlerinden uzaklaşmamaya, Sağlık Bakanlığı’nı ve ülkeyi yönetenleri ise yasaklama, kısıtlama ya da cezalandırmayı akıllarına bile getirmeden hekimlerdeki bu sıkışmışlığın ve tükenmişliğin farkına varmaya davet ediyoruz.
“Koşulların pandemiye uygun olarak iyileştirilmediği; eşitlik, adalet anlayışından uzak görevlendirmelerle mağduriyetlerin yaratıldığı; hekimlerin yakın geleceğe dair kaygılarının arttığı bugünlerde, sesini duyuramayan, umudunu yitiren hekimlerin emeklilik ya da istifa sayısındaki artış ciddiye alınmalıdır. Kötü yönetim ve her şeyi ben bilirim anlayışının ürünü olan bu tablonun sorumluluğu Sağlık Bakanlığı’ndadır” ifadesiyle de idari açıdan bakanlığın sorumluluğuna dikkat çekti.
Prof. Dr. Küçükosmanoğlu “COVID-19 pandemisinin yükselişte olduğu, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının yükünün ağırlaştığı bugünlerde gerek çalışma koşullarımız, hak ve ücret kayıplarımız, gerekse pandemiyle mücadelede yaşadığımız sıkıntıları dile getirmek üzere bir aradayız” derken, ardından Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu İTO Yönetim Kurulu adına açıklamayı okudu.
“Birileri başarı hikâyeleri anlatırken bizler ölüyoruz”
Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu’nun açıklamasından satırbaşları şöyle:
“TTB ve tabip odaları olarak COVID-19 pandemisinin zayıflatılamadığı ve yaygınlaşma eğiliminin arttığı bu dönemde öncelikli ve ısrarlı talebimiz; hekimlerin ve sağlık çalışanlarının içinde bulunduğu boğucu ortamın görülmesi ve artık nefes alamayacak hale gelip tükendiklerinin farkına varılmasıdır.
COVID-19 pandemisi ile mücadele her şeyin normal, olağan kabul edildiği ve Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere ülkeyi yönetenlerin hekimleri ve sağlık çalışanlarını görmezden geldiği bir anlayışla sürdürülemez. Hekimler için alkışların yerini uzun süredir hüzün almıştır. Hemen her gün onlarca meslektaşımızın hastalık haberini alıyoruz, birileri televizyonlardan, Twitter mesajlarından başarı hikâyeleri anlatırken bizler ölüyoruz!
“Bu tablonun sorumluluğu Sağlık Bakanlığı’ndadır”
“Koşulların pandemiye uygun olarak iyileştirilmediği; eşitlik, adalet anlayışından uzak görevlendirmelerle mağduriyetlerin yaratıldığı; hekimlerin yakın geleceğe dair kaygılarının arttığı bugünlerde, sesini duyuramayan, umudunu yitiren hekimlerin emeklilik ya da istifa sayısındaki artış ciddiye alınmalıdır. Kötü yönetim ve her şeyi ben bilirim anlayışının ürünü olan bu tablonun sorumluluğu Sağlık Bakanlığı’ndadır. Aylardır özveri ile çalışan hekimleri emeklilik ya da istifa noktasına getiren etmen yöneticilerin beceri ve empatiden yoksun, çözüm üretmeyen dayatmaları ve vurdumduymazlıklarıdır.
TTB ve tabip odaları olarak, meslektaşlarımızı görevlerinden uzaklaşmamaya, Sağlık Bakanlığı’nı ve ülkeyi yönetenleri ise yasaklama, kısıtlama ya da cezalandırmayı akıllarına bile getirmeden hekimlerdeki bu sıkışmışlığın ve tükenmişliğin farkına varmaya davet ediyoruz.
“Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının haykırışına kulak verin”
“Öncelikle bilinmelidir ki, her dönemde ama özellikle COVID-19 pandemisi döneminde sağlık hizmeti için sunulan emeğin maddi karşılığı yoktur. Evde çocuğunu bırakarak ya da hastalığı anne babasına bulaştırma endişesini her gün taşıyarak günlerce COVID-19 polikliniklerinde hasta bakmanın maddi bedeli ölçülemez.
Pandemi ile mücadele sürecinin toplumsal ayağını iyi yönetemeyen, toplumda günlük hayata yansıyan bir pandemi bilinci oluşturamayan, ‘başarı hikâyesi’ yaratma çabasından kaynaklı, gerçekler yerine sanal rakam ve beklentiler ile pandemide kontrolü kaybettiği anlaşılan yöneticilerin; hekimlerin ve sağlık çalışanlarının sesine, haykırışına kulak vermesini istiyoruz.
Hekimler ve sağlık çalışanlarında manevi olarak yaşanmakta olan çöküş ve tükenmişliğin, düşük temel maaşlar, komik düzeydeki performans ödemeleri ile iç içe geçerek pandemi sürecinde yaratabileceği moralsizlik ve zaaflar konusunda yetkilileri uyarıyoruz.”
Saip: “Sağlık çalışanlarının moral ve motivasyona ihtiyacı var”
Açıklamanın okunmasının ardından söz alan Prof. Dr. Pınar Saip ise COVID-19 pandemisinin yaygınlığı arttığı için bütün hekimlerin virüse maruz kaldığını belirterek “Bu yüzden bütün hekimlerin, bütün sağlık çalışanlarının ciddi bir desteğe, moral ve motivasyona ihtiyacı var. Sağlık Bakanlığı’nın bu durumu görmesini istiyoruz” dedi
Prof. Dr. Saip, COVID-19 pandemi sürecinin birinci basamak sağlık hizmetlerinin önemini ortaya çıkardığını kaydetti ve birinci basamağın yarı özelleşmiş halden çıkartılarak kamu sorumluluğu altında düzenlenmesi gerektiğini vurguladı.
Aile Sağlığı Merkezlerinin bina güvenliğinden ekipman tedarikine, bahçeli-havadar mekanlar sağlanmasından yardımcı personel desteğinin artırılmasına dek bir dizi çalışma yürütülmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Saip, “Birinci basamakta nüfus değil bölge tabanlı çalışma planlaması yapılmalı” dedi.
Küçükosmanoğlu: “Veriler şeffaf değil; hasta yatış kriterleri sık sık değişiyor”
Prof. Dr. Pınar Saip’in ardından söz alan Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu ise şunları söyledi:
“COVID-19 pandemisine karşı nasıl bir yaklaşım izleneceği konusunda farklı tutumlar izlendi. İlk zamanlar pandemi tanısı konan bütün hastalara yatış verilirken şu an sadece ağır zatürresi olan hastalar yatırılıyor. Birçok COVID-19 tanısı almış kişi ‘Kendinizi izole edin’ denilerek evine gönderiliyor. Aslında bir kişinin hasta olması, bütün ailesinin de risk altında olması demek. Veriler şeffaf değil. İl bazında yapılan değerlendirmeler, hastanelerin hasta yatış kriterleri sık sık değişiyor. Bu konuda yapılan çalışmalar da maalesef işbirliğine son derece uzak yürütülüyor.”
Emek.org.tr