SGK verilerine göre geçen yıl, KOD-29 gerekçesiyle ayda ortalama 14 bin 722 işçi işten çıkarıldı!
Patronlar, işçi sınıfına karşı sömürüyü ve baskıyı artırdığı salgın sürecinde gerçekleştirdikleri hukuksuzluklarla fırsatçı yüzlerini gösterdi.
COVİD-19 salgını sürecinde işçi çıkarma yasağına rağmen, patronlar hükümet tarafından koşulsuz desteklendiği için de bu gayrı-insani duruma resmi kurumlar ses çıkarmamaktadır. Yargıya giden dosyalar ise aylarca sürüncemede kalmakta ve işçiler çok ciddi geçinme sorunuyla ve açlıkla, çalışma ve insanca koşullardan uzak bir dizi yoksunluklarla karşı karşıya kalmaktadır.
KOD-29 ile işten çıkarılan işçiler ise haklı oldukları için kararlılıkla direnişlerine devam ediyor, işlerini ve demokratik haklarını geri istiyor.
KOD-29 nedir?
KOD-29 iş kanununa göre işçinin işten çıkışında başvurulan bir uygulama… Ancak çok ciddi deliller olmadan pek başvurulmayan bir uygulamadır. Hırsızlık, ahlaksızlık vb durumlarda başvurulan bir yasadır. Ancak salgın koşullarında 177 bin işçinin işten çıkarılırken patronlar tarafından bir fırsatçılık örneği olarak kullandıkları bir yasa maddesi oldu.
KOD-29 gerekçesiyle işten çıkarılanlar, kıdem ve ihbar tazminatı alamadığı gibi, işsizlik fonundaki işsizlik ödeneğinden de yararlanamıyor. Daha önemlisi ise, işçi damgalandığı ve kayıtlara “ahlaksızlık gerekçeleriyle işten çıkarılmış “olarak gözüktüğü için işçi artık herhangi bir yerde iş bulamıyor.
Patronlar pandemi fırsatçılığı ile sınıfsal saldırganlığını en uç noktada göstererek, işçinin çalışma hakkını ve dolayısıyla yaşam sürdürme hakkını daraltmaktadır. İşçiler bu baskı sonucu geri çekilebilmekte, sendikalaşma gibi demokratik hakkını kullanmakta tereddüt edebilmektedir. Sonuçta işçiler kendilerini savunma örgütlerinden sendikalardan mahrum kalmakta, patronların her türlü baskı ve sömürüsüne uğramaktadır.
Coronavirus salgını koşullarında sıklıkla gündeme gelen, işçilerin ve sendikaların mücadele ettiği “KOD-29” olarak bilinen İş kanunu 25/2 maddesi, patronlar tarafından acımasızca kullanıldı. Özellikle sendikal çalışmanın yürütüldüğü işyerlerinde karşılaşılan bu insanlık dışı uygulama sonucu, 2020 yılında 177. İşçinin işten çıkarıldığı anlaşıldı.
Işveren tarafından, iş sözleşmesinin İş Kanunu’nun 25-II maddesinde yer alan “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” gerekçesi ile feshedilmesi, çalışma yaşamında insanlık dışı uygulama olarak başvurulan bir yöntem olmaya devam ediyor.
İşçilerin ve sendikaların bu uygulamaya son verilmesi taleplerine İŞKUR, SGK, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler bakanlığı ve Hükümet duyarsız kalmaya devam ediyor.
DİSK-AR tarafından CİMER başvurusu ile SGK’den elde edilen verilere göre, 2020 yılında 176 bin 662 işçi Kod-29 nedeniyle işten çıkarıldı. 34 bin 145 kadın ve 142 bin 517 erkek işçi Kod-29 bahanesiyle işten çıkarıldı. Böylece Kod-29 ile işten çıkarılanların sayısı ayda ortalama 14 bin 772 ve günde ortalama 491 kişi oldu.
İşverenlerin uzun yılardır, işçilerin kıdem ve ihbar tazminatı haklarını gasp etmek için başvurdukları bu yöntem, Covid-19 döneminde uygulanan işten çıkarma yasağını delmek için de kötüye kullanılıyor. İş Kanunu’nun 25-II maddesi işten çıkarma yasağının istisnalarından birini oluşturuyor.
İşçiler ve sendikalar ne yapmalı?
KOD-29 uygulamasına karşı birçok işyerinde işten atılan işçilerin direnişi devam etmektedir. Hukuksuzluğa, haksızlığa uğrayarak işlerinden olan işçiler, işlerine geri dönmek istiyor. Güçlü örgütlenme ve dayanışma olmadığı içinde bu direnişler aylarca sürebilmektedir. Yoksunluk çeken sonuçta yine işçiler olmaktadır.
Açık ifade etmeliyiz, bu konuda emek kamuoyu henüz yeterli dayanışma ve güçlü mücadele birlikteliği gösteremiyor. Bürokratik-temsili destekler ve basın açıklaması tarzını aşmayan bir yardımlaşma söz konusu… Ancak işçi sınıfı içerisinde sınıf dayanışmasının mevcut zayıf halinden kurtarılarak, daha güçlü dayanışma ve mücadele birlikteliği dalgası yaratılmasına duyulan ihtiyaç çok açıktır.
İşçi sınıfının, emek dostları kurumların, aydın ve sanatçıların, sendikaların; bu insanlık dışı uygulama karşısında işçi sınıfının yanında yer alması, çalışma hakkı başta olmak üzere demokratik hakların özgürce kullanılması için yan yana duruş sergilemelidir. İşçiler işlerine geri dönmelidir.
Direnişte olan işçilerin temel talebi de bu yöndedir.
emek.org.tr