Pandemi koşullarını fırsata çeviren patronlar, işyerlerinde işçi çıkarma yasağına karşı kod-29 uygulamasıyla, özellikle varlığından rahatsız olduğu işçileri işten çıkarmaya devam ediyor.
Sendikal haklarını kullanmak isteyen veya haklarını arayan işçilere karşı kullanılan hile içeren bu haksız uygulama, işçilerin örgütlenme ve mücadele zemini oldu. Salgın koşullarında fırsatçılık olarak nitelendirilen bu durum karşısında, bazı sendikalar ve işçiler bir araya gelerek mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı.
Covid19 salgınında işçi çıkartma yasağı getirilmesine rağmen, birçok işyerinde işçi çıkarımları yaşandığını biliyoruz. Basına yansıyan, direnişlere neden olan bu durum karşısında yargı kurumları, SGK başta olmak üzere, Çalışma ve aile bakanlığı, kolluk kuvvetleri, idari makamlar sessizliğini koruyarak patronlara açık destek veriyorlar. Yargıya taşınan hukuksuzluk, işlemeyen yargı sisteminde yıllara yayılan süreçle boğulmaya çalışılıyor. Bir yalan-dolan hikayesi içerisinde işçiler baskı ve sömürü altında tutuluyor. Sendikaların bu konuda zayıf çıkan sesleri haksızlığı, hukuksuzluğu ortadan kaldırmaya yetmiyor. Yetmediği gibi işçilere kalkan da olamıyor. En son olarak bilinen Migros depo işçileri, Tüvtürk Bolu şubesi işçileri, Sinbo işçisi bu olayı yaşadı. İzmir’de İZENERJİ ve İZELMAN, Çorum’da Ekemkçioğulları, Kocaeli’de Systemair HSK ve Baldur, İzmir ve İstanbul’da PTT işçilerinin Kod 29’a karşı direnişleri devam ediyor.
İlginç bir örneği analım. Kod-29 ile işten atılan işçiler sonunda haklı çıktı. İŞKUR, Çorum’da faaliyet gösteren Ekmekçioğulları Metal fabrikasında Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlendikleri için işten atılan 90 işçiyi haklı buldu. Patronun yanlış bildirimde bulunduğuna, işçilerin Kod 29 ile atılmasının haksız olduğuna karar veren İŞKUR işçilere işsizlik maaşlarını verecek. Ayrıca işveren, işçi başına, işten çıkardığı dönemdeki asgari ücretin brüt tutarı kadar ceza ödeyecek. Sendika ve işçilerin açtığı mahkeme süreci ise devam ediyor.
Yani patronlar yasaların arkasından dolanarak ya da açıktan saldırarak, işçileri hukuksuz biçimde işten çıkarıyor, denetim ve cezai hükümlerden de rahatlıkla sıyrılabiliyor. Yasaları boşa çıkarabiliyor. Olayın esasında sendika ve hak arayan işçi istememe düşüncesi bulunuyor.
Kod-29 un yasada yeri ve bir izahı bulunuyor. Ancak olayın perde arkasında başka şeyler yatıyor. Kod-29 a sığınan işveren aslında büyük bir haksızlık ve ahlaksızlık sergiliyor. Sendikal haklarını arayan, haksızlığa karşı çıkan, hukuksuz uygulamalara karşı çıkan işçiden kurtulmak için bu yola başvurulmaktadır. Kod-29 ile ‘işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı’ gerekçe gösterilen işçi tazminatsız işten çıkarmasını sağlıyor.
İşçi Sınıfına Yönelik Saldırılara ve Kod-29’a Karşı Örgütlenme ve Direnişi Büyütelim!
Dün Kod-29 nedeniyle işten çıkarılan direnişçi işçiler ve sendikaları ve emek dostu yapılar bir basın toplantısı yaparak önemli bir tavır sergiledi. Bu tavır önemlidir ve tüm sendikalar ve işçi sınıfı tarafından sahiplenilmelidir.
Covid19 salgını, başlı başına işçi sınıfının örgütlenme ve mücadele konusudur. Ancak dönemsel olarak işçi sınıfı salgın karşısında kendi öz gücüyle örgütlenme ve korunma olanaklarını güçlü biçimde yaratamıyor. Bürokratik ses çıkartmalar da yetersiz kalıyor. Sendikalar ve işyerlerinde işçiler, salgın karşısında hoyrat kullanılmalarını engellemek, gerekli sağlık önlemlerini almak ve bilimsel tedbirlerle salgını atlatmayı önlerine koymalıdır. Bunun için işyerlerinde ve genel çalışma yaşamında bilimsel insani tedbirler için sistem zorlanmalıdır.
Toplu kapanma tedbirlerinden uzak duruldukça bu salgının sonu gelmeyecektir. Aşı olayı da bir kaosa dönüşmüş durumdadır. İşçi sınıfı işyerlerinde salgın odaklı örgütlenme ve mücadeleyi öne çekmelidir. İşyeri işçi komiteleri bu amaçla yaratılmalı ve aktif biçimde çalıştırılmalıdır.
Kod-29 konusu, ifade edildiği gibi bir öğütlenme ve mücadele konusudur. Pazartesi günü gerçekleştirilen basın açıklamasına direnişte olan Baldur/Ekmekçioğlu/Cem Bialetti işçileri adına Birleşik Metal-İş Sendikası Trakya Şubesi Sekreteri Rıfat Codura, DGD-Sen üyesi Migros Depo işçisi Ümit Güler, TOMİS üyesi Sinbo işçisi Dilbent Türker, PTT işçilerinden PTT-Sen Genel Sekreteri Burhan Tan, Tur Asist-Mapfre Sigorta Çağrı Merkezi çalışanı Mesut Toprak ve Dev Tekstil üyesi SML Etiket işçisi Seçil Arı… söz alarak konuyu ifade ettiler.
Açıklamaya Dev Tekstil, DGD-Sen, DİSK Basın-İş, DİSK Birleşik Metal-İş, DİSK Dev Turizm-İş Marmara Bölge Şubesi, DİSK Dev Yapı-İş, DİSK Enerji-Sen, DİSK Limter-İş, Eğitim Sen İstanbul 6 Nolu Üniversiteler Şubesi, İnşaat-İş, İTK-Emeğin Gücü Derneği, Kafe-Bar Çalışanları Dayanışması, PTT-Sen, TOMİS ve İSİG Meclisi temsilcileri katıldı.
Yapılan basın açıklaması şöyledir:
İşçi Sınıfına Yönelik Saldırılara ve Kod-29’a Karşı Örgütlenme ve Direnişi Büyütelim!
Salgın sürecinin birinci yılı sona erdi. Bu süreçte çarkların döndürülmesi için işyerlerinde tedbirler alınmadı ve işçiler ölesiye çalıştırıldı. Binlerce işçi arkadaşımız hastalandı, yüzlerce işçi arkadaşımız hayatını kaybetti. Diğer yandan işçi sınıfı birçok saldırıyla karşı karşıya kaldı. Bunlardan birisi de ‘ücretsiz izin’ uygulaması. Ücretsiz izin ile işçilere aylık 2020 yılında 1168 Lira ve 2021 yılında 1420 net ücret İşsizlik Fonu’ndan karşılanarak ödenmekte ve bir ay boyunca işçinin bu ücretle geçinmesi beklenmektedir. Yine bu uygulamayla işçilerin kıdem, ihbar tazminatı hakları dondurulmakta ve SGK emeklilik primleri ödenmeyerek daha geç emekli olmaları da dayatılmaktadır. İşten çıkarmaların yasak olduğu salgın sürecinde milyonlarca işçi patronlar tarafından ‘ekonomik koşullar’ gerekçe gösterilerek ücretsiz izne çıkarıldı. Oysa asıl amaç işçi sınıfının her türlü itirazını engellemeye ve sendikalaşmanın önüne geçilmesine dayalı sermaye politikalarının uygulanmasıdır.
Ücretsiz izin uygulamasını takip eden diğer saldırı ise işten atmalardır. Salgın sürecinde sözde işten atmaların yasaklandığı açıklamalarıyla tazminatsız işten atmaların önü açıldı. İş Kanunu’nun 25/2 Maddesi kapsamında işten çıkarmanın “yasal” olması ile birçok işçi çıkış kodu 29 olarak işaretlenerek, haksız-hukuksuz bir şekilde tazminatsız olarak işten çıkartıldı. Yani bu süreçte Madde 25/2’de sıralanan “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” işten çıkarma yasağı kapsamının dışında tutuldu. Böylece bir yandan işten atmalar yasaklandı denirken diğer yandan tazminatsız işten çıkarmaların önü açıldı. Bir yıllık salgın döneminde Kod-29 ile işten atılan işçi sayısı yüzde 70 artarken süren işe iade davalarının yüzde 80’i de Kod-29 kaynaklı.
Eğer patronlar geçici madde ile tanınan istisnalar dışında işçi çıkartırsa da bunun bir cezası var: “Çıkarttığı her işçi için, işten çıkarttığı tarihte geçerli olan aylık brüt asgari ücret tutarında idari para cezası ödeyecektir.” Yani 2020 yılı için 2943 Lira olan ceza, asgari ücrete gelen zam ile 3557 Lira olmuştur. Caydırıcılığı olmayan trajikomik bir durumdur bu. Nitekim bazı işyerlerinde direnişe çıkmadan evvel patronlar işçi arkadaşlarımıza “Gelin anlaşalım, tazminatınızın yanında devlete vermem gereken cezanın parasını da size vereyim” diyebiliyor.
Kod-29 ile işçi çıkartmada patronun beyanı yeterli, hiçbir ispat yükümlülüğü yok. İşçi dava açarsa, arabulucu sürecinin ardından 2-3 yıl süren mahkeme sürecinde işten çıkarmanın gerekçesi tartışma konusu olabiliyor. Zaten Madde 25/2 yoruma açık. “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” içinde bulunan “işverenin güvenini kötüye kullanmak”, “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar” ifadeleri keyfi işten atmaların önünün açılması anlamına geliyor.
Kod-29’dan atılan işçinin kıdem tazminatı gasp ediliyor, işsizlik maaşına da hak kazanamıyor. Ayrıca “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” nedeniyle işten atıldığı için fişleniyor ve iş bulması imkansız hale getiriliyor. Oysa bu dönemde sadece salgında ölümüne çalıştırma koşullarına karşı çıkan, haklarını isteyen ve bu yüzden sendikalaşan işçiler Kod-29 nedeniyle işten atıldı. Yani Kod-29 bir sermaye keyfiyetidir ve temel olarak işçilerin haklarının baskı altına alınması ve örgütlenmesinin engellenmesinin bir ifadesidir. İşçiler bir yanda ölümüne çalıştırma diğer yanda işsizlik-açlık cenderesine alınırken, Kod-29 da bu baskının temel aracı haline gelmiştir.
Bugün iktidarın salgın yönetimi adı altında işçi sınıfına karşı saldırıları sürerken itirazlar, örgütlenmeler ve direnişler de filizleniyor. Migros Depo, Sinbo, Baldur, Ekmekçioğlu, PTT, TÜVTÜRK, Yasin Kaplan Halı ve Güven Boya, Kaynak İplik, Döhler, Oral Ambalaj, Termokar, Mapfre Sigorta Tur Assist, İzmir Büyüykşehir Belediyesi, Ak Nişasta ve birçok işyerinde işçilerin hak aramasına, sendikalaşma saldırısına karşı Kod-29 saldırısı devreye sokuldu. Ancak direnişler kararlılıkla sürüyor. (Ayrıca işten atılmalara karşı veya haklarını almak için direnen Cargill, Uzel, SML Etiket, CPS Otomotiv Tekstil, HSK, Cem Bialetti, A-Plas işçilerini de buradan selamlıyoruz.)
Bizler bu noktada “Kod-29 kaldırılsın!” şiarını yükseltirken diğer yandan da Kod-29’a karşı direnen tüm direnişlerin koordinasyonunu sağlamalıyız, işçi sınıfının bütününe bu saldırının tekil olmadığını anlatabilmeliyiz ve ortak-birleşik bir mücadeleyi örebilmeliyiz.
Unutmayalım, patronlar hak-hukuk dinlememektedir. Sendika düşmanlığı yapılırken keyfi işten atmalarla gözdağı verilmektedir. İktidar ise nerede bir işçi direnişi varsa orada Valilik kararları veya Hıfzıssıhha Kanunu’na dayanarak yasaklar getiriyor. İşte tam da bu noktada salt mahkeme süreçlerine bel bağlamayan ve oyalanmayan bir anlayışa ihtiyaç vardır.
Bu saldırılara karşı bizlerin tek bir cevabı var:
Direniş ve Dayanışma Yaşatır!
Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
emek.org.tr