İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu’nun hazırladığı “Mahpusların Diliyle Türkiye Hapishanelerinde Hak İhlalleri Raporu” İHD İstanbul Şubesinde açıklandı.
20 Aralık 2017 günü İHD İstanbul Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Basın toplantısına İHD İstanbul Şubesi’nden Rıdvan Konak, şube başkanı av.Gülseren Yoleri, Zeynep Ceren Boztoprak, Sevim Kalman, Sevim Salihoğlu katıldı.
Açıklanan rapor, bir yıllık çalışmanın ürünü olarak, 26 İHD üye ve yöneticisi 54 hapishanede adli ve siyasi davalardan tutuklu veya hükümlü olan 238 mahpus ile yaptığı görüşmeler ve gözlemlerine dayanıyor.
Hak ihlalleri raporuna göre, “OHAL’den sonra hapishanelerde sıkışıklık arttı, askeri düzende sayım gibi kötü muamele ve tehdit arttı, mahpusların hak arama yolları kapalı.”
Öneriler bölümünde, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütlerinin güçlerini kullanarak kamu otoritelerini harekete geçirmek üzere girişimlerde bulunması ve insan haklarına dayalı bir ceza infaz sisteminin tesisini sağlamak için etkin bir çaba ve çalışma yürütülmesi gerektiği ifade edildi.
Raporda hapishanelere dair şu bilgiler verildi:
“OHAL ilanı ve OHAL KHK’larının verdiği yetki ile mevcut yasal haklardan birçoğunun kısıtlanmış olması da ayrıca üzerinde durulması gereken ciddi insan hakları sorunlarıdır. Hapishanelerdeki tecrit uygulamaları, her türden keyfi muameleler, işkence ve kötü muamele iddiaları, sürgün ve sevk uygulamaları, keyfi disiplin cezaları, mahpusların sağlık sorunlarının zamanında ve etkili bir şekilde çözülmemesi, ağır hasta mahpusların tedavi edilmemesinin yanı sıra tahliye edilmemeleri gibi sıralayabileceğimiz çok sayıda sorun bulunmaktadır.
Hapishanelerdeki insan sayısı 230 bine dayandı
Türkiye’de 15/11/2017 tarihi itibariyle,
290 kapalı ceza infaz kurumu, 71 müstakil açık ceza infaz kurumu, 3 çocuk eğitimevi, 8 kadın kapalı, 5 kadın Açık, 7 çocuk kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam 384 ceza infaz kurumu bulunmakta olup, bu kurumların kapasitesi 207.279 Kişiliktir. Bakanlığın verilerine göre ise bu hapishanelerde 02.10.2017 tarihi itibariyle 88.745’i tutuklu olmak üzere 228.993 kişi bulunmaktadır…
Hapishanelerde bulunan mahpus sayısı, bakanlık verilerine göre mevcut hapishane kapasitesinden 21.714 fazladır.
Darbeci Cemaat üyelerinin davaları nedeniyle yaklaşık 45.000 kişi, PKK/KCK veya sol örgütler davalarından da on bin kişiyi aşan siyasi mahpus bulunuyor. Raporda söz konusu edilen hak ihlalleri daha çok siyasilerin bulunduğu hapishanelerde yaşanıyor.
Birebir görüşmeler sonucu elde edilen verilerden sonra tespit edilebilen sorunlar, eleştiri ve öneriler raporda şöyle ifade edildi:
HAPİSHANELERDE TECRİT UYGULANIYOR:
- Tek kişilik izolasyon ya da üç kişilik küçük grup tecridi rejimleri fiziksel- psikolojik-sosyal bütünlüklerini bozmaktadır. Derhal kaldırılmalıdır.
- Adalet Bakanlığı’nın 45/1 sayılı genelgesinin özellikle F tipi hapishanelerinde hayata geçirilmesi sağlanmalı. Tecridin olumsuz etkilerinin azaltılabilmesi için mevzuattaki programların dışında da mahpusların bir araya gelmeleri sağlanmalı, faaliyetler konusunda farklı seçenekler sunulmalı.
- Mahpusların sosyal ve kültürel aktivitelerindeki kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
- Mahpuslarla ilgili olarak “ayrımcılık yasağına” aykırı düzenlemeler ve OHAL uygulamalarından vazgeçilmelidir.
HAPİSHANELERDE İŞKENCE DEVAM EDİYOR:
- Mahpuslara yaşatılan işkence ortamından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde insana yaraşır bir şekilde bir muamele gösterilmelidir.
- Çıplak arama gibi insanlık onuruna aykırı uygulamalar son bulmalıdır.
- Mahpuslar üzerinde psikolojik baskı unsuru olarak, Mahpusların özel yaşam alanlarını dahi kayıt altına alan kamerayla izleme uygulamasından vazgeçilmelidir.
- Başta yaşam hakkı ihlali, işkence ve kötü muamele iddiaları olmak üzere hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri etkin bir şekilde soruşturulmalı ve sorumlular yargı önüne çıkarılmalıdır.
- Uluslararası standartlarla yasaklanan zincir, demir vb. gibi kısıtlama araçlarının kullanılması önlenmeli, kısıtlama araçları cezalandırma amacıyla kullanılmamalı.
- İşkence iddialarında, muayeneler İstanbul Protokolü uyarınca standart adli muayene formu kullanılarak yapılmalı.
- Mahpusların muayeneleri yalnız ya da kimsenin duyamayacağı bir ortamda yapılmalı. Bu sağlanamazsa, muayene deki kişilerin kimlik bilgileri rapora yazılmalıdır.
- Hapishane hekimi ve tıbbi personelinin İstanbul Protokolü eğitimi almaları sağlanmalıdır.
- İşkenceye Karşı Sözleşme Seçmeli Ek Protokolü’ne uygun şekilde, “bağımsız” ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması sağlanmalıdır.
Bazı konularda ise özel paragraf açılarak şunlara dikkat çekildi:
“Askeri disiplinle sayım için şiddete başvuruluyor”
İhlallerin anlatıldığı raporda, Olağanüstü Hal (OHAL) ilanından sonra hapishanelerde, “12 Eylül darbesinin askeri kapatma mekanlarını andıran bir dönüşümün meydana geldiği” ifade edildi:
“İstisnasız bütün görüşmelerde, ‘pek sorun yaşamadığını’ söyleyen kişilerin bulunduğu yerlerde bile günlük sayımın askeri disiplin içinde yapılmasını sağlamaya yönelik bir çaba sözkonusu. Askeri disiplinle sayım yapabilmek için şiddete başvurulduğu birçok görüşmede dile getirildi.”
Askeri düzene örnek olarak, rastgele ve keyfi aramalar yapılması, eşyalara zarar verilmesi gösterildi.
“Kürtçe kitap alınmıyor”
* Hapishanelere Kürtçe kitap alınmıyor. Kendi aralarında Kürtçe konuştukları için disiplin cezası alan, şiddete maruz kalanlar var. Bir mahpus, Kürtçe konuşan birinin, “infaz memuruna hakaret etti” bahanesiyle hücre cezası aldığını dile getirdi. Hiç Türkçe bilmeyen bir mahpusun sayım sırasında arkadaşlarıyla Kürtçe konuşması, “Burası Türkiye, Türkçe konuşacaksın” denilerek tehdit edilmesine yol açtı.
Tespit edilen diğer hak ihlalleri ve sorunlar raporda şöyle ifade edildi:
* Tehdit, OHAL sonrası çok yoğunlaşmış durumda. Fiziki işkence, “süngerli oda” adı altında kurumsallaşmış gibi görünüyor.
* Hapishane yönetimleri ve infaz koruma memurlarının tutuklu ve hükümlülere sataşmaları, hakaret etmeleri birçok anlatımda karşımıza çıktı. Özellikle dışarıda meydana gelen olayların siyasal gerilimi artırdığı dönemlerde içerde tutuklu ve hükümlülere yönelik baskıların arttığı da dile getirildi.
* Keyfiliğin geldiği noktalardan biri de kadın koğuşlarına erkek infaz koruma memurlarının girmesi oldu.
* Hapishanelerde tutulanların hak arama ya da bilgi edinme çabalarının karşılığı en iyi ihtimalle cevapsız kalıyor. Mahpusların bu nedenle disiplin cezalarıyla karşılaşmaları yaygın bir tutum haline geldi.
* Kameralar alabildiğine yaygınlaştırılırken, toplu fotoğraf çektirmenin bile yasaklanması döneme özgü tuhaflıklardan biri…
* OHAL döneminin hapishanelerde yol açtığı değişimlerden biri de sıkışıklık: Hemen hemen her yerde kapasite aşılmış durumda. Bu da sağlık ve hijyen sorunlarına yol açıyor. Sağlık durumu kötü olanlar açısından koşullar tehlike arz ediyor, sağlık durumu iyi sayılanlar da risk altına giriyor.
* Sağlığa erişim hakkının OHAL sonrası ciddi biçimde kısıtlandığı hemen her görüşmede dile getirildi. Hastane sevkleri nedensiz geciktiriliyor, sağlık arayışı işkenceye dönüştürülüyor. Kelepçeli muayene de insan haklarına aykırı bir diğer rutin.
* Yemeklerden şikayetler kalınan yere göre değişse bile temiz suya erişim hemen hemen her yerde ciddi bir sorun olarak dile getirildi. Vejetaryenlerin taleplerine dikkat edilmiyor.
* Mahpusların Diliyle Türkiye Hapishanelerinde Hak İhlalleri Raporu’nun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
emek.org.tr