Basın özgürlüğü üzerindeki baskılar devam ediyor. Türkiye’de 159 gazeteci tutukludur ve yaklaşık 2.500 gazeteci de işsiz bırakılmıştır.
3 Mayıs, Dünya Basın Özgürlüğü günüdür. Amacı dünya ölçeğinde bir düzey yakalayarak basın özgürlük alanını korumak ve genişletmek… Ancak uluslararası medya tekelleri ve burjuva kültür, birçok ülkede bu demokratik hakkın korunması ve kullanılması konusunda güçlü durmuyor. İktidar eksenli basın ve medya dünyası yaratılması devam ettiriliyor.
Kuruluşlar ve gazeteciler gözaltılar, davalar, işsizlik ve sansür baskısı altında çalışıyor. Özellikle muhalif medya kurumları kapatılıyor, saldırıya uğruyor ve sürekli baskı altı hâli söz konusudur.
3 Mayıs nedeniyle TGS’nin İstanbul-Galatasaray meydanında toplanacağı duyuruldu. Yine DİSK Basın İş’ten yapılan açıklamada ise “Basın özgürlüğünün demokrasi için, insan haklarının tanındığı bir düzen için ön koşul olduğunu hep söyledik. Tutuklu gazetecilerle, yargılanan gazetecilerle, kalemi elinden alınan gazetecilerle Türkiye’de yaşayan her yurttaşın da söz hakkı bir kısıtlanmış oluyor. Basın kuruluşlarının kapatılmadığı, gazetecilerin baskıya maruz kalmadığı bir ülke için sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz” dendi.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü nedeniyle Bianet tarafından hazırlanan ve açıklanan BİA Medya Gözlem Raporunda, Türkiye’de basın çok yönlü ele alınarak basının yaşadığı sorunlar eleştirel bir biçimde ortaya koyuldu.
Türkiye’de de her geçen gün baskılar ve sansür devam ediyor, davalar açılıyor, gazeteciler tutuklu yargılanıyor. Özellikle OHAL döneminde bu süreç daha ağır yaşanıyor.
Kanun hükmünde kararnameler ile aralarında Hayatın Sesi televizyonu, İMC TV, Özgür Gündem gazetesi, Evrensel Kültür dergisi, Dicle Haber Ajansı (DİHA) ve Türkiye’nin ilk kadın haber ajansı olan Jin Haber Ajansının da olduğu (JINHA) yüzlerce basın-yayın organı kapatıldı.
Türkiye Gazeteciler Sendikasının (TGS) verilerine göre de 159 gazeteci şu anda cezaevinde bulunuyor.
Özgürlük Evinin (Freedom House) 199 ülkenin basın özgürlüğünü incelediği raporunda Türkiye 163’üncü sırada yer aldı. Yine aynı raporda; basın özgürlüğü açısından Türkiye, “özgür olmayan” ülkeler arasında yerini aldı.
Bu verilerin yanı sıra, özel ve kamu medya organları kontrolsüz ve neredeyse sınırsız denilebilecek bir biçimde 16 Nisan Referandumu öncesi eşitsiz yayına teşvik ettiğini, sadece sembolik “Özgür Gündem” dayanışma eylemine destek verdikleri için 41 gazeteciden 13’ünün Terörle Mücadele Kanunu’ndan ertelemeli 11 yıl 10 ay hapis ve 50 bin TL adli para cezasına mahkum edildiği basın tarihinde yerini aldı.
Hükümetin, özel ve kamu medya organlarını 16 Nisan Referandumu öncesi eşitsiz yayına teşvik ettiğini, sadece sembolik “Özgür Gündem” dayanışma eylemine destek verdikleri için 41 gazeteciden 13’ünün Terörle Mücadele Kanunu’ndan ertelemeli 11 yıl 10 ay hapis ve 50 bin TL adli para cezasına mahkum edildiğini raporda gözler önüne seriliyor.
Rapora göre 118 gazeteci 1 Nisan’a cezaevinde girdi. Tutuklu gazetecilerin 65’i Cemaat medyasında çalışanlardan oluşurken, habercilerden 33’ü Kürt medyasındandı. Ayrıca, Cumhuriyet gazetesinin 11 yazar, yayın yetkilisi ve muhabiri de “FETÖ/PKK’ye yardım veya bu örgütlerin propagandasını yapmak” suçlamasıyla tutuklu.
118 gazeteciden 16’sı hükümlüyken 18’i hâlen yargılanıyor, 84’üyse soruşturma geçiriyor. 2016’nın aynı döneminde 28 gazeteci cezaevindeydi; gazetecilerden 18’i Kürt medyasındandı.
Yedi gazeteci ve bir yayınevi saldırıya uğradı; iki gazeteci de sözlü saldırıya uğradı. Ayrıca dört medya organı da çoğu iktidar çevrelerince tehdit edildi. 2016 yılında da çatışma ve eylem bölgelerinde görev yapan medya çalışanlarından 56’sı saldırıya uğramıştı. Bu dönemde altı medya organı da saldırının hedefi olurken bir Suriyeli gazeteci de öldürülmüştü. Yine geçen yıl, 118 gazeteci ve beş medya kuruluşunun da tehdit gördüğü raporda yer alıyor.
emek.org.tr