Dün çadırda bugün konteynırda… Yarın?
Ölüm hep bize mi düşer usta?
İstanbul Ümraniye’deki iş cinayetiyle ilgili olarak, İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi ilk izlenimlerini açıkladı: “İşçilerin barınma koşulları sağlıklı olmalıdır ve bu durumdan işveren sorumludur. Oysa Ümraniye’de yaşanan iş cinayetindeki izlenimlerimiz yasada belirtilen barınma koşullarına dahi uyulmadığı şeklindedir…”
…
2 Kasım 2012 günü sabah saatlerinde, inşaat sahasında yoklukları anlaşılan işçilerin kaldığı konteynırı kontrol eden arkadaşları, dört işçinin hayatlarını kaybettiklerini görmüştü…
İşçilerin üzerinde yapılacak olan otopsi sonucu ölüm nedenleri anlaşılabilecek. Ancak açık olan bir şey işçilerin Karbonmonoksit gazı zehirlenmesinden kaynaklanan ölümleriydi.
Polis ve savcılık incelemesi başlatıldı ve devam ediyor. Ölümlerin yaşandığı yere, aynı gün erken saatlerde ulaşan üç İstanbul İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi üyesinin ilk izlenimleri de elimize ulaştı.
İSİG meclisi heyetinin incelemesi, olayda gaz zehirlenmesi olasılığını öne çıkarmaktadır. Aynı zamanda işçilerin şantiyelerde barınma yerinin bazı ayrıntıları da dahil, kaldıkları yerin özelliklerini belirleyen bir resmi yönetmeliğe dikkat çekmektedirler.
İSİG heyetinin izlenim raporu söz edildiği üzere, 4 Aralık 1973 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile çıkan ve hala yürürlükte olan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün ‘İşçilere ait yatıp kalkma yerlerinde ve diğer müştemilatında bulunması gereken sağlık şartları ve güvenlik tedbirleri’ başlıklı ikinci bölümü işçilerin barınma koşullarının nasıl olması gerektiğini açıklıyor. Yönetmeliğin 48. Maddesi, barınma yerinin nasıl olması gerektiğini şöyle belirlemektedir:
“Madde 48 – …Koğuşların pencerelerinin üst kısımları, her zaman açılıp kapanacak şekilde (vasistaslı) olacak, ayrıca koğuşlardaki havayı, devamlı bir şekilde değiştirebilecek tertibat tesisat, baca, menfez veya elektrikli özel vantilasyon cihazları bulunacaktır. / Koğuşlarda tavan yüksekliği 280 santimetreden aşağı olmayacak ve adam başına düşen hava hacmi, en az 12 metreküp olarak hesap edilecek, her koğuşta yatırılacak işçi sayısı, buna göre tespit edilerek koğuşun hava hacmi ile yatabilecek en çok işçi sayısını gösteren ve işveren veya işveren vekilinin imzasını taşıyan bir cetvel, koğuşlara asılacaktır. / Koğuşlardaki yataklar, tabanla bağlantısı kesilecek surette karyola ve somyalar üzerine yayılacak, aralarında en az 80 santimetrelik bir açıklık bulunacak, başuçlarına, özel eşyaların konması için, küçük etejer veya komodinler konacak, iki katlı karyola ranza kullanıldığı hallerde, katlar arasındaki yükseklik ile karyola somyaların genişliği 80 santimetreden az olmayacaktır. / Koğuşlarda, duvarlara çivi çakılması, elbise ve benzerinin asılması yasaktır. Koğuşlarda yatan işçi sayısı kadar, kilitli ve uygun elbise dolapları bulundurulacak ve bunların yüksekliği 170 santimetreden aşağı olmayacaktır.”
İSİG meclisi Heyetinin çok önemli bir tespiti bulunuyor. Sur Yapı inşaat sahasında işçilerin kaldığı konteynırın bu kurala uyumadığını gözlemlemektedirler. Yani yönetmeliğe aykırı biçimde bulunan konteynır varlığı tespit edilerek deniliyor ki:
“Sur Yapı İnşaat’a ait şantiyede bulunan konteynırlar 4’er işçinin kaldığı 10’ar metrekarelik bölümlere ayrılmış. Yani 2 ranza ve 4 kişi adam başı 2 buçuk metrekare yerde barınmak zorunda bırakılıyor.”
Yani kişi başına 12.5 metrekarelik barınma alanı değil, 4 kişiye 10 metrekarelik bir alan tahsis edilmiş.
Diğer bir deyişle tabutun ölçüsü; adam başına 2.5 metrekare..!
İşçiler gaz sızıntısından veya bir kimyasal gaz olayına maruz kaldılarsa; sağlıksız dar mekanın ölümleri hızlandırdığı gerçeği ortaya çıkmaktadır.
İkinci önemli nokta ise işçilerin barındığı konteynırın kontrol ve denetiminde zayıflık olduğu gözlemlenmektedir. Daha senesi dolmamıştır; Esenyurt’ta Marmara AVM’de işçilerin yanarak hayatlarını kaybettiği olayın etkileri devam etmektedir. Ki buradaki işveren ve inşaat sahası yöneticilerinin, kontrollerini daha sıkı tutmaları gerekmez miydi?
Bu konuda ilgili yönetmelik maddesi iş verenin sorumluluklarını şöyle belirlemektedir:
“Madde 53 – İşveren veya işveren vekilleri veya yetki verecekleri kimseler, bu bölümde sözü geçen konutların ve müştemilatının temiz ve iyi bir halde bulundurulup bulundurulmadığını, uygun zamanlarda denetleyecekler ve gereken tedbirleri alacaklardır.”
Adli soruşturma bu denetimlerin olup olmadığını da açığa çıkaracaktır. Ancak ölümlerin yaşanması, bu denetimlerin yeterince yapılmadığı ve tedbirlerin alınmadığının göstergesi olmaktadır.
Yönetmeliğe uygun barınma yeri ve bunun sürekli denetimi ne anlama geliyor? Sur Yapı inşaat ve alt hizmet sağlayıcı şirketler için “ek ve gereksiz maliyet” anlamındadır.
İş kazaları ve dolayısıyla “iş cinayetlerinin” temel bir nedeni maliyet olayıdır. Yani kar hırsı…
“İşçiler insanca ve güvenlikli barınma konusunda biraz idare ediversinler” anlayışı, bu iş cinayetinde de kendini ele vermiştir.
İSİG meclisi görevlilerinin ifade ettiği gibi:
“İşçilerin barınma koşulları sağlıklı olmalıdır ve bu durumdan işveren sorumludur. Oysa Ümraniye’de yaşanan iş cinayetindeki izlenimlerimiz yasada belirtilen barınma koşullarına dahi uyulmadığı şeklindedir…”
İSİG heyetinin, işçilerin özellikle sendikaların, emek derneklerinin, sosyal kurumların görev ve sorumluluklarını da anımsatan uyarıları ve çağrısı şöyle son buluyor:
“İşçiler ve ailelerimiz başta olmak üzere bizler uzun zamandır iş kazalarının önlenebileceğini, önlenebileceği halde yaşandığı için işçi ölümlerine iş cinayeti dediğimizi haykırıyoruz. Televizyonlarda inşaat şirketlerinin ışıldayan binalarının pazarlandığı, iktidarın kentsel dönüşüm süreciyle emekçilerin hem evlerine göz dikerken paralelinde iş cinayetlerini artıracağı bir dönemden geçiyoruz. İş cinayetlerine karşı mücadeleyi yükseltmemiz ve yaşananlara DUR! dememiz gerekiyor…”
Emek.org.tr