Bakır İşletmelerindeki Patlamalar Kaza Değil, İş Cinayetidir. Ölüm, İşçiler İçin Kader Olamaz
Samsun’un Tekkeköy İlçesi Kirazlık Mevkiinde bulunan Etibakır Tesislerinde meydana gelen patlamada 10 kişi yaşamını yitirdiği belirtiliyor..
Patlama sırasında en az 50’den fazla yaralı olduğu bildiriliyor. Samsun’daki tüm sağlık kuruluşları ve tüm ambulanslar seferber oldu. Yaralı ve ölü sayısının artması söz konusu..
Tablo bu.
Bu acı tablo karşısında insani üzüntünün anlamı nedir bilmiyorum.
Ölümlere rağmen bir şeyler söylemek çok zor..
İçimiz acıyor.
Ölen işçi kardeşlerimizin ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Denetimsizlik ve kamu yönetimsel denetimsizliğin bizi hangi noktalara getirdiğinin bu acı örneklerini facialarla anlıyoruz.
Yıllardır haykırıyoruz.
Ülkede kapitalizm vahşileştikçe iş cinayetleri artıyor diye…
Sorumlular bir türlü bulunamıyor.
Tıpkı üç yıl önce Davutpaşa’daki patlama sonrasında olduğu gibi. Tıpkı Bursa Kemalpaşa maden kazasında yaşandığı gibi. Tıpkı son Zonguldak maden kazasında olduğu gibi.
Tıpkı Türkiye’de her gün üç işçinin ölümüne yol açan diğer “iş kazaları”nda olduğu gibi!
Unutmayınız ki OSTİM patlamalarından sonra da,Bütün bu bilinmezlere karşın, patlamaların ardından devlet ortaya çıktı ve ölenlerin yakınlarının acılarına bile hürmet etmeden “OSTİM gözbebeğimizdir”, “buradaki modern gelişmeyi gölgelememeliyiz” gibi açıklamalarla kazaları ve sorumlularını savunmaya çalıştı.
Hikaye hep aynı..
Ve binlerce işçi bu izbe, havasız, yeterince aydınlatılmayan, hiçbir iş güvenliği önlemi alınmayan işyerlerinde, mevcut tehlikeler ve riskleri konusunda bilgilendirilmeden, gerekli eğitimler yapılmadan, ihtiyaçları olan koruyucu donanımlar kendilerine verilmeden, sigortasız, güvencesiz olarak istihdam edilmektedir.
Çalışanlar daha üzerinde işlem yaptıkları malzemenin ne olduğunu, kendi sağlık ve güvenliklerini nasıl etkilediğini dahi bilmeden çalıştırılmaktadırlar. Oysa kullandıkları kimyasalların Malzeme Güvenlik Bilgi Formları olmalı, bunları okuyabilip, kendilerini koruyabilmelidirler. Kullanılan üretim araçları standartlara uygun olmalı, işyerleri yangın ve patlama güvenliğine sahip olmalı, acil durum planları var olmalıydı.
Soruyoruz:
-Çalışanların ne kadarı güvenli bir ortamda çalışmaktadır?
-Kaç işyerinde gerekli iş güvenliği tedbirleri alınıyor, kaçında şimdiye kadar bir denetim oldu?
-İşyerlerinde çalışanların hayatı büyük paralarla alınan iş tezgahları kadar bile değerli değil midir?
Bu soruların cevaplarını aslında hepimiz biliyoruz.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesinde açık bir ifade vardır: “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli hertürlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmakla yükümlüdürler.” Bu Yasa ve Yönetmeliği yürütmek de Bakanlar Kurulu ve ilgili Bakanlıkların sorumluluğundadır.
Varolan mevzuat uygulansa başkentte böyle kazalar yaşanmaz, yaşansa da sorumlular derhal belirlenir ve gereken yapılırdı.
Bu adımın atılması gerekirken, sorunların görece daha az yaşandığı büyük işyerlerindeki hizmetin niteliğini değiştiren, işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerini dışsallaştıran, taşeronlaştıran düzenlemelerin yapılması, işyeri hekiminin ve iş güvenliği uzmanının eğitimlerini özel şirketlerden alınmasını düzenleyen son yönetmeliklerin yayınlanması süreci olumsuz etkilemektedir.
Hiç kimse Bakır İşletmelerinde yaşananları kazayla, kaderle açıklamaya çalışmasın.
Ölüm, emekçiler için kader olamaz.
Patlamalar kaza değil, açıkça iş cinayetidir.
Ve bu iş cinayetlerinin ve emekçi kardeşlerimizin can kayıplarının sorumlusu:
İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerini maliyet arttırıcı gereksiz bir harcama olarak gören, işçileri sağlıksız ve güvensiz ortamlarda ve koşullarda çalışmaya zorlayan patronlardır.
Sahip oldukları siyasi iktidarı ve zamanlarını bütün çalışanların sağlığını ve güvenliğini korumak, geliştirmek için kullanmak yerine işçi sağlığı ve iş güvenliği alanını piyasalaştırmak, özelleştirmek ve böylece sermayeye yeni bir rant alanı açmak için kullanan muktedirlerdir.
DR.CEM ŞAHAN
SAMSUN TABİP ODASI ESKİ BAŞKANI