Gezi Parkı eylemlerine destek için 2 Haziran gecesi Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde yürüyen grubun üzerine doğru hızla giren aracın altında kalan 20 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş’ın ölümü kayıtlara trafik kazası olarak geçti. Sürücü tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı ancak olayın üzerinden 2 ay geçmesine karşın soruşturma hâlâ tamamlanamadı. Olay anına ait MOBESE kayıtları yine ortadan kayboldu. Yaşasaydı ağustosta askere gitmeye hazırlanan Mehmet’in babası Ali Ayvalıtaş “Fidanımı aldılar elimden. Adımızı da çapulcu koydular” diyor. Çocuğunu kaybettikten sonra devletten bir başsağlığı beklediğini dile getiren Ayvalıtaş “Biz de evladıyız bu memleketin. Yüzde 50 bizim kardeşimiz. Oyları alıp o göreve geldiyse bizim de başbakanımızdır diye düşünüyordum. Ama artık hiçbir sözüne güvenim kalmadı” diye konuşuyor.
‘Allak bullak etti’
Ayvalıtaş ailesini Mehmet’in ölümüne yol açan, onunla aynı ismi taşıyan, aynı yaştaki sürücünün ailesi ziyaret etmiş. Ayvalıtaş, aileyi allak bullak eden olayı şöyle anlatıyor:
“Bana olaya karışan taksi şoförünün vicdan azabı çektiğini, gelip konuşmak istediğini söylediler. ‘Gelsin buyursun’ dedim. Ama gelen şoför değil gerçek katillerdi. Ben içeri girince CHP’den tanıdıklar ve arkadaşlar vardı, sesimi çıkarmadım. Ama o anı tekrar yaşadım, gittikten sonra içim içimi yedi. Taksi şoförü gelecek diye beni kandırıp tuzağa düşürdüler. Bir daha ne arayan oldu ne gelen oldu, zaten gelseler de kovardım. Başsağlığı dileyip çay içip gittiler.”
Yeğeni de yaralandı
1 Mayıs Mahallesi’nde 2 Haziran gecesi toplanan binlerce kişi yürüyüş yaptıktan sonra E-5’e yöneliyor. Yol trafiğe kapatılıp eylem yapılmak isteniyor ancak araçlar bir türlü yavaşlamıyor. Yolun sağ şeridine dolan mahalle halkı buradaki trafiği yavaşlatmayı başarıyor ancak orta ve sol şeritte trafik devam ediyor. Yavaşlayan trafiğin içinden hızla grubun içine giren jeep, Mehmet’i hayattan koparıyor, birlikte büyüdükleri yeğeni S.K’yi de yaralıyor. Lise öğrencisi S.K’nin olayda kaburgaları kırılıyor ve akciğer zarı deliniyor. 20 gün yoğun bakımda kalan S.K. geçen günlerde taburcu oldu ama tedavisi sürüyor. S.K. eylem gününü “Mehmet ‘Keşke yürüyüşe gelebilsem ama mesaime denk geliyor. Keşke izin alabilsem’ dedi. Biz de ‘Sen işe git, biz nasıl olsa orada olacağız’ dedik. Biz gelmeyecek sanıyorduk ama akşam 19.00’a doğru ödemeli çağrı yaptı. Benim de kontörüm yoktu arkadaşımdan aradım. İşten izin aldığını söyledi. Buluşup birlikte yürüyüşe gittik” diye anlatıyor. S.K. olay anını hatırlamıyor. Zaten Mehmet’in öldüğünü de hastaneden çıkınca söylemişler. İfadesini de yoğun bakımdan çıkacağı gün hastanede veren S.K.’yi polis yoğun bakımdayken 2 kez daha ziyaret etmek istemiş. Ama doktorları, polis ile tartışıp yoğun bakımda ifadesinin alınmasına izin vermemiş.
‘Acımızı yaşatmadılar’
Geçimini pazarcılık yaparak sağlayan baba Ali Ayvalıtaş, oğlunun ölümünün çok fazla gündeme getirilmemesi nedeniyle kırgın. Ayvalıtaş “Birimizin parmağına diken batsa bütün millet bunu hisseder. Bu olayın üstü kapatılıyor” diyor. Medyadaki sansürden de şikâyetçi olan Ayvalıtaş “Ben pazarcıyım. Halkla iç içeyim. Halk sanıyorki eylemlere katılanlar bu ülkenin düşmanı, medya olayları yansıtmadığı için böyle sanıyorlar. Başbakan çıkıyor Mısır’da ölen 300 kişiden bahsediyor. O zaman gitsin Mısır’ın başbakanı olsun. Biri bir gün arayıp başsağlığı dilemedi. Acımızı yaşamamıza bile izin vermiyorlar. Bugün ben yanarım, yarın sen yanarsın” diye konuşuyor.
3 çocuk babası olan Ali Ayvalıtaş kalbinden rahatsızlanınca evin en küçüğü Mehmet, iki kardeşinin okuması için okulu bırakmak zorunda kalmış. Ayvalıtaş oğlu Mehmet’i şöyle anlatıyor:
“Mehmet ‘Kardeşlerim okuyor, ben babama yardım edeyim’ dedi. Bir ara pazarda yanımda çalıştı. Pazarda işler bozulunca ‘Baba senin işlerin daha da ağırlaştı, ben kendime başka iş bulayım’ dedi. Ağustosta askere gidecekti. ‘En azından askerde sana yük olmayayım para biriktireyim’ deyip işe girdi. 2 aydır iş bulmuş büyük bir lokantada çalışıyordu. Mehmet ne sağı bilir ne solu bilir, sadece halk adamıydı. Şu an askerdeki 2 arkadaşına da benden para alıp gönderirdi. Öyle yardımsever bir insandı. 3 çocuğum var. Ama Mehmet en küçüğü, en değerlisiydi. Çok özel bir çocuktu.”
Mehmet’in ölümü üzerinden 2 ay geçmesine karşın soruşturmanın çok ağır ilerlediğini ifade eden Ali Ayvalıtaş, kendisi gibi ekmeğinin peşindeki bayrak satıcısına hemen 7 yıla kadar hapis istemi ile dava açılmasına tepki gösteriyor.
Kaynak: Cumhuriyet – Özlem Güvemli