2018 yılında İstanbul’da en az 226 işçi yaşamını yitirdi.

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi raporuna göre, 2018 yılında İstanbul’da en az 226 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Sadece İstanbul’da son 5 yılda hayatını kaybeden işçi sayısı ise en az 1.154 olduğu açıklandı. raporuna göre, 2018 yılında İstanbul’da en az 226 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Sadece İstanbul’da son 5 yılda hayatını kaybeden […]

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi raporuna göre, 2018 yılında İstanbul’da en az 226 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Sadece İstanbul’da son 5 yılda hayatını kaybeden işçi sayısı ise en az 1.154 olduğu açıklandı.

raporuna göre, 2018 yılında İstanbul’da en az 226 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Sadece İstanbul’da son 5 yılda hayatını kaybeden işçi sayısı ise en az 1.154 olduğu açıklandı.

İSİG meclisi raporunda işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında yaşanan sorunlara dikkat çekilirken, alınacak önlemlere özellikle örgütlenme konusuna dikkat çekildi. Raporda şöyle denildi:

Yıllara göre baktığımızda İstanbul’da;

2013 yılında en az 96 işçi,
2014 yılında en az 198 işçi,
2015 yılında en az 142 işçi,
2016 yılında en az 262 işçi,
2017 yılında en az 230 işçi,
2018 yılında en az 226 işçi yaşamını yitirdi…

Öncelikle belirtelim, 2013 yılında İSİG Meclisi’nin veri toplama kanalları kısıtlı olduğu için iş cinayetleri görece daha düşük gözüküyor. Diğer yandan özellikle OHAL ile başlayan süreçle birlikte ülke ölçeğinde olduğu gibi İstanbul’da da iş cinayetlerinde artış gerçekleşti. Bu artışın temel nedenini 3.Havalimanı inşaatı sürecinde sembolize edebileceğimiz işçi sınıfına dönük baskı süreci oluşturuyor. İşçiler hak arayamıyor, iş bırakamıyor, görece daha güvenceli olan sendikalı işçiler dahi ‘şu makine güvenli değil, çalışmayacağım’ diyemiyor. Diğer neden ise içinde bulunduğumuz ekonomik krizin etkileri. İşçilerin çalışma koşulları daha da kötüleşiyor, en basit iş güvenliği önlemleri alınmıyor, çalışma saatleri artıyor, iki işçinin yapacağı işi bir işçi yapıyor. İşsizlik korkusu da cabası…

İstanbul, ülkemizde en çok iş cinayetinin yaşandığı şehirdir. Her yedi iş cinayetinin biri İstanbul’da gerçekleşmektedir.

İstanbul’daki iş cinayetlerinin üçte biri yüksekten düşme kaynaklı gerçekleşiyor. Oysa biliyoruz ki basit önlemler alınsa bu nedenli ölümler engellenebilir. (Bu noktada hatırlatalım. Çalışma Bakanlığı ile Türkiye İnşaat İşveren Sendikası arasında, Cumhurbaşkanlığı’nın ikinci 100 günlük icraat programı kapsamında, “Yüksekte Güvenli Çalış Kampanyası” hayata geçiriliyor. Kimsenin haberi olmayan bu proje kapsamında sermayeye 40 milyon TL aktarılacak. Yüksekte çalışma nedenli ölümlerin en az olduğu kış aylarına denk getirilmesi de ayrı bir konu…)

Ülke ortalamasının yarım katı daha fazla olan kalp krizi, beyin kanaması nedenli ölümler ise dikkat çekici. Bu durum uzun-yoğun-fazla çalışma koşullarının bir sonucu…

Yine barınma, beslenme ve ulaşım süreçlerindeki sorunları da düşünerek daha geniş bir açıdan İSİG mücadelesini örgütlemeliyiz. Özellikle şehir dışından çalışmaya gelen inşaat işçileri şantiyelerde kötü koşullarda barınıyor ve yetersiz-sağlıksız besleniyor.

İstanbul’da iş cinayetlerinde ölen işçilerin yüzde 4’ü kadın, yüzde 96’sı erkek. Ancak kadın işçi ölümleri yeterince bilinmiyor veya ‘iş cinayeti’ kapsamında görülmüyor. Daha çok trafik kazası, kalp krizi-ecel deniyor ya da erkek şiddeti içinde bu yönü görülmüyor. Diğer yandan kadınların kayıtdışı çalışma oranının yüksekliği de alanı görünmez kılıyor…

İş cinayetlerinde ölen göçmen/mülteci işçilerin geldikleri ülkelere göre baktığımızda,

8 Afganistanlı, 4 Suriyeli, 4 Türkmenistanlı, 3 Pakistanlı, 2 Azerbaycanlı, 1 Özbekistanlı, 1 Rusyalı ve 1 Ukraynalı işçi yaşamını yitirdi. Türkiye’de ölen göçmen işçilerin yüzde 22’si İstanbul’da yaşıyordu. Tabi bu durumda bilgi kaynaklarımızın şehrimizde daha geniş olması da ölümleri tespit edebilmemizde önemli bir husus…

İstanbul’da da fabrika ve işyeri yangınları dikkat çekici halde arttı. Bakanlıklar kadar yerel yönetimlerin de bu işte sorumluluğu var. Çünkü ruhsatı veren onlar. Metruk binaların, kolonları kesilmiş atölyelerin yeni müdavimleri ise korunaksız mülteci/göçmen işçiler…

Son dönem gelen Kafkasya ve Uzak Asya göçmenlerin durumu ise Suriyelilerden beter. Kısa dönem vize aldıkları için dönemiyorlar, kaçak kalıyorlar ve her türlü sömürüye, istismara açık hale geliyorlar. İş cinayetlerinde de bilgiye ulaşmak mümkün olmuyor çoğunlukla…

“Yabancılar yasası kayıtdışı çalışmanın önünü açtı”

İSİG Meclisi raporunda yeni yasal düzenlemenin yol açtığı olumsuzluğa da dikkat çekilerek şöyle denildi:

“Yabancılar için iş yasası çıktı.

(Türkiye ölçeğinde baktığımızda mevsimlik tarımda çalışan göçmen/mülteci işçiler için “muafiyet belgesi” dahilinde kayıtdışı çalıştırmanın da önü açıldı. Bu durum açık ki tarımda yaşanacak iş kazaları ve iş cinayetlerinin de kayıt dışında kalması ve yaptırımdan azade tutulması demek.)

Aynı kanunda göçmen/mülteci işçilere kademeli olarak işverenden rıza alma belge yenileme şartı getirildi. Ki bu da her türlü riskli işlere biat etme, itiraz hakkını ortadan kaldırma anlamına geliyor. İş kanununda bir önemli eksik de “müktesep” haklarda. Zira mülteci işçilerin kanun çıkmadan önce ve kayıtdışı çalıştıkları süredeki haklarının üzerine sünger çekilmiş. Aynı durum yaşanan iş kazaları ve iş cinayetleri için de geçerli. Bu konuda kaç kazanın yaşandığı, kaç işçinin sakat kaldığı; dava süreçleri ve tazminat hakkı ile ilgili yetkili kurumlar tarafından en küçük bir girişim yok. Bu noktada Bakanlık çalışma başlatabilir, Meclis’te araştırma önergesi verilebilir, sendikalar ve hukukçular bu konuda çalışma yapabilirler…”

emek.org.tr

 

İlgini çekebilecek diğer içerikler