İstanbul 3. Havalimanında kötü çalışma koşullarını protesto ettikleri için 31 i tutuklu 61 işçi dün mahkemeye çıktı. İşçiler hakkında adli kontrol ve yurt dışına çıkış yasağı şartıyla tahliye kararı verildi.
Gaziosmanpaşa Adliyesi 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada tutuklu ve tutuksuz işçilerin savunmasının ardından söz alan avukatlar serbest bırakılan işçiler için alınan adli kontrol şartının ve yurt dışı yasağının kaldırılmasını istedi. Duruşmada bir asker ve bir işçi baygınlık geçirdi.
Çok sayıda sendika ve meslek örgütleri temsilcisi, siyasi parti temsilcileri milletvekilleri, demokratik kitle örgütleri, basın, işçi yakınları mahkeme önünde toplandı. Yapılan basın açıklamaları ve konuşmalarda, AKP iktidarının ve inşaat şirketi yetkililerinin işçilerin çalışma koşulları karşısındaki tutumları eleştirildi. Mahkemede işçilerin değil hava limanında iş cinayetlerinden ve kötü koşullardan sorumlu olan patronların yargılanması gerektiği vurgulandı.
“Havaalanında 52 işçi öldü ama hiç bir patron yargılanmadı”
Mahkeme öncesinde işçi yakınları, işçiler ve dayanışma için gelen emek dostları yaşanan hukuksuzlukları ve adaletsizliği dile getirdi.
İnşaat İş Sendikasından Tezcan Acu, “Kötü yaşam koşulları ve güvencesiz çalışma koşullarına karşı başlatılan isyan haksızca bastırılmış, arkadaşlarımız tutuklanmıştır. Bugün burada tutuklu arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Kötü koşullar hala devam ediyor.” Dedi.
Dev Yapı İş’ten Cemal Özden de “52 ölümden daha fazlası var ölümleri saklıyorlar. İnşaat işçisi ya topluca öldüğünde ya da direndiğinde gündem olur, biz ölmek istemiyoruz” diye konuştu.
Tutuklu bulunan Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut’un eşi Ayla Karabulut da, “Havaalanında 52 işçi öldü ama hiç bir patron yargılanmadı. Bugün hem işçilerin hem sendikacıların serbest bırakılması istiyorum” dedi.
Tutuklulardan Deniz Aslan’ın kardeşi Muhammed Aslan, “En sevdiğim abimin serbest bırakılmasını istiyorum, arkasındayız” dedi. Özkan Özkanlı’nın annesi Rahife Özkanlı DA “İşçilerin serbest bırakılması için buradayız” derken gözyaşlarını tutamadı.
İşçilerin savunmaları
İşçiler mahkemede yaptıkları konuşmalarda, yaptıkları eylemlerde haklı olduklarını belirterek kötü çalışma koşullarını, şirketi ve güvenlik güçlerinin tavırlarını anlattılar eylemlerini ve taleplerini savundular.
İşçilerin yaptığı savunmalardan bölümler şöyledir:
Teyip Kırğın: Suçlamaları kabul etmiyorum. 15 günde bir izin kullanmam söylendi ama izin kullandırmadılar. Arkadaşıma elektrik çarptı, buna rağmen tutanak tutulmadı. Kuzenim 3.5 metre yüksekten düştü. Bir saat boyunca yağmurda bekliyorum, kapısı kapanmayan otobüsler var. Bize verilen tatlıların son kullanma tarihi geçmişti. Hepsi etkili oldu eyleme katılmama. Ben, benle konuşan milletvekilinin kim olduğunu bilmiyordum bile. Gözaltına alındığımda komutan kulaklarımla oynuyordu. Konuştuğum kadın milletvekillerinin fotoğraflarını gösterdiler ‘ Kim bu o… kancıklar’ gibi kelimeler kullandı. Biz sadece kötü koşulların düzeltilmesini istedik.
Ramazan Gözel: Slogan sesleri duydum. Baktık grup bize doğru geldi. Arabaya vurdular, biz sizin hakkınızı savunuyoruz, siz niye susuyorsunuz diye. Hak verdik. Eyleme katılma sebebim, kuzenim iş kazası geçirdi, iş güvenliği alınmamıştı. Kuzenim parasını da alamadı ne devletten ne şirketten. Ben şortla, terlikle TOMA’ya nasıl zarar verebilirim? Kahvedeydim, milletvekillerini ayakta izliyordum. Fotoğraflarım medyaya düşmüş. Aslında benim şikayetçi olmam lazım. Askeri araç işçilerin arasına girdi, orada biz işçiler durdurmaya çalıştık, kafama baret yedim ama bunları hiç çekmemişler.
İşçilerden Servet Gözel de, savunmasında servis araçlarında tehdit edildiklerini dile getirdi. İşçilerden Cihan Saribulak da suçlamaları kabul etmediğini ifade etti.
Akif Altınışık: Keyfi olarak koğuştan alıp götürüldüm. Terörist muamelesi yaptılar. Ne polis ne askerle karşı karşıya gelmedim. Sadece kahvedeki toplantıya meraktan dolayı katıldım.
Mustafa Atay: Üniversite öğrencisiyim. Yıllardır üniversite okurken harçlığımı çıkarmak için inşaatlarda çalıştım. Grubun yaşamsal koşulların iyileştirilmesi amacıyla toplandığını düşündüm. Servis alanı olduğu için grubun içinde olmak zorunda kalıyorsunuz. Şefle konuştuğumda işin iptal olduğunu söylediler. Yattığım koğuşa gittim. Bir süre sonra bağırışları çağırışları duydum. Dışarı çıktım polisin biber gazlı müdahalesi oldu. Devletin polisine karşı çıkmam mümkün değil.
‘İGA YÖNETİCİSİ VATAN HAİNLİĞİ İLE İTHAM ETTİ’
Deniz Aslan: 2017’nin 11’inci işe ayında başladım. Ana firma İGA bünyesinde çalışıyordum. Şartları söylememe gerek yok. Burada dile getirildi. İşi engelleme, polise direnmeye yönelik dosyada bir tek delil yok. Gözaltına alındığımızda askerlerin yanında bulunan bir İGA görevlisi bizi vatan haini olmakla itham etti.
‘ARKADAŞIMI TEKME TOKAT DÖVDÜLER’
Rıdvan Günül: Hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum. Toplantıda taleplerimizi bildirdik ama kabul edilmedi. Koğuşların olduğu bölgeye gittim, orada polisler tarafından GBT’me bakıldı. Sonraki günde gözaltına alındım. Gözaltına alındığımda benden önce savunma yapan Deniz Aslan’ın tekme tokat dövüldüğünü gördüm. Benim hala firmadan alacağım var.
‘İGA YELEKLİ ASKER VE POLİSLER GÖZALTI YAPTI’
İlker Kurt: 15 maddenin düzeltilmesi istendi. Şartlar yerine getirilmedi. Tahta kurularından kaynaklı ışıklarını açık bırakan bir çok arkadaşımı gördüm. Tahtakurularından kaynaklı insanların dışarda sabahladığına şahit oldum. O bölgeyi gören 10-15 kamera var. Bunların görüntüleri nerede? İnsanlar eylem niyetinde değildi. Polis ve askerin müdahalesi ile olaylar çıktı. Polis ve askerin saldırısından kaçmamız eylem olarak gösterildi. İkinci günde İGA yelekleri giyen polis ve askerler bizi gözaltına aldı. Gözaltına alındıktan sonra götürüldüğümüz bölgede askerler tarafından darp edildik. Buraya gelen İGA yöneticileri de bize hakaret ederek darp ettiler.
‘TAHTAKURULARDAN IŞIĞI AÇARAK UYUYORDUK’
Murat Altıntaş: Uzun süre maaş alamayanlar var. Havalimanındaki sıkıntılardan biri ve en büyük sorun tahtakurularıydı, ışığı yakıp uyurduk. Taşeron firmalar devletin verdiği yetkileri kötüye kullandılar. Tuvaletlerde su olmuyordu. En meşru taleplerimiz suç sayıldı. Olayda elimde silah yoktu, taş falan atmadım.
Hacı Volkan Oflaz: Yaklaşık 16 ay boyunca ana firma İGA’da çalışmaktayım. Pazar günleri ve bayramlarda çalışıyorduk. İş güvenliğimiz yoktu. Uzun süre servis araçlarına binemiyoruz. Kalıcı sinuzit hastalığına kapıldım. Benim kötü amacım yoktu. Gruba kimin eklediğini bilmiyorum. Aileme ben bakmaktayım. Beraatimi talep ediyorum.
Ahmet Faruk Şengül: İş güvenliği olmadığı için, tahtakuruları içinde uyuduğumuz için, yemekhanedeki sorunlarımız için, servis beklediğimiz için eylem yapıldığını söylediler. Bende çalıştığım süre boyunca bu sorunlarla karşılaştığım için eyleme katıldım. Ama hiçbir şekilde kimseye zarar vermedim. Jandarma ve polisle karşı karşıya gelmedim.
Diyar Bozkurt: İş güvenliği yok, benim arkadaşım yanımda yüksekten düştü. Biz hakkımızı arıyoruz bugün siz de bizim yerimizde olsanız aynı şeyleri yapardınız. Yaptığınız suçlamaları kabul etmiyoruz. Olayın nasıl başladığını görmedik. Üzerimde hâlâ tahtakurularının ısırık izleri var.
Muhammet Yiğen: Sivil bir polis ile İGA formalı biri beni aldı, darbettiler.
İnşaat İş Sendikası Sözcüsü Uğur Karataş: İddianamede kaçak girdiğim yazıyor. Sendikanın basın sözcüsüyüm. Basını bilgilendirdim. Yaptığım konuşma suç sayıldı. 5 yıldır bu sorun devam ediyor ama bu suç şebekesi eylemler devam edince işçilerle görüşme kararı aldı. İşçinin işverene karşı tek silahı iş durdurmadır. İşçi ölümlerine karşı iş durdurma talep edilmesi sendikanın görevidir. Biz sınıf sendikasıyız. Konuşmalarımı kabul ediyorum. Bu sendika olarak benim için onurdur. Silahla tehdit edilen işçiler var, kim yapıyor bunu, taşeronlar yapıyorlar. Birden baktık akrepler, TOMA’lar gelmiş. Bu işçiler sabah işe gitmek istiyor ama servis yok. İşçiler servis beklemek istemiyorlar. 2 konuşma yaptığım için 2 buçuk aydır tutukluyum.
Özgür Karabulut: Kölece çalışma koşullarına karşı işçileri savunmak benim görevim. 40 bine yakın işçi çalışıyor giren işçiler arkasına bakmadan kaçıyorlar. Maaş alamadıkları için patronun yanına gidip dayak yiyen işçiler var. Anayasalarda tehlike varsa çalışmamak işçinin hakkıdır. Ben de iş bırakabilirsiniz diye çağrı yaptım. endikal örgütlenmek suç mu? Yaptığımız hiç bir şey suç teşkil etmiyor. Kamu malına zarar verdiniz diyorlar. İşçiler ben konuşma yaparken ellerindeki baretleri demirleri vurdular. Plastik demire zarar verir mi? Ben yüklenen suçların hiç birini işlemedim.
İnşaat İş Genel Sekreteri Yunus Özgür: Kendimi savunacak hiçbir şey yaptığımı düşünmüyorum. Sadece iddianamenin ne kadar boş ve yasadışı olduğu hakkında konuşmak istiyorum. İddianame tamamiyle anayasal haklarımın ihlalidir. Yasadışı ve suçtur. Benim tutuklanmamın tek dayanağı benim işçileri proveke ettiğim söyleniyor. Ben bir sendikacıyım. Çalışma Bakanlığın resmi sayfasında yer alan İnşaat İşçileri Sendikası’nın sekreteriyim. 52 işçi ölüyor tek bir soruşturma yok.
Anıl Deniz: Bu iddianame tam fiyasko. Kimse kimseye zorla slogan artırmaz. Kimse kimseye zorla birşey yaptıramaz. İşçilerle birlikte İGA yöneticileriyle görüşmeye gittik. Sonra kampa geldik o an oradaydım sadece “İnşaat işçileri köle değildir” diye slogan attım. Bu suçsa suçu kabul ediyorum bu onurdur benim için. (Kaynak Evrensel gazetesi)
emek.org.tr