Dile kolay AKP li yıllarda en az 32.182 emekçi can vermiş!
Kapitalizmin bizim gibi ülkelere yapıştırdığı, sermayenin ve onun hizmetindeki siyasal iktidarın, bir türlü önlemek gibi derdi olmadığı iş cinayetleri yıllardır sürüyor.
2023 Ekim ayında da 150 işçimiz yaşamını yitirdi.
AKP li olsun ya da olmasın, sorun; sistemle ilgili işçi yaşamına değer vermeyen kapitalizm ile ve sermayenin-burjuvazinin aç gözlülüğü ile ilgilidir. Elbette maliyet hesabıyla oturup kalkan ve “fıtratında var” diyerek iş cinayetlerini kader diye yutturarak önlem almayı önemsemeyen sermaye ve ona hizmet eden iktidar ve buna boyun eğmiş kitleler oldukça, iş cinayetleri yaşamın rutini olarak devam edecektir.
Kocaeli İSİG Meclisi raporunda haklı olarak şu söylendi:
“21 yılda iş cinayetleri gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiş ve bu durum olağanlaştırılmıştır. Ancak biz işçilerin de mücadelesi her alanda devam etmektedir. İş cinayetlerine, güvencesiz çalıştırmaya, sendikal örgütlenme üzerindeki baskılara karşı direneceğiz… Artık Yeter!”
Artık yeter elbette, ancak bu nasıl gerçekleşecektir?
İşçi sınıfının ve sendikaların, emek dostları siyasal kurumların güçlü kitlesel örgütlere sahip olması ve mücadele sürdürmesi çok önemli bir caydırıcı etkendir. Ancak eleştirilere konu edilen bu konu da gerilik ve zayıflıkların sürdüğü de bir gerçekliğimizdir. İş cinayetleri konusu, örgütlenme ve mücadele için önemli bir zemindir. Değerlendirmek de işçi sınıfı mücadelesine katkılar sunacak yol açacaktır.
Yani ancak örgütlenmek ve mücadele etmekle iş cinayetleri durdurulabilir.
Kocaeli İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi geçen günlerde açıkladığı iş cinayetleri raporunda, AKP’li yıllarda İSİG alanındaki yaşananları ve temel sorunları şöyle özetledi:
1- Ülkemizde hüküm süren durum bir iş cinayetleri rejiminin varlığıdır. Soma, Amasra, Hendek, Davutpaşa, Ostim, Torunlar, Ermenek, Elbistan, Şırnak, Dursunbey, 3.Havalimanı, Tuzla Tersaneleri, Kot Kumlama gibi birçok işçi katliamı bu dönemde meydana gelmiştir.
2- ILO ve DSÖ verilerine göre her bin işçi için yılda 4 ila 12 yeni meslek hastalığı olgusu beklenmektedir. Yine meslek hastalıklarına bağlı ölümler, iş cinayetlerine bağlı ölümlerin yaklaşık 5-6 katı düzeyindedir. Ancak SGK ise her yıl 500 civarı meslek hastalığı tespit etmiş ve her yıl 5 ila 20 civarı meslek hastalığına bağlı ölüm açıklamıştır. Devlet meslek hastalıklarını gizlemiştir.
3- İş cinayetleri sonrası adaletsizlik, cezasızlık bir kural haline gelmiştir. Davalarda asıl sorumlular mahkemeye çıkartılamadığı gibi tali sorumlular kısa süreli hapis cezalarına çarptırılmış, bu cezalar para cezasına çevrilmiş ve 24 ay taksitlendirilmiştir.
4- İktidara gelir gelmez çıkarttıkları 4857 sayılı İş Kanunu ile taşeron çalıştırma başta olmak üzere esnek ve güvencesiz çalıştırma yasal hale getirilmiş ve kiralık işçilik ve özel istihdam büroları içerikli kölelik yasası ile bütün işlerde güvence tamamen ortadan kalkmıştır. Gelinen noktada Türkiye sermaye için bir cennet haline gelmiştir. Emek sürekli ucuzlaştırılmış, Türkiye Avrupa’nın Çin’i haline getirilmiştir.
5- Sendikal hareket baskı altına alınmış, sendikalaşan işçiler işten atılmış ve iktidara bağlı sendikalar egemen hale getirilmiştir. Grevler “milli güvenlik” gerekçesiyle yasaklanmış, 1 Mayıslarda alanlar kapatılmıştır.
6- Devlet kendi yasalarına dahi uymamış, çalışan çocuklar korunmamıştır. Çocuklar çalışması yasak olan işkollarında çalışmanın yanında 15 yaşın altında da çalıştırılmaktadır. Yoksulluk, 4+4+4 eğitim sistemi, çırak ve stajyerlik uygulamaları, mevsimlik tarım işçiliğinin omurgasının çocuklardan oluşturulması gibi nedenlerle üçte biri 14 yaş ve altında olmak üzere her yıl 60-70 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiştir.
7- SSGSS yasası ile emeklilik yaşı 65’e çıkarılmıştır. Emekli olduğu halde geçinemediği için çalışan ve emekli olma hakkını sigortasız çalıştığı ya da sigortası düzenli yatırılmadığı için kazanamayan milyonlarca emekli/yaşlı işçi kitlesi oluşmuştur. Yine her yıl iş cinayetlerinde hayatını kaybedenlerin yüzde 20-25’ini bu işçilerin oluşturması, emekli/yaşlı işçilerin güvencesiz emek haline getirilmesinin bir sonucudur.
8- Tarımda, sanayide, hizmet sektöründe kadınlar en güvencesiz koşullarda çalıştırılmıştır. Bu çalışma koşullarının diğer yanını ise işyerinde şiddet ve taciz oluşturmuştur. Kadınların ev içi emeği de –temizlik, yemek, çocuk ve yaşlı bakımı– görünmez kılınmıştır. Her yıl 120-150 civarında kadın çalışırken hayatını kaybetmiştir.
9- Yanlış dış ve iç politikalar sonucu Türkiye milyonlarca mültecinin akınına uğramıştır. Nüfusun yüzde 10’unu oluşturan göçmenler sigortasız, ucuz, dışlayıcı yani tamamen korunmasız koşullarda çalıştırılmıştır. Son dönemde her yıl 100 civarında göçmen işçi hayatını kaybetmiştir.”
Emek.org.tr