İSİG Meclisi açıkladığı raporda, iş cinayetlerinin nedenlerini anlatırken, aydınlatıcı bilgilerle de tarım işkolundaki tabloyu gözler önüne seriyor.
Tarım işkolunda gerçekleşen kötü çalışma koşulları ve iş cinayetlerinin önlenmesi için de şu tespit ve önerilerde bulunuyor:
“Tarım işçileri taleplerini netleştirmeli ve örgütlenmelidir.
1- Köylüleri “mevsimlik” ve “gezici” işçiliğe zorlayan koşulların ortadan kaldırılması hedeflenmelidir. Bu noktada tarımda neo-liberal politikaların uygulanmasına son verilmelidir. Köyler yerleşime ve üretime uygun bir biçimde yeniden yapılandırılmalıdır. Ekolojiye ve gıda güvenliğine öncelik veren köklü bir Tarım Reformu yapılmalıdır.
2- Mevsimlik tarım işçilerinin temel haklardan (ücret, çalışma saati, sosyal güvence, sendikal örgütlenme) yararlanmalarını sağlayacak kapsamlı bir yasal düzenleme yapılmalı, dayıbaşılık kaldırılmalı ve halihazırda çıkarılmış yönetmeliklerin hayata geçirilmesi sağlanmalıdır.
3- Mevsimlik tarım işçilerine yönelik izole etme, aşağılama (örneğin fişleme) ve şiddet politikalarının önüne geçecek idari ve toplumsal tedbirler alınmalıdır.
4- Tarım işçilerinin çalıştıkları yerlerde başta sağlık ve eğitim olmak üzere hizmetlere ulaşımı için tedbirler alınmalıdır.
5- Çocukların eğitime ulaşmaları, sağlıklarının korunması en başta gelen sorundur. Kamusal bir politika oluşturulmalıdır. Periyodik olarak genel sağlık taramaları yapılmalı ve sağlık hizmetlerinden yararlanmaları ücretsiz olmalıdır.
6- Kadınların çalışma dışında üzerlerinde olan çocuk bakımı ve ev işleri için yerleşim alanlarında kreş, ortak mutfaklar ve çamaşırhaneler oluşturulmalıdır. Kadın sağlığına dönük çalışmalar yapılmalıdır.
7- Tarım işçileri için sağlıklı (temiz su, banyo ve lavabo vb.) ve sosyalleşme imkanı sağlayan barınma alanları oluşturulmalıdır.
8- Tarım işçilerinin çalıştıklara alanlara ulaşımı, uygun araçlarla ve güvenli bir şekilde yapılmalıdır.
Agrobay direnişinin gösterdikleri
Tarım iş kolundaki iş cinayetlerine ışık tutan Agrobay serasındaki çalışma koşullarını, devam eden işçi direnişini ve talepleri bilmeliyiz.
Agrobay direnişi örgütlenme ve mücadelenin, bilinçlenmenin ve tabi ki sınıf dayanışmasının önemini bir kez daha gösteriyor.
Raporunda şöyle der İSİG Meclisi:
“İzmir Bergama’da “Avrupa’nın tek merkezden jeotermal enerji ile ısınan en büyük serası” diye reklamı yapılan Agrobay’da Tarım-Sen’e üye oldukları için işten atılan işçilerin direnişi bugün 38. gününde… Selamlıyoruz…
Agrobay işçileri ne istiyor?
Serada yaklaşık 500 işçi çalışıyor. İşçilerin yüzde 90’ı her yaştan kadınlar. Agrobay serasında kadın işçilere ağır işler yaptırılıyor. Sera jeotermal enerjiyle ısıtılıyor. Bazı zamanlar serada sıcaklık 60 dereceye kadar çıkabiliyor. İşçiler yoğun tarım kimyasallarına maruz kalıyor. Koruyucu ekipmanlar yetersiz. Serada yüksek tonlu hasatlar yapılıyor ve işçiler domatesleri asansörlerle topluyor. Bu araçlar eski ve doğru düzgün güvenlik önlemi yok. Ağır ve aynı işi sürekli yapmaktan kaynaklı fiziksel hastalıklar örneğin (fıtık) çok yaygın. Kimyasal maddelere maruz kalmalarından ötürü solunum rahatsızlıkları mevcut. Servisler eski, klimaları yok, kışın buz gibi, yazın cehennem gibi sıcaklıklarda işçilerin günde üç saatleri yolda geçiyor.
İşte bu noktada Şubat ayında Agrobay serasında başlayan sendikal örgütlenme faaliyeti ivme alınca patron 22 Ağustos’ta sendika üyesi bir işçiyi işten çıkardı ve bazı işçileri de ücretsiz izne yollamaya çalıştı. Ertesi gün sendika üyesi olan ve olmayan 10 işçi daha işten çıkarıldı. Bunun sonucunda işçiler arasında bir tepki oluştu, yürüyüş gerçekleştirildi ve bir direniş başladı. 2 Eylül’de günü birlik kurulan direniş çadırı üç gün sonra kesintisiz hale getirildi. Ancak 16 Eylül itibariyla çadırda bir-iki saat beklenen bir nöbet eylemine dönüldü.
İlk süreçte belirlenen talepler şunlardı: İşten atılan işçilerin işe geri alınması, maaşların düzenli yatırılması, bir gün izin-iki gün çalışma sisteminin kaldırılması, kaliteli koruyucu ekipmanların verilmesi, sıcaklarda soğuk su verilmesi, tuvalet izni verilmesi, mobbingin ortadan kaldırılması, servislerin düzeltilmesi ve promosyon hakkının verilmesi…
Ancak görüşmenin yapılacağı gün temsilci olarak seçilen üç işçiden ikisi işten çıkarıldı. Devamında 20 kadar işçi daha çıkarıldı. Şu an için işten atılan işçi sayısı 39’a ulaştı. Eyleme katılan işçilerin büyük çoğunluğu Kod-46 ile, bir kısmı da Kod-4 ve Kod-3 ile çıkarıldı. Özellikle Kod-46 önemli. Zira Kod-46 işçinin işyerinin gizliliğini ihlal etmesi veya hırsızlık gibi “yüz kızartıcı” suçlar işlemesi durumunda uygulanan bir kod. İşçiyi damgalayan, işçinin işsizlik maaşı almasını engelleyen, başka işletmelerde çalışmasını zorlaştıran bir kod.
Bu süreçte Agrobay önünde yapılan eylemlerin bir kısmına jandarma müdahale etti. Kadın işçiler sürüklenerek gözaltına alındı. Sendika Başkanına işyerinin 500 metre yakınına yaklaşmama cezası verildi. İşçiler sorunun çözümü için 16 Eylül’de CHP İzmir İl Kongresi’ne gittiler. (Zira CHP milletvekili Tuncay Özkan’ın Agrobay patronu Arzu Şentürk’ün nikah şahidi olduğu biliniyor). Firma ürünleri için boykot kampanyası başlatan işçiler, 20 Eylül’de İstanbul’a gelip Almanya Başkonsolosluğu önünde basın açıklaması yaptı, Rusya Başkonsolosluğu önündeki basın açıklaması ise polis tarafından engellendi.
Gelinen noktada (işe iade talebi olmakla birlikte) işten atılan işçilerin çok az bir kısmı işe geri dönmeyi istiyor. Kıdem ve ihbar tazminatlarının, fazla mesai ücretlerinin alınması ve yine işçilerin haksız bir yere damgalandıkları Kod-46’nın değiştirilmesi talep ediliyor…”
Tarım işkolunda iş cinayetleri
Tarım işçileri, 12 yıldır tuttuğumuz raporlarda inşaat işçileri ile beraber en çok iş cinayetinde kaybettiğimiz ve temel işçi sağlığı ve iş güvenliği koşullarının bile uygulanmadığı bir alanda çalışıyorlar. Bir örgütlenme seferberliği de şart. Bu noktada bir kıvılcım olabilecek Tarım-Sen üyesi Agrobay işçilerinin direnişiyle dayanışmamızı güçlendirmek ve işkolundaki mücadeleye katkı sağlamak için hazırladığımız son on yılı kapsayan “Tarım İşkolu İş Cinayetleri Raporu”nu paylaşıyoruz…
Tarım işçilerinin ölümlerine dair bazı hususlara şöyle dikkat çekiliyor:
Tarım işçiliğinin mevsimlik etkiyle özellikle Nisan ayının sonu ile ivme kazandığını ve bu ivmenin Kasım ayı başında sona erdiğini belirtelim. Yine okulların tatil olması da bu ivme sürecinin içindeki ayrı bir sıçrama noktasını oluşturuyor. İstihdamın genişlemesi ve güvencesiz çalışmanın/yaşamın temel olması iş cinayetlerinin de bu dönemde artmasının nedenini oluşturuyor.
Tarım işkolunda iş cinayetlerinin mesleklere göre dağılımı şöyle:
847 mevsimlik tarım/tarla işçisi, 451 çoban/hayvan çiftliği işçisi, 416 orman işçisi ve 89 ücretli çalışan balıkçı hayatını kaybetti.
- Bu tasnifi yapmak çok zor. Özellikle tarım işçileri, hayvan çiftliğinde çalışan işçiler, çobanlar ve bir kısım orman işçisi meslek olarak içiçe geçmiş durumda. Ancak alandaki tablonun daha iyi anlaşılması için önem arz ediyor.
- 2019 yılının son sürecinden itibaren oransal olarak mevsimlik tarım/tarla işçilerinin ölümleri azalıyor, çoban ve orman işçilerinin ölümleri ise artıyor. Bu durum tarım işkolunda sanayileşmenin daha da arttığının bir göstergesi olabilir.
- Türkiye’de Cumhuriyet döneminden beri mevsimlik tarım işçiliği yapılmaktadır. Yalnız mevsimlik tarım işçiliğini de kendi içinde üçe ayırmalıyız. Birincisi kendi bölgesinde çalışan (özellikle İç Ege’de) yerli mevsimlik tarım işçileri (tarla işçileri). İkincisi tek bir bölgeye giderek oraya bir mevsim boyunca yerleşen tarım işçileri, örneğin Urfa’dan Adana’ya pamuğa giden tarım işçileri. Üçüncüsü ise gezici mevsimlik tarım işçileri. Örnek verirsek, bu işçiler Mersin’de bir iki hafta boyunca seralarda portakal limon toplayıp sonra Aydın’da tütün, Balıkesir’de çilek, Adapazarı’nda fındık, Ordu’da fındık topluyor. Dönüş yolunda da Yozgat’ta nohut topluyor. Gezici tarım işçiliği 1990’lardan önce nadir görülüyordu, ancak 1990’larda köy boşaltmalardan sonra ve özellikle 2008 krizi sonrası büyük bir artış gösterdi. En kötü çalışma koşullarına maruz kalan gezici tarım işçilerini topraksız köylülerin yanı sıra geçinemeyen küçük üreticiler ve ortakçılar oluşturuyor.
- Önemli bir husus olan “dayıbaşılık sistemi”nin altını çizelim. Mevsimlik tarım işçiliğinde yüzlerce işçiye aracılık yapan ve her işçinin yevmiyesinden ortalama yüzde 10 pay alan dayıbaşları esasen tarımdaki taşeronun adıdır. Dayıbaşı akrabalık, köylülük vb. ilişkiler vasıtasıyla işçilerle kurduğu feodal güven ilişkisi üzerinden tarımdaki üretim sürecinin denetimini gerçekleştirir.
Tarım işkolunda iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle:
Trafik, Servis Kazası nedeniyle 596 işçi; Ezilme, Göçük nedeniyle 344 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 245 işçi; Şiddet nedeniyle 128 işçi; Yıldırım düşmesi nedeniyle 107 işçi; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 101 işçi; Yüksekten Düşme nedeniyle 78 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 54 işçi; Kesilme, Kopma nedeniyle 24 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 23 işçi; İntihar nedeniyle 20 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 18 işçi; diğer nedenlerden dolayı 65 işçi hayatını kaybetti…
- İşçiler kapalı kasa kamyonet, traktör römorku, eski ve kalabalık servisler gibi uygun olmayan koşullarda taşınmakta ve her yıl onlarca tarım işçisi yollara savrulmaktadır.
- Özellikle orman işçileri kesim yapılırken alınmayan önlemler sonucu devrilen ağaçların altında kalmaktadır.
- Mevsimlik tarım işçileri kurulan çadır kentlerde kalmaktadır. Ancak çadır kentlerin durumu hiç de televizyonların gösterdiği gibi değildir. Yerel halkla görüşmeyi engelleyen yani fiziksel olarak tecrit edilen tarım işçileri barınma, beslenme, altyapı gibi olanaklardan yoksun bulunmaktadır. Bu yüzden özellikle onlarca çocuk yıkanma ihtiyacını giderebilmek için girdikleri nehirlerde, sulama kanallarında, göletlerde vb. hayatlarını kaybetmektedir.
- Mevsimlik tarım işçilerinin çalışma ve sosyal hayatlarının iyileştirilmesi, ulaşımı gibi genelgeler çıkarılmasına rağmen devlet kendi yasalarına uymamaktadır.
Tarım işkolunda iş cinayetlerinin cinsiyetlere göre dağılımı şöyle:
346 kadın ve 1457 erkek işçi hayatını kaybetti.
- Sektörde kadın işçilerin ölüm oranı tüm iş cinayetleri ortalamasının yaklaşık üç katıdır. Özellikle kız çocukları, genç kadınların ölümü bu oranı artırmaktadır.
- Mevsimlik tarımda çalışan kadın işçiler toplam istihdamın neredeyse yarıdan çoğunu oluşturmaktadır. Kadın, tarlada çalışmanın yanı sıra ev içindeki işleri de üstlenmiştir. Ayrıca ev içindeki emeğinin karşılığını almadığı gibi, işyerinde emeğinin karşılığı olarak aldığı ücretinin denetimi kendisinde değil, aile otoritesi olan babaları ya da eşlerindedir. Ücretlerde toplumsal cinsiyet eşitsizliği belirgindir. Çalışma süreleri erkeklerle aynı, hatta kimi durumlarda fazla olmasına rağmen ücretler erkek işçilerden düşüktür. Göçmen kadın tarım işçileri işgücü piyasasında daha da dezavantajlı konumdadır.
Tarım işkolunda iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle:
14 yaş ve altı 101 çocuk işçi,
15-17 yaş arası 134 çocuk/genç işçi,
18-24 yaş arası 252 işçi,
25-34 yaş arası 218 işçi,
35-49 yaş arası 446 işçi,
50-64 yaş arası 363 işçi,
65 yaş ve üstü 104 işçi,
Yaşını bilmediğimiz 185 işçi hayatını kaybetti…
- Sektörde çocuk işçilerin ölüm oranı tüm iş cinayetleri ortalamasının yaklaşık üç katıdır. Çocukların ücreti anne ve babalarından düşüktür. Yine çocuklar eğitim imkanına ulaşamamaktadır.
- Yine yaşlı işçilerin istihdamı ve ölüm oranı diğer işkollarına ve iş cinayetlerine göre daha yüksektir.
Tarım işkolunda iş cinayetlerinde ölen göçmen/mülteci işçilerin geldikleri ülkelere göre dağılımı şöyle:
130 işçi Suriye, 84 işçi Afganistan, 10 işçi Gürcistan, 10 işçi Türkmenistan, 7 işçi Rusya, 6 işçi İran, 2 işçi Azerbaycan, 2 işçi Özbekistan, 2 işçi Ukrayna ve 1 işçi Tacikistan’dan çalışmak için kalıcı ya da geçici olarak gelmişlerdi.
- 30-40 yıldır İranlı, Gürcistanlı ve Azerbaycanlı işçiler Karadeniz’de çay ve fındık işlerinde çalışmak için geliyorlardı. Yine orman yangınlarını söndürmek için dışarıdan uçak kiralanıyor ve Rusya ile Ukrayna’dan uzman personel geliyordu. Ancak bu durum mevsimlik ve geçici bir nitelik taşıyordu. 2011 yılında başlayan savaş ile birlikte Suriyeliler, 2015 yılının sonlarından itibaren iç savaşın şiddetlenmesi ile birlikte de Afganistanlılar ülkemize kitlesel bir şekilde gelmeye başladı. Suriyeli emeği gezici mevsimlik tarım işçiliğinde ve Afganistanlı emeği ise çobanlıkta yoğunlaştı.
- 2015 yılında basına da yansıyan bir örnek verelim: “İzmir’in Torbalı ilçesinde kalan üç bin göçmen, jandarmanın ‘Geldiğiniz kampa gidin, yoksa sizi zorla göndereceğiz’ sözleri sonrası dayıbaşları tarafından Manisa ve Aydın’daki tarım arazilerinde çalıştırılmak üzere kamyon kasalarına bindirilerek götürüldü.” Yani Avrupalının beğenip almadığı göçmenler Türkiye’de mevsimlik tarım işçiliği gibi vasıf gerektirmeyen, emek yoğun işlerde, perişan yaşam koşullarına mahkum edilerek (o dönem için) 20 TL yevmiyeye dayıbaşlarının eline bırakılıyorlar. Dibe doğru yarış, her defasında yeni bir çaresizler kitlesiyle alevlendiriliyor. Yerli işçiye karşı 1990’larda köylerinden edilen Kürt köylüsü şimdi de Kürt mevsimlik tarım işçisine karşı ülkelerinden edilen Suriyeliler (yani sınıf içi rekabet, ücretlerin aşağı çekilmesi ve eşlik eden milliyetçilik).
Tarım işkolunda sendikaların açıklamaları, taziyeler, sosyal medya paylaşımlarını takip ederek ya da mesai arkadaşlarının bildirimlerine göre tespit edebildiğimiz kadarıyla iş cinayetlerinde ölenlerin 15’i (yüzde 0,83) sendikalı işçi, 1788’i ise (yüzde 99,17) sendikasız.
- Çalışma Bakanlığı’nın açıkladığı 2023 yılı Temmuz ayı istatistiklerine göre işkolunda 192 bin işçi çalışıyor ve yüzde 28’i sendika üyesi. İlk olarak sigortasız çalıştırılan işçi sayısı resmi açıklamaların kat be kat üstündedir. İkinci olarak sendikalarda örgütlü olan işçiler de daha çok sürekli istihdam edilen orman işçileridir.
- İş cinayetinde hayatını kaybeden 1803 işçinin 38’inin ismini bilmiyoruz. 70’inin isim bilgisi eksik, baş harflerle sınırlı. (Raporun sonunda isimleri paylaşıyoruz.) Bu durum da işkolundaki örgütsüzlüğün önemli bir göstergesi.
2013-2023 / Tarım İşkolunda iş cinayetlerinde hayatını kaybeden 1803 işçiyi saygıyla anıyoruz…İSİG MECLİSİ
Emek.org.tr