TTB, sağlıkta yeni düzenlemeye karşı çıkıyor. Sağlık emekçilerine yönelik şiddetten çok, sağlık kurumlarında çalışma hakkına ve hekimlik meslek örgütlerine yönelik yasakları içeren ‘sağlık torba teklifi’ görüşmeleri, TBMM sağlık komisyonunda sert tartışmalarla başladı.
TTB yaptığı açıklamada yeni düzenlemeye karşı çıkışını şöyle özetliyor: “Hekimleri işsizlik, yoksulluk ve açlıkla tehdit etmenizi, hekimlerin ölümlerini sıradanlaştırmanızı, her fırsatta sermaye ve yandaşlara rant aktarmanızı, meslek örgütümüzü yok sayan antidemokratik, dinlemeyen tavrınızı kabul etmiyoruz. Yasa tasarısı geri çekilsin
Sağlıkta şiddet tüm hızıyla devam ederken gizli saklı hazırlanan torba yasalarla sağlık sorunları çözülemez. Meslek örgütümüz bu yasa tasarısına TÜMÜ ile karşıdır. Yasa teklifi TÜMÜ ile geri çekilene kadar mücadele etmeye kararlıdır.”
TBMM Sağlık Komisyonu’nda önceki gün sert tartışmalara neden olan ihraç edilen doktorlara çalışma sınırı getiren 5. madde kısmi değişiklikle kabul edildi.
Değişikliğe göre, zorunlu hizmet sırasında atılanlar ile güvenlik soruşturması nedeniyle atanamayan doktorlar tüm özel hastanelerde çalışabilecek. Ancak AKP, zorunlu görev süresinin ardından ihraç edilen doktorlar için ise sadece SGK’nin anlaşması olmayan özel hastanelerde çalışabilme sınırlamasından geri adım atmadı.
HDP’li Serpil Kemalbay, öneriyle yeni bir yurttaşlık statüsünün tanımlandığını vurgulayarak, “OHAL kanunlarından etkilenen 160 bine yakın kamu emekçisini ve onların çevrelerini yurttaşlık statüsünden çıkarıyorsunuz” dedi.
Sağlık emekçilerinin talebi
Tartışmalar üzerine söz alan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, birliğin anayasanın 135. maddesine göre kurulmuş anayasal bir meslek örgütü olduğunu belirtti. Sağlıkta şiddetle ilgili olarak yasal düzenleme yapılması için yaptıkları çalışmalarla ilgili bilgi veren Adıyaman, “44 maddelik bir torba yasa tasarısını karşımızda bulduk. Hiç alakası olmayan birtakım öneriler getiriliyor bu sağlıkta şiddeti önlemeyle ilgili ama 5. madde var ki 6 bin hekimi ilgilendiriyor. Biz suçlu bir insanı savunmuyoruz, ‘Kanuni olarak adil bir şekilde yargılansınlar, yargılanan insanlara ne ceza veriliyorsa verilsin ama tutup da sizin OHAL şartlarında ihraç ettiğiniz insanlara bir de bu cezayı vermeye hakkınız yok’ diye düşünüyoruz. Soruşturması negatif geldiği için atamaları yapılmayan 1500 kişi var. Bu arkadaşlar açlığa mahkûm edildiklerini düşünüyorlar aileleriyle beraber ve buna isyan ediyorlar” diye konuştu.
“ŞEHİR HASTANELERİNİN AYRICALIKLARI KALDIRILMALI”
Yasa tasarısında yer alan Şehir Hastaneleri konusunda yapılan açıklamalarda “Şu anda Ankara Bilkent’teki şehir hastanesi aylık 2 buçuk milyon liraya kiralanmış durumda. Bu tür yüksek kira mecraları daha önceden 5 yıllığına anlaşılırken bu kanunla anlaşma 10 yıla çıkıyor. Ayrıca maliyenin denetiminden muaf tutuluyor. Bir takım özel şirketlere devlet arazisi veriliyor. Kamu İhale Kanununa da tabi olmayacakları gibi gerçekten çok ayrıcalıklı olanaklar sağlanıyor. Bu madde ile şehir hastaneleri tam anlamıyla bir ticarethane olarak sağlığın içine girecek. Buraya giden vatandaşlarımız birer müşteri şeklinde ele alınacak. Şehir hastaneleriyle ilgili verilen ayrıcalıkların kaldırılarak bunun mali denetimi şeffaf bir şekilde ne kadar harcandı? Bize ne tür bir getirisi var? Toplum sağlığının önündeki sorunlar neler? Bunlar detaylarıyla tartışıldıktan sonra adım atılmalı… Diğer maddeler o kadar çok öne çıkıyor ki şehir hastanelerine tanınan ayrıcalık gündem bile olamıyor. Belki birkaç madde geri çekilecek ve diğer maddeler meclisten geçecek” denildi.
TTB daha önce yaptığı bilgilendirme açıklamasında tasarıda şehir hastaneleri ile ilgili uyarıları şöyleydi:
“Şehir Hastanelerini Yapan ve İşleten Şirketler Lehine tasarının 38, 39 ve 40. Maddeleri;
Teklifle şehir hastanesi yapan şirketler yararına yeni düzenlemeler getirilmesi planlanmıştır. Teklifte “hizmet bedeli” tanımında “ve ihtiyari hizmetlerde sözleşmede yer alan miktara bağlı tıbbi destek hizmetlerinde ise on yılı geçmemek üzere” ile yapılan eklemeyle şirketlere hasta garantisi verilen tıbbi hizmetlerde, 10 yıllık süre garantisi de verilmiş oluyor. Böylelikle Sağlık Bakanlığı’nın bugüne kadar söylediği “beş yılda bir pazar testi yaparak günün koşullarına göre en uygun şirketlerle çalışabileceğiz” savının gerçek olmadığı ortaya konulmaktadır.
Şehir hastanesini işleten şirketlerin işletme dönemindeki teminat miktarının TÜİK tarafından belirlenen Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi (YÜFE) oranında artırılmasını öngören bir değişiklik de teklifte yer almaktadır. Şehir hastanesini yapan şirketlerin, dövize ve enflasyona endeksli sözleşmelerine ilişkin değişiklik yapılmazken, şirketlerin teminat tutarlarında şirketler lehine yapılan değişikliğin gerekçesi teklifte yer almamaktadır.
Şehir hastanesi yapan şirketlere daha önce inşaat dönemiyle sınırlı olmak üzere Harç ve Damga Vergisi muafiyeti tanınırken teklifle bu işletme dönemini de içine alacak şekilde genişletilmektedir.
Şehir hastanesi yapan şirketlere, yüzde 70 doluluk garantisi, ücretsiz Hazine arazisi, en az 25 yıl boyunca kira garantisi, tıbbi hizmetlerde en az 10 yıllık sözleşme garantisi, kurumlar vergisinde indirim, tam KDV muafiyeti, Kamu İhale Kanunundan muafiyet, alacakları kredilere türev ürünler dahil tam Hazine garantisi verilmiştir. Şirketlere sağlanan bu mali kolaylıklar nedeniyle kamunun vergi kaybının ne olduğu, bu tutarla kaç hastane yaptırılabileceği Mevzuat Hazırlama Yönetmeliğine ve 5018 sayılı Yasaya göre maliyet etki analizi ile birlikte sunulması gereken teklifler arasında olmasına karşın teklifte bu çalışmaları içeren bilgiler yer almamaktadır. Sağlık Bakanının makam odasının da yer aldığı Bilkent’teki binanın aylık kira bedeli 2018 yılı başında 2,5 Milyon TL olduğu gerçeği karşısında bu bilgilerin topluma verilmesinin gerekliliği açıkça ortadadır.
Meslek Örgütleri İşlevsiz Kılınmak isteniyor
Tasarıdaki hekim meslek örgütlerine yönelik kısıtlama ve mesleki örgüt haklarını engellemeye yönelik değerlendirme de şöyleydi:
“Meslek Örgütlerinin İşlevsiz Kılınmasına ilişkin 11 ve 21. Maddeler:
Tabip ve diş tabiplerinin kamu görev dışında birden fazla işyerinde çalıştırılmaları/çalışmaları halinde; bu tür çalışmaların sağlık hizmetlerine ve sağlık hizmet ortamına etkilerinin odalar tarafından değerlendirilmesine ilişkin kuralların kaldırılması teklif edilmektedir. Bu değişiklik önerisinin gerekçesi olarak, hekim ve diş hekimlerinin çalışma izinlerinin Bakanlık tarafından verilmesi gösterilmektedir.
6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Yasasının ve 3224 sayılı Türk Dişhekimleri Birliği Yasasında yer alan bu hükümler; bir yandan halkın eriştiği sağlık hizmetinin niteliğinin korunması, diğer yandan hekim ve diş hekimlerinin sınırsız çalıştırılmalarının önüne geçerek çalışanların sağlığının korunmasını amaçlamaktadır.
Hekim ve diş hekimlerini, zincir sağlık kuruluşlarında daha çok çalıştırmak isteyen işverenlerin, oda değerlendirmelerinin kaldırılması taleplerinin hayata geçirilmesi kamu yararı aykırıdır.
Diğer yandan, hekimlerin özel sağlık kuruluşlarında Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen çalışma belgesi verilirken, bu çalışmanın hekimin diğer sağlık kuruluşlarındaki çalışmalarına olan etkisi ve dolayısıyla sağlık hizmetinden yararlanacak hastalara etkisi dikkate alınmamaktadır. Üstelik Bakanlık tarafından düzenlenen çalışma belgesi yeni bir uygulama olmayıp; odalar tarafından yapılan değerlendirmelerin alternatifi değildir.
Meslek mensuplarının meslek odası ile bağının güçlendirilmesi yerine etkisiz kılınmasına dönük olarak yetkilerinin ortadan kaldırılması yönünde düzenleme teklif edilmesi Anayasa’nın 2 ve 135. Maddelerine aykırıdır. Anayasa Mahkemesi’nin, bir meslek odasının üyelerine verdiği bir belgeye ilişkin yetkilerinin kaldırılmasıyla ilgili yasal düzenlemenin denetiminde belirttiği gibi; “Demokrasi, siyasal mekanizma dışında, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Bir meslek örgütüne üyelik, işlevsiz olur ve biçimsel üyelikten öteye geçemezse, demokratik bir örgütlenmeden de söz edilemez.” İşlevsiz hale getirme, “demokrasiye ve hukuk güvenliğine aykırı düşer” denildi.
emek.org.tr