YAŞLILARIN-EMEKLİLERİN YAŞADIĞI SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ AÇIKLANDI

Yaşlıların-emeklilerin yaşadığı sorunlar, uygulanan politikalar ve bu alanda çözüm önerileri ile birlikte ileri sürülen talepler, İnsan Hakları Derneği ve Emekli Dayanışma Sendikası tarafından değerlendirildi. Önceki gün, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Emekliler Dayanışma Sendikası (EDS), İHD İstanbul Şube salonunda basın toplantısı gerçekleştirdi. İki kurumun ortaklaşa gerçekleştirdiği çalışma ve basın toplantısı bu alanda ilk […]

Yaşlıların-emeklilerin yaşadığı sorunlar, uygulanan politikalar ve bu alanda çözüm önerileri ile birlikte ileri sürülen talepler, İnsan Hakları Derneği ve Emekli Dayanışma Sendikası tarafından değerlendirildi.

Önceki gün, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Emekliler Dayanışma Sendikası (EDS), İHD İstanbul Şube salonunda basın toplantısı gerçekleştirdi. İki kurumun ortaklaşa gerçekleştirdiği çalışma ve basın toplantısı bu alanda ilk olma özelliği taşıyor. Ülkemizde yaşlıların-emeklilerin karşı karşıya olduğu sorunlar, çözümleri ve bu konuda verilmesi gereken mücadelede kapsamında, iki kurumun dayanışma içerisinde olduğu vurgulandı.

Emekli ve emeklilik hakları için mücadele eden, yaşlılarla dayanışma içinde olan Emekliler Dayanışma Sendikası; İHD İstanbul Şubesi ile İnsan hak Ve özgürlükleri temelinde yaşlıların-emeklilerin sorunlarını dile getirmiş çözüm önerileri sunmuş, yaşlıları ve emeklileri yok sayan, yoksullaştıran politikaların takipçisi olacağını kamuoyuna duyurmuştur.

Basın toplantısında açıklanan metin şöyledir:

Sevgili Basın Emekçileri,

Bizler Emekliler Dayanışma Sendikası olarak toplumsal yaşamın önemli bir parçası olan, geçmişimizi geleceğe bağlayan yaşlılarımızın- emeklilerimizin sorunlarını dile getirmek, çözüm önerilerimizi sunmak insan hak ve özgürlükleri temelinde yetkililere görevlerini hatırlatmak için buradayız.

Yok sayılan görmezden gelinen en yetkili ağızlardan “yaşlılarımız başımızın tacıdır. Onlar kıdemli vatandaşlarımızdır” söylemleri ile sorunları ötelenenlerin sesi olmaya çalışıyoruz. Duyarlı davranarak davetimizi kabul ettiğiniz, kamuoyuna sesimizi duyurmada yardımcı olacağınız için çok teşekkür ederiz.

Her insanın yaşamında doğal ve kaçınılmaz olan yaşlılık yaşamın diğer evreleri gibidir.

Yaşlıların da her insan gibi uygun güvenli bir çevrede yaşama, Beslenme, barınma, sağlık hizmeti alma, yeterli gelir olanaklarına sahip olma, uygun eğitim ve öğretim programlarına ulaşma,

eğitsel ve kültürel etkinliklere aktif olarak katılma, aile, yakın çevre, toplum ile kuşaklararası yardımlaşmayla desteklenme, gereksinim duyduğunda profesyonel bakım hizmeti alma,

kişisel saygınlığını geliştiren hizmet ve olanaklardan yararlanma, yeni teknik ve teknolojilerinden yararlanma gibi evrensel hakları vardır.

Her insan gibi ‘onurlu bir yaşam hakkı’ olduğu halde haklarını kullanamayan, ‘yaş’ları nedeniyle aile ve toplum içinde yeterli düzeyde desteklenmeyen, cinsiyet, ırk, etnik köken ya da diğer konumları nedeniyle hayatın içinde negatif ayrımcılığa tabi tutulan, temel gereksinimlerini karşılamakta zorlanan, üretme potansiyelini kullanamayan, bilgi- birikim-beceri-deneyimlerinden yararlanılmayan yaşlılar evrensel haklarından mahrum kalmaktadırlar.

Yaşlılar Uluslararası ve ulusal düzeydeki haklarını kullanmalıdır.

Uluslararası düzeydeki yaşlı haklarının dayanağını; İnsan haklarına dair sözleşmelerle, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca (BMGK) 1982 yılında Viyana’da toplanan 1. Dünya Yaşlanma Asamblesi’nde Yaşlanma sorunları ve özellikleri ele alınarak “Bağımsızlık, Katılım, Bakım, Kendini Gerçekleştirme, İtibar” başlıkları altında benimsenen yaşlılık İlkelerinden oluşan “Uluslararası Yaşlı Hakları” ile, 2oo2 yılında Madrid de toplanan 2. Dünya Yaşlanma Asamblesi’nde “Yaşlılar ve Kalkınma, Yaşlılıkta Sağlık ve Refahın Sağlanması, Olanaklar Sunan Destekleyici Ortamların Sağlanması” amacıyla hazırlanan “Yaşlanma: Uluslar Arası Eylem Planı” oluşturmaktadır.

Ulusal düzeydeki yaşlı haklarının dayanağını; imzalanan uluslararası düzeydeki insan haklarına dair tüm sözleşmeler, T.C. Anayasası, sosyal güvenlik- sosyal yardım-sosyal hizmetlere ilişkin ve ilgili diğer konulardaki tüm yasal düzenlemeler ve “Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı’dır.”

Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı

2003 yılında Sağlık ve Eğitim Vakfına (KASEV) kurdurulan Türkiye Yaşlılar Konseyinin (TÜRYAK) amacını; “yaşlılarla ilgili sosyal politikaların oluşturulmasında ilgili tüm ulusal ve uluslararası örgütlerle ortak çalışma ve işbirliği yapmak” olarak açıklamıştı.

TÜRYAK ın yürüttüğü çalışmalar sonrasında Temmuz 2004 de AKP Sosyal İşler Daire Başkanlığına bağlı Yaşlılar Koordinasyon Merkezi (YKM) kuruldu. YKM amacı “Türkiye’de sosyolojik dönüşüm sonucu ortaya çıkan sorunların kronik hale gelmeden çözüm üretmek ve gelecekte oluşacak riskleri en aza indirmenin yolu geleceği planlamak ve yönetmektir. Bunun için 2025 yılında 12 milyon olacak yaşlıların konumunu bu günden planlamak gerekir” di.

TÜRYAK 2004 yılında DPT ile birlikte çalışmaya başladı. Hazırlanan “Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı” 1 Mart 2007 de Yüksek Planlama Kurulu tarafından onaylandı.

Bu plan hazırlanırken 2oo2 yılında Madrid de toplanan 2. Dünya Yaşlanma Asamblesi’nden sonra Türkiye gibi ülkelere önerilen “Yaşlı Yoksulluğunun giderilmesi ve Yaşlılıkta Sağlık ve Refahın Sağlanması” nın esas alındığı söylenmişti.

Plan, tespit raporu gibi. Yaşlıların durumu analiz edilmiş ve yaşlanma ile ilgili eylemler belirlenmiş. Neye göre analiz yapıldığı açık belirtilmemiş. Gerontoloji bilimi dikkate alınmamış. Yaşlanmanın toplumsal bir olgu yaşlılığında sosyal bir olgu olduğu kabul edilmemiş.

Oysa yaşlanma ve yaşlılık sosyal politik konuların başında geliyor. Toplumsal yaşlanmanın yarattığı sorunların başında yaşlılıkta bakıma ihtiyaç duyma geliyor. Bu rapor bakıma ihtiyaç duymayı hastalık olarak görmüş. Uluslararası kabul gören yaşlılıkta bakıma ihtiyaç duyma tanımı dikkate alınmamış yaşlılık hastalık olarak kabul edilmiş. ”Günlük yaşamlarında zorunlu olan aktiviteleri yapabilme olanağından yoksun olmak” bakıma ihtiyaç duymaktır, hastalık değildir.

Sağlık sektörüne alan açıldı. Kaynaklar aktarıldı. Sağlık Bakanı “dünya yaşlılarına hizmet verecek düzeye geldik” dedi. Ülkemizde her üç yaşlıdan birinin kronik hastalığı olduğunu, kronik hastalık tanısı konulan her üç kişiden birinde depresyon belirtileri görülüyor. Kronik hastalıkların en önemli özelliği, altta yatan nedenlerin birçoğunun önlenebilir risk faktörleri olmasıdır. Sağlıklı beslenme, muayene ve ilaçların aksatılmaması ve sosyal yaşam içinde olmak bu sorunun çözümü ama insanlara bu olanak sağlanmıyor.

2012-2014 OVP da “Yaşlılara yönelik sosyal hizmetler çeşitlendirilecek, artırılacak. Tamamlayıcı emeklilik ve sağlık sigortası modelleri geliştirilecek. Tasarruf tedbirleri artırılacak” dendi…

Sadece BES uygulaması yapıldı. Zorla tasarruf yaptırılmaya çalışılıyor. Yapılan çalışmalar ve uygulamalar ekonomik düzeyi yüksek zengin yaşlılara göre düzenlendi. Yüzde yetmişi yoksulluk sınırının altında aylık alan emeklilerle, 100-300 lira arasında yaşlı aylığı alan yaşlılar piyasa koşullarına terk edildi.

Bakım hizmetleri amatör ve profesyonel olmalı. Aileye verilen her türlü destek bakım hizmeti olarak tanımlanamaz. Raporda ”Evde bakım hizmetinin en temel hedefi muhtaç bireyin ihtiyaçlarını karşılayacak aileye destek vermek ve ailenin işlevselliğini artırmak deniyor.Bakım hizmetinin temel hedefi aileyi desteklemek olamaz.

“Yaşlıya Aileleri Baksın”

Ülkemizde toplumsal ilişkiler uygulanan küresel kapitalist politikalar sonucu sağlıklı toplum aleyhine değişmiştir. Ailelerin yüzde 80 ni çekirdek aile yapısındadır. Ekonomik sosyal olanaksızlıklar nedeni ile yaşlılarına bakacak durumda değildir ya da çok zorlanmaktadır. Her yıl beş yüzü aşkın yaşlı aileleri tarafından sokağa terk edilmektedir.

Yaşlıların toplumdaki ve aile içerisindeki konumlarını korumak ve güçlendirmek amacıyla 18-24 Mart tarihleri arası 1990 yılından bu yana dünya genelinde her yıl “Yaşlılar Haftası” olarak kabul edilmiştir. Ülkemizin özgün koşulları dikkate alınarak yaşlı bakımı için kamu hizmeti çeşitlendirilmeli, artırılmalı, denetlenmelidir. Yaşlıya aile içi psikolojik ve fiziksel şiddet engellenmelidir. Alzheimer ve demans hastaları için profesyonel bakım hizmeti sunan bakımevi açılmalı ve ihtiyacı olan herkesin erişebilmesi sağlanmalıdır. Aileler yaşlı hastaları ile çaresizliğe terk edilmemelidir.

Yerel Yönetimler ve Belediyeler Sorumludur.

Belediyeler ve 2013 yılında yürürlüğe giren yerel yönetimler yasasında bu kurumların yaşlıların sorunlarının çözülmesi yaşam kalitelerinin yükseltilmesi için görev ve sorumluluğu vardır. Sağlıktan barınmaya kadar ilgilenmek zorundadırlar. Ülke genelinde yüzde elli oranında hizmet verilmekte, verilen hizmetlerde yetersizdir. Acil olarak belediyelerin sınırları içinde bakım hizmeti ağı kurmaları gerekmektedir. Günlük geçici, sürekli biçimde ihtiyaca uygun olarak yaşlılar bu ağ kapsamına alınmalıdır. Yalnız yaşayan yaşlılara yeni ikamet biçimleri yaratılmalıdır. Yaşlılar için buluşma yerleri kulüpler lokaller, kültür evleri açılmalıdır. Kuşaklararası ilişkilerin korunacağı olanaklar yaratılmalıdır. Dünya yaşlı dostu kentleri konuşmaktadır. Yaşlılara dost olan kentler çocuklara, hamile kadınlara, engellilere de dosttur. Profesyonel bakım isteyen yaşlı hastalar için hastaneler açılmalıdır. Yaşlı kreşleri acil ihtiyaçtır ve toplumun diğer kesimlerini de rahatlatacaktır.

Toplum olarak yaşlıları dışlamamalıyız

Temel hak ve özgürlüklerin geliştirilerek korunduğu, yaşa bağlı negatif ayrımcılık yerine bütün yaş gruplarını kapsayan bir toplumda ve güvenli bir çevrede hayatın sunduğu her türlü fırsattan yararlanan yaşlıların mutsuzluğu azalırken umudu artacaktır. “Bizim toplumsal gizli baskılarımız nedeniyle yaşlılar evlerinden dışarı çıkmıyor, hiçbir şeyle ilgilenmiyor ve toplumun içine karışmıyor. İşte bu tutum ve bakış açısı yaşlıları depresyona, Alzheimer’a mutsuzluğa, uykusuzluğa keyifsizliğe sürüklüyor. Bizim toplum olarak bakış açımızı değiştirmemiz gerekmektedir.” (İ.Ü.Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Prof. Dr. Işın Aral Kulaksızoğlu)

Emeklilik, Yaşlılığın Güvencesidir.

Küresel kapitalist politikaların temsilcilerine göre; sosyal güvenlik fonlarının yasal devlet tekelinde yani kamu kontrolü altında bulunması kapitalizmin küreselleşmesinin, daha hızlı zengin olmanın önünde engeldi. Emekli primlerini borsaya kanalize ettiler. Sosyal güvenliğin Devlet tekelinden alınarak piyasaya teslim edilmesi. İktidar tarafından 2008 yılında çıkarılan Sosyal Güvenlik Reformu adı ile yasallaştırıldı. Yaşlılığın güvencesi olan emeklilik piyasa koşullarına terk edildi. Çalışanların da gelecek güvencesi yok edildi.
Sosyal güvenlik hakkının ortadan kaldırılması; ekonomik güvencenin, ücretsiz erişilebilir sağlık hizmeti hakkının yok edilmesi emeklileri yaşlıları yoksullaştırdı, yoksulluğu toplumsallaştırdı. Yaşlıların emeklilerin yüzde yetmişi yoksulluk şiddeti altında yaşamaya zorlandı.

Oysa bu güne kadar üretilen tüm değer ve hizmetler biriken sermaye emeklileri yaşlıların emeğinin ürünüdür. Emeklileri yaşlıları ekonomik sosyal kültürel yaşamdan dışlanmak, yok saymak emeğe saygısızlığın ötesinde büyük haksızlıktır.

Kapitalist matematik hesabı ile uygulanan ekonomik sosyal politikalar, kaynakların dağıtılmasındaki adaletsizlik, gelir eşitsizliği, emeğin değersizleştirilmesi toplumsal barışı tehdit eder duruma geldi. Türkiye’de yardımların bir hak olarak düzenlenmemesi, yürürlükteki sosyal yardım ve hizmetlerin yeterli olmaması, yoksulluk ve sosyal dışlanmayla mücadelede ulusal bir stratejinin eksikliği sorunların artarak devam etmesinin nedenidir.

Sosyal Koruma sisteminin en eksik halkalarından birinin dünyada en yaygın olarak uygulanan vergilerden sağlanan ve vatandaş olma hakkından kaynaklanan düzenli gelir desteğinin olmamasıdır. Türkiye’de yardımların yoksullara ulaştırılma yöntemi insanların muhtaç olduklarını kanıtlamak zorunda bırakılarak damgalanmaları insanlık onurunu kırıcı olmakta ve insan hakkı ihlali düzeyine ulaşmaktadır. İnsanların damgalanmadan, vatandaş olmaktan kaynaklı, düzenli temel gelir desteğinin geliştirilmesinin yoksulluk ve sosyal dışlanmayla mücadelede önemli olduğunu savunuyoruz. Çünkü Sosyal güvenlik sisteminin olmadığı toplumlarda sağlıktan ahlaktan söz edilemez.

Ülkemizde 65 üstü nüfusumuz son beş yılda yüzde on yedi arttı. Toplam nüfus içinde ki oranı yüzde 8.5 ve sayıları 6 milyon 895 bin 385 .Yüzde 44 ü erkek yüzde 56 sı kadın…(TUİK 2017) Dünya yaşlı nüfus oranı sıralamasında 167 ülke arasında 66. sıradayız.

Dünya insanlarının ve ülkemiz insanlarının hızla yaşlandığı günümüzde, yaşlanma olgusunu görmezden gelmek yerine sorunu dünya ve ülkemiz çapında fark etmek, ayrımcılık yerine eşitliğin sağlandığı bütün yaş gruplarını kapsayan bir toplum yaratmak için yaşlı haklarının geliştirilmesi, yaşlılara yönelik hizmetlerin çeşitlendirilmesi gerekir.

Toplumsal ilişkilerde sevgiyi, dayanışmayı, paylaşmayı, yaşlıya saygıyı yeniden inşa etmek durumundayız. Bu gün için huzur gelecek için güvence anlamında acil ihtiyacımız var. Merkezi ve yerel yönetimler, belediyeler yaşlıların emeklileri sorunlarının günü kurtaracak durumu idare edecek bir yaklaşımla çözülmediğini artarak devam ettiğini görmelidir. Yoksulluğu yönetmekten vazgeçilmelidir. Bu tarz insanların sağlığına zararlıdır. Ayrıca toplumsal ilişkilerde güven, adalet, eşitlik, sevgi saygı duygularını zedelemektedir.

Yaşlıların emeklilerin sorunları politiktir.

Siyasilerin siyasetlerinin yakın takipçisiyiz. Sorunlarımızı dile getirmeye, çözüm aramaya, yetkililere görevlerini hatırlatmaya devam edeceğiz. 28/03/2018”

emek.org.tr

İlgini çekebilecek diğer içerikler