Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) tarafından düzenlenen 2. Gazetecilere Özgürlük Kongresi, 24 Temmuz sansürün ilk kez kaldırılışının 105’inci yıl dönümünde bugün The Marmara Hotel’de yapıldı. Kongreye Türkiyeli ve yabancı gazeteciler, ulusal ve uluslararası meslek örgütleri temsilcileri, tutuklu gazetecilerin aileleri, avukatlar ve birçok sivil toplum kuruluşunun temsilcisi katıldı.
Çok sayıda Türkiyeli ve yabancı gazetecinin katıldığı kongrede açılış konuşmasını, GÖP Dönem Başkanı ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi yaptı. İpekçi medya patronlarına seslenerek, “Nasıl olsa bir gün kaybedeceğiniz medyanızı hiç değilse halkın sesi ile paylaşın, hiç değilse onurunuzu kurtarın. Türkiye’de evlerin balkonlarına, insanların yüzlerine atılan gaz bombalarından kimse haber kokusu almıyor. Ne Reyhanlı’yı, ne Silivri’yi. ne Lice’yi, ne Uludere’yi görüyor” dedi.
“Türkiye’deki medyanın gözü ve kulağı, cezaevlerinin dış duvarı gibi ülke dışına açık ama ülke içine ışık tutmaktan uzakta. Bir avuç meslek örgütü, bir avuç gazeteci tutuklu gazetecilerle birlikte Türkiye’nin gündemine girmeye çalışıyoruz” diyen İpekçi, korkup susan medya patronlarının medyanın halkın gerçekleri öğrenme hakkını gasp ettiğini kaydetti. Tutuklanan gazetecilerin terörist olduğuna toplumun ikna edildiğini vurgulayan İpekçi, gazetecilerin de meslektaşlarını kötüleme propagandasının en ön saflarında yer aldığını belirtti.
Kongrede, basın özgürlüğü ihlallerinin sıkça yaşandığı ve basın emekçilerinin üzerindeki baskının arttığı, sansür ve otosansürün yaygınlaştığının altı çizildi.
Halkın doğru bilgiye ulaşmasının önüne engeller koyulduğuna dikkat çekilen kongrede, halkın doğru bilgiye ulaşmak için sosyal medya araçlarına yöneldiği ifade edildi. Siyasi iktidarın Gezi sürecinin ardından sosyal medya araçlarının kontrol altına alınması için yapılan girişimlerden kaygı duyulduğu belirtildi.
Kongrede, GÖP Başkanlığında da bir değişiklik yaşandı. GÖP Başkanı Ercan İpekçi, bir dönemdir yürüttüğü başkanlık görevini Basın Enstitüsü Derneği Başkanı Kadri Gürsel‘e teslim etti.
Sonuç bildirgesinde, Gezi Parkı direnişi sürecinde İstanbul’da başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan eylemlerin, Türkiye’deki demokratikleşme, özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesinin sadece basın özgürlüğüyle sınırlandırılamayacağını gösterdiği vurgulanarak, bütün halkın ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, toplantı, gösteri ve yürüyüş yapma özgürlüğü ile temel hak ve özgürlükler mücadelesiyle bütünleştirilmesi gerektiği ifade edildi.
2. Gazetecilere Özgürlük Kongresi hükümete şu çağrıları yapmayı kararlaştırdı:
>> Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olabilmesi için yargının tam bağımsızlığı sağlanmalıdır.
>> Türkiye’de basın özgürlüğünün önündeki tüm yasal engeller derhal kaldırılmalıdır. Türk Ceza Yasası, Terörle Mücadele Yasası ve Basın Yasası uluslararası basın ve ifade özgürlüğü kriterleri temelinde yeniden ve derhal düzenlenmelidir.
>> Gazetecileri mesleki faaliyetlerini yapamaz hale getiren her türlü cezai önlem AİHM kararlarına göre basın özgürlüğü ihlalidir. Bu nedenle mesleki faaliyetleri nedeniyle hapiste bulunan gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır. Gazetecilerin, iktidarı haberleri, yazıları ve konuşmalarıyla rahatsız ettikleri için terörist olmakla suçlanmalarına derhal son verilmelidir.
>> Hükümet, gazetecilerin sendikal örgütlenme özgürlüğünü güvence altına almak için gerekli tüm adımları en kısa sürede atmalıdır.
>> Gezi Parkı gösterileri sırasında bir kez daha görüldüğü gibi polis gazetecilerin görev yapmasını engelledi ve gazetecileri hedef aldı. Bu kesinlikle kabul edilemez bir durum ve halkın haber alma hakkına doğrudan saldırıdır. Hükümete, toplumsal olayları izleyen gazetecilerin güvenliğini sağlamak ve onlara uygun çalışma ortamını temin etmekle mükellef olduğunu hatırlatırız.
>> Gezi Parkı gösterileri, hükümetin, bazı medya patronlarıyla yaptığı işbirliği ve diğer bazı medya patronları üzerindeki baskısının yayın organlarını habercilik yapamaz hale getirdiğini bir kez daha göstermiştir. Kongre, bu durumun Türkiye’de gazeteciliği kemiren otosansürün en önemli nedeni haline geldiğine dikkati çekti ve hükümeti ve patronları editoryal bağımsızlığın güvence altına alınması için gerekli adımları atmaya çağırdı.
>> Sosyal medyanın özgürlüğü Türkiye’de iletişim özgürlüğünün en temel göstergelerinden biridir. İnsanların sosyal medyada dile getirdikleri görüşleri nedeniyle kovuşturmaya uğramaları kabul edilemez.”