İHD: İŞ CİNAYETLERİNİN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ

İnsan Hakları Derneği  Çalışma Yaşamı Komisyonu, bugün iş cinayetlerine dair görüşlerini açıkladı. İHD İstanbul Şubesinde gerçekleşen basın açıklamasında Türkiye’nin iş cinayetlerinde dünya ülkeleri arasında ön sırada olduğu belirtildi.

ihd-is-cinayetleri

İş cinayetlerinin uzun süreli, sendikasız, sigortasız, iş güvencesiz ve düşük ücretlerle çalıştırmanın neden olduğunu vurgulandı. Yeni çıkarılan İş sağlığı ve iş güvenliği yasasının iş cinayetlerini önlemekten öte zemin hazırlayıcı bir içerik taşıdığına dikkat çekildi.

Hükümetin kadrolu çalışmayı tamamen bitirip taşeronlaştırmayı yaygınlaştırmayı hedeflediği belirtilen basın açıklamasında, ‘Hükümet kadrolu çalışmayı tamamen bitirip taşeronlaştırmayı yaygınlaştırmayı gündemine almıştır. Siyasi iktidarın bu girişimi yeni iş cinayetlerine kapı aralar niteliktedir.’ dendi.

Basın açıklaması iş cinayetlerinin takip edileceği belirtileren son buldu.

İHD Çalışma Yaşamı Komisyonu’nun basın açıklaması:

BASINA VE KAMUOYUNA

Ülkemizde İnsan Hakları ihlalleri yaşamın diğer alanlarında olduğu gibi, çalışma yaşamında da hız kesmeden sürmekte, Türkiye iş cinayetlerinde dünya ülkeleri arasında ön sıralarda bulunmaktadır.

Uzun süreli, sendikasız, sigortasız, iş güvencesiz, düşük ücretle çalıştırmadan işten atmalara ve sonunda işsizliğe mahkum edilmeye varan ve daha ötesi, “iş kazası” adı altında iş cinayetleriyle sonuçlanan ve en temel insanlık hakkı olan yaşama hakkının da gasp edildiği bir süreçten geçiyoruz. Geride bıraktığımız 2012 yılı iş cinayetlerinin en yoğun yaşandığı bir yıl olması açısından işçi ve emekçilerin tarihine kara bir yıl olarak geçmiştir.  İş cinayetleri adeta işçi katliamlarına dönüşmesine rağmen, sıradanlaşmış, gündemin ön sıralarına oturmamıştır.

Çalışma yaşamında yaşanan deneyimler; iş yerlerinde, iş yerinin özellikleri ve çalışma koşulları ile ilgili en temel güvenlik önlemlerinin alınması ve denetlenmesi durumunda böyle acı olayların yaşanmadığını göstermiştir. Günde ortalama 5 işçi iş cinayetlerine kurban gitmektedir. Bu cinayetlerin ayrıntıları insan hakları yıllık raporunda belirtilmiştir, Genellikle iş cinayetler, maden, tekstil, inşaat, patlayıcı madde kullanılan taş ocaklarında ve maytap atölyelerinde meydana gelmektedir.

Örneklendirecek olursak; gaz püskürmesi, grizu patlaması ve göçük altında kalarak, işyerinde çıkan- çıkartılan yangında, barınma olarak kullanılan naylon çadırlarda yanarak, inşaat kazı çalışmalarında heyelan altında kalarak, emniyet kemeri takılı olmadığından yüksekten düşerek, standartların gerisinde uygun olmayan araçlarla, işyerine getirme götürme sırasında, sele kapılan ve kapısı açılmayan araçta boğularak, tonlarca ağırlıktaki bir cismin düşmesi sonucu altında kalarak veya meydana gelen bir patlamayla çeşitli şekillerde olmaktadır.

Bu cinayetler, özelleştirmenin, taşeronlaştırmanın, sendikasızlaştırmanın olduğu, iş güvencesinin olmadığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı işyerlerinde olmaktadır. Yeni çıkarılan İş sağlığı ve İş Güvenliği yasası bu cinayetleri önlemekten çok zemin hazırlayıcı bir içerik taşımaktadır. Çünkü bu yasa sorumluluğu işverene değil, İş Güvenliği Uzmanına ve İşyeri hekimine yüklemektedir. İş cinayetlerini önlemek amacı ile iş yerlerinin denetlenmesi yasal güvence altına alınmamıştır.

31ocak 2013 günü yazılı ve görsel basından edindiğimiz bilgilere göre, Gaziantep 4. Organize Sanayi Bölgesindeki Güneydoğu Galvaniz Fabrikasında meydana gelen patlamada 8 işçi parçalanarak hayatını kaybetmiştir. Yine geçtiğimiz günlerde Ocak ayının ilk haftasında Türkiye Taşkömürü Kurumunun Kozlu Müessesesine ait Taşocağında 630m derinlikte metan gazının püskürmesi sonucu 8 işçi hayatını kaybetmiştir. Maden Mühendisleri Odası yaptığı açıklamada “eğer patlama olsa idi kayıp 8 yerine 800 olurdu” diye ifade etmiştir.

Bu bilgi bize iş güvenliğinden yoksun olarak çalışan işçilerin ne kadar tehlikede olduklarını göstermektedir. Taşeron şirketin, hal böyle iken, 630 metre yerin altında çalıştırdığı ve sömürdüğü işçileri, ofiste çalışıyormuş gibi göstererek, sigorta primlerini düşük yatırdığına dair iddialar vardır.  Tuzla Tersanesinde bir işçi vinçle konteynır arasına sıkışarak ve Samsun’un Bafra ilçesinde bir öğrenci staj yaptığı atölyede üzerine bir cisim düşmesi sonucu yaşamını hayatını kaybetmiştir. Ayrıca Samsun Karadeniz Bakır İşletmelerinde Amonyak tankının işçilerin üzerine düşmesi sonucu 5 işçi hayatını kaybetmiştir.

Biraz demokrasiden ve hukuktan bahsedilen ülkelerde bile, bu yaşananlardan sonra, bırakın çalışma bakanının istifasını, hükümet bile düşerdi. Yine 2 yıl önce, göçük altında kalarak onlarca işçinin yaşamını yitirdiği bir iş cinayeti sonrası, şimdiki siyasi iktidarın o yıllardaki Çalışma Bakanı “herhangi bir yaraları bereleri yoktu bu yüzden güzel öldüler” diyebilmiştir. Böyle birinin bu ülkenin Çalışma Bakanı olmasından daha büyük bir felaket olabilir mi?

Hükümet kadrolu çalışmayı tamamen bitirip taşeronlaştırmayı yaygınlaştırmayı gündemine almıştır. Siyasi iktidarın bu girişimi yeni iş cinayetlerine kapı aralar niteliktedir.

Bu iş cinayetlerinin sorumlusu 10 yıldır ülkeyi yöneten, iş cinayetlerinin yaşanmaması için üzerine düşeni yapmayan, tersine iş cinayetlerinin nedeni olan taşeronlaştırmayı yaygınlaştıran, patronların sermayenin işine gelen, işten atmaları kolaylaştıran, işçilerin kazanılmış haklarını budayan, kölelik koşullarında çalışmayı dayatan yasaları meclisten geçiren, taşkömürü ocakları da dahil olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarını özelleştirerek sermayeye peşkeş çeken bu günkü siyasi iktidardır.

Yaşama hakkının en temel insan hakkı olmasından hareketle, biz insan hakları savunucuları iş cinayetlerinin takipçisi olacağız.

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi

Çalışma Yaşamı Komisyonu

Emek.org.tr   

İlgini çekebilecek diğer içerikler